Kaç gündür Türkiye son Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde yaþanan bir olayý tartýþýyor. Fenerbahçeli iki taraftarýn tribünden sahadaki siyahî futbolculara yönelik “ýrkçý” tezahüratta bulunduðu iddiasýndan söz ediyorum.
Son zamanlarda futbol taraftarlarýnýn birbirlerine yönelik ölçüsüz, aþýrý eleþtiri ve ithamlarýna alýþkýn olduðumuzdan bunu da görmezden gelebilirdik. Ama tartýþýlan konunun toplumsal bir boyutu da var: Bir toplumsal hastalýk olarak ýrkçýlýðýn ülkemizde yerinin olup olmadýðý tartýþýlýyor.
Daha önceleri de tartýþýlmýþtý bu konu, ama þimdi mesele öyle komik bir noktaya geldi ki Fenerbahçeliyseniz “bizim kültürümüzde ýrkçýlýk yok” diyorsunuz; Galatasaray taraftarýysanýz “ýrkçýlýk önemli bir toplumsal problemimiz” fikrini savunuyorsunuz. Böylesine ciddi bir meseleyi bile anlamsýz futbol taraftarlýðý çerçevesinde kullanýlan karþýlýklý suçlama malzemesi haline getirdik ya helal olsun bize!
Ne var ki mesele sadece küçücük dünyalarý bir meþin topun etrafýnda dönen futbol holiganlarýnýn fanatizmiyle sýnýrlý deðil. Okuryazarlarýmýz, entelektüellerimiz de her türlü kavramý iþlerine geldiði anlamda kullanmaktan geri durmuyorlar. “Kamus namustur” sözünden habersizler.
Yakýn geçmiþte Marksist aydýnlarýmýz kendilerinden olmayan herkese “faþist” derlerdi. Onlarýn etkisiyle faþist sözü bir sosyal sistemin taraftarlýðý anlamýndan çýkýp “kötü adam” gibi bir mana kazandý günlük dilde. Bugünlerde “ýrkçý” sözü ayný iþlevi görüyor. Oysa ýrkçýlýk son derece çetrefil bir mesele olmakla beraber mahiyeti az çok belli olan bir kültürel tutumun adý. Irkçýlýðýn temelinde farklý insan topluluklarý arasýnda soylarýna göre bir hiyerarþi tasavvuru yer alýr. Yani bazý ýrklarýn diðerlerine üstünlüðü fikri...
Ancak böylesi bir düþüncenin sosyo-ekonomik bir temeli olmasý gerektiðini düþünürseniz “kölecilik” gerçeðiyle karþýlaþýrsýnýz ve çoðunlukla siyahî insanlardan oluþan kölelerin üretimde iþgücü olarak kullanýlmasý Roma’dan miras kalan bir uygulamadýr. Ancak eski Roma’da ýrk deðil sosyal sýnýf olarak temayüz eden siyahî insanlarýn batý medeniyeti tarihinde ikinci defa köleleþtirilip sýnaî üretimin çarklarýndan birine dönüþtürülmesi modern dönemlerde ýrkçý düþünceyi de ortaya çýkarmýþtýr.
Sosyal Darwinizm baþta olmak üzere kimi toplumsal kuramlar modern çaðýn sömürgeciliðini ve köleciliðini meþrulaþtýrmaya dönük iþlevler üstlenirken ne yazýk ki Kilise de Afrikalýlarýn “insan olma” vasýflarýný tartýþma konusu yapabilmiþtir.
Bugün batý dünyasýnda ciddi bir rahatsýzlýk oluþturan ýrkçý tutumlarýn tarihte ve sosyo-ekonomik yapýda bir karþýlýðý var demek istiyorum. Bizde ise olsa olsa Amerikan filmlerinde gördüklerini taklit etmeye kalkýþan birkaç zavallýnýn davranýþlarýna bakýp “Türk toplumunda ýrkçýlýk ciddi bir problem” diye ahkâm kesen aydýnlar var.
Bu aydýnlar batýda gördükleri her þeyi kendi ülkelerinde de görmek istediklerinden olacak, geçmiþte Türkiye’de uygulanan etnik politikalarý da ýrkçýlýk olarak nitelemekten zevk alýyorlar.
Eðri oturalým, doðru konuþalým: Cumhuriyeti kuruluþ döneminde ulus devlet inþasý sýrasýnda ulus kavramýný etnik homojenliðe dayandýrmak amacýyla farklý etnik kimlikleri inkâr eden Kemalist rejimin bu politikasý zulümdür ama ýrkçýlýk deðildir. Çünkü “þu etnisite öbür etnisitelerden üstündür” anlayýþýyla deðil, “herkes ayný etnik kimliðe mensuptur, ayrýmýz gayrýmýz yoktur” anlayýþýyla hareket ediliyordu. “Karda yürürken kart kurt sesi çýkaran Türkler” yakýþtýrmasý da Kürtleri hor gören deðil, bilakis kendinden sayan bir yaklaþýmýn ifadesi.
Yakýn geçmiþte Bulgaristan’da zorla kimliklerini deðiþtirdiði Türklere “siz vaktiyle zorla Müslüman yapýlmýþ Bulgarlarsýnýz aslýnda” diyen Jivkov rejimi de ýrkçý deðildi. Çünkü “Biz Bulgarlar siz Türklerden üstünüz” diyerek yapmýyorlardý o zulümleri.
Asimilasyon baþka þey, ýrkçýlýk baþka. Biri politik bir tutum, öbürü kültürel-sosyolojik... Bunlarý birbirine karýþtýrýrsanýz topluma haksýzlýk edersiniz.
Tuhaf bir ülke burasý. Fenerbahçe-Galatasaray tartýþmasýndan girdik, nereden çýktýk!