Soma’daki facia üzerine tartýþmalar sürüyor. Bence asýl tartýþmamýz gereken mesele, kazada ortaya çýkan teknoloji ve mevzuat eksikliði, teftiþ açýðý, ihmal kültürü ve “insan hayatýna yeterince deðer vermeme” sorunu.
Ancak meseleye baþka açýlardan da bakanlar var ki, bunlardan biri, felaketin ardýnda ilahi bir ceza görmek. Bu yaklaþým, dini meselelere vakýf bir köþe yazarýnýn bir yorumuyla gündeme geldi, o zamandan beri tartýþýlýyor.
Ben, peþinen söyleyeyim, bu yoruma karþýyým. Çünkü, evvela, masum-suçlu ayrýmý yapmayan, hatta doðrudan masumlarý vurarak azap yaðdýran bir Tanrý tasavvuru ima ediyor ki, ben bunu Allah’ýn “Adil” sýfatýyla baðdaþtýramam. (Öyle ya, Türkiye’nin suç ve günahlarý bir ilahi cezayý davet edecekse, bunun hedefi niçin Soma’nýn mazlum, çilekeþ, gariban madencileri olsun?)
Ýkincisi, yaþadýðýmýz felaketleri herhangi bir gruba karþý bir “ilahi ceza” olarak yorumlamak, Ýlahi Ýrade’ye dair haddimiz olmayan bir “niyet okuma” gibi geliyor bana.
Bu konudaki fikrimi Kasým 2011’de yine bu sütunda yazmýþtým. O sýralar Van depremi üzerine bazý marjinal Türkçüler “depremin PKK’lýlara ceza olduðunu” ileri sürmüþlerdi. Ben de buna karþý “Depremlerin Ýlahiyatý” baþlýklý bir yazý yazmýþtým ki, bugüne de baktýðý için, ilgili kýsmýný aþaðýda aynen alýntýlýyorum.
‘Depremlerin Ýlahiyatý’
Acaba herhangi bir depreme “ilahi ceza” yorumu getirmeli miyiz?..
Bu soruya “evet” diyecek olanlarýn gerekçesi açýktýr: Kur’an-ý Kerim’de, Allah’a isyan ve günahta ileri gitmiþ bazý toplumlarýn doðal afetlerle “helak edildiði” haber verilir. Örneðin Lut kavmi, “yerin dibine geçmiþ”, yani muhtemelen korkunç bir depremle yerle bir olmuþtur.
Ancak bu helak olaylarý ný, peygamberler hayatta iken yaþanmýþ mucizevi ve istisnai olaylar olarak mý görmek gerek? Yoksa geçmiþte ve günümüzde yaþanan her doðal felakette bir “ilahi ceza” mý aramak lazým? Kritik soru budur.
Ben, vahiyle bize bildirilenler hariç, hiçbir doðal afete “ilahi ceza” denemeyeceði kanýsýndayým. Dahasý, bu konuda kesin yargýlar verenlerin de “kendi kanaatlerini Allah’a atfetmek” gibi vahim bir hata yaptýðý düþüncesindeyim.
Ne demek istediðimi açýklamak için, uzaklardaki bir örneði, 2006 yýlýnda ABD’nin New Orleans kentini vuran Katrina kasýrgasýný hatýrlatayým. Büyük can ve mal kaybýna yol açan bu olaydan sonra El Kaide bir açýklama yapmýþtý: “Bu olay, Allah’ýn Amerika’ya gazabýdýr ve ezilmiþlerin dualarýnýn kabulüdür.”
Amerikan dýþ politikasý yüzünden acý çeken nice Müslümanýn aklýna ve kalbine yatabilecek bir yorumdu bu.
Oysa Ýsrail’in ultra-ortodoks baþhahamý Ovadia Yosef’e göre, Amerika tam aksi sebeple cezalandýrýlmýþtý: Sebep, Bush yönetiminin, 2005 yýlýnda Gazze’den çekilmesi için Ýsrail’i zorlamasýydý. Yani Amerika yeterince Siyonist olmadýðý için “ilahi tokat” yemiþti!
Öte yandan Pat Robertson gibi koyu Protestan liderler, Katrina’yý, kürtajýn ve eþcinsel evliliðinin serbest býrakýlmasý yüzünden gelen bir “ilahi ceza” saydý. Siyahi Müslüman lider Louis Farrakhan ise Allah’ýn “ýrkçýlýk” yüzünden ABD’ye gazaplandýðýný ileri sürdü.
Yani herkes, fikri ve meþrebi ne ise ona göre bir yakýþtýrma yaptý felakete...
Oysa hiçbir beþerin, elinde vahiy olmadýktan sonra, Allah adýna hüküm verme hakký yoktur. “Allah bu olayý þunun için yaptý” demek de, haddimiz olmadýðý halde Allah adýna konuþmak demektir.
Bunun ötesinde, doðal afetlerden dini dersler de çýkar elbette: Ýnsanýn aczi, dünya hayatýnýn geçiciliði, ölümün yakýnlýðý gibi. Ve kuþkusuz bir de dini vazifeler çýkar: Maðdurlarýn yardýmýna koþmak, yaralarýný sarmak gibi.
Zaman, tam bu vazifelerin zamaný.