Pazar günü yapýlan oylamayý, Sayýn Aziz Yýldýrým’ýn bu oylamayý açýk bir farkla kazanmýþ olmasýný ben bir camianýn toplu intihar teþebbüsü olarak deðerlendiriyorum.
Fenerbahçe ve Aziz Yýldýrým dosyalarýný yakýndan izlemedim, bilgilerim basýndan öðrendiklerimle sýnýrlý ama zaten hukukçu olmayan bir vatandaþýn UEFA Disiplin Kurulu ya da CAS dosyalarýný yakýndan bilmesi de zor.
Önemli olan Türkiye futboluna kural koyucu olan UEFA’nýn verdiði karar ve bu kararýn da CAS tarafýndan onaylanmýþ olmasýdýr.
Sayýn Aziz Yýldýrým’ýn Yargýtay aþamasýnda olan mahkumiyet kararýndan bahsetmiyorum bile.
UEFA ve CAS kararlarý, bizim yerel mahkemenin kararý, 2010-2011 futbol sezonunda Fenerbahçe’nin þike yaptýðý yönünde tecelli etti.
Bu kararlar doðrudur, yanlýþtýr, manipüle edilmiþtir ya da edilmemiþtir, bunlarý iki nedenden tartýþacak durumda deðilim.
Birincisi gerekli ve yeterli enformasyona sahip deðilim.
Ýkincisi ise yargý kararlarýnýn meþruiyetini bu açýlardan tartýþmaya açtýðýmýz andan itibaren meselelerin nereye kadar uzanabileceðini kestiremeyebiliriz, içeride bir komplo olduðu iddiasý var ama bu komplonun CAS’a kadar uzandýðýný kabul etmek akýllara zarar gibime geliyor.
Türkiye futbolunun kural koyucusu konumundaki UEFA bir döneme iliþkin Fenerbahçe’ye ceza vermiþ ve ceza kesinleþmiþ ise, o dönemin yöneticilerinin kulüpte göreve devam etmeleri en azýndan fair play mantýðýna aykýrýdýr.
Koca bir camianýn da o yöneticileri tekrar seçmiþ olmalarý da baþka bir meseledir, bunu da unutmayalým.
“Þike iki kiþilik bir meseledir, neden ikinci þahýslar ortada yok” demek kulaða doðru geliyor ama baþkalarýnýn cezalandýrýlmýyor olmasý þike yaptýðý CAS kararýyla tescil edilmiþ bir kurumun ve dönem yöneticilerinin suçsuzluðu anlamýna gelmez.
Sayýn Yýldýrým’ýn oylama sonrasý yaptýðý konuþma, konuþmasýndaki siyasi vurgular konunun týrmandýrýlacaðýnýn iþaretleri gibi geldi bana.
Fenerbahçe ile beraber ama biraz daha az ceza alan Beþiktaþ’ýn dönem yöneticisinin de bugün Türkiye futbolunun baþýndaki isim olmasý hiçbir biçimde açýklanabilecek bir konu deðildir.
Böyle bir manzara karþýsýnda Sayýn Mehmet Ali Aydýnlar’ýn seçimi kazanamamasý da izaha muhtaç bir konudur.
Kanýmca Sayýn Aydýnlar yanlýþ bir strateji izlemiþ, bir tür popülizm yapmýþtýr.
Sayýn Aydýnlar ortada bir þike meselesinin olmadýðýný, dolayýsýyla da 2010-2011 kupasýnýn anayasal garanti altýnda olduðunu üzerine basarak, Kongre üyelerini ürkütmemek için ifade ediyorsa, bu söylemin Sayýn Yýldýrým’ýn þansýný arttýrdýðý açýktýr.
Þike meselesini, Yargýtay’da olan davayý, UEFA ve CAS kararlarýný bir kenara koyarsak, Kongre üyelerinin neden Yýldýrým’a oy vermeyeceklerini anlamak da zorlaþmaktadýr.
Bu popülist strateji Yýldýrým’ýn en zayýf olduðu noktayý, þike meselesini mücadelede, yarýþta kullanmamayý peþinen kabul etmektir ve bu durumda arkasýnda o muhteþem stad, Fenerium gibi kurumlar olan, amatör branþlarda büyük baþarýlar yakalamýþ bir kiþiyi oylamada sollamak imkansýzdýr.
Þikeyi insanlar yapar, kurumlar yapamaz.
Sayýn Aydýnlar, yarýþýn en baþýndan beri, UEFA ve CAS kararlarýnýn yüz küsur senelik bir kurumun alnýna Yýldýrým ve arkadaþlarý tarafýndan sürülmüþ bir leke olduðunu, bu insanlarýn 1907 tarihli bir kurumu yönetemeyeceklerini öne çýkarsa idi, sonuç deðiþir mi idi, bilemem ama daha tutarlý bir strateji izlenmiþ olurdu.
2010-2011 sezonu kupasýnýn neden anayasal garanti altýnda olduðunu (Tahkim?) anlamakta da zorlanýyorum, o sezonda þike yani haksýz puanlar varsa kupanýn müzede kalmasý, hukuku bilemem, mantýða aykýrýdýr ama mantýksýz hukuk da olmaz.
Þunu da hatýrlatayým, bu satýrlarýn yazarý çok koyu bir Fenerbahçelidir ve geliþmelerden, oylama sonucundan büyük üzüntü duymaktadýr.