Suriye'de denklem değişti. Oyuncular da değişti.
Kanlı rejim düşünce, onu destekleyenler de sahada gibi görünseler de düştüler denklem dışında kaldılar.
Yeni Suriye'nin inşasında artık kanlı rejime destek veren Rusya olmayacak, İran olmayacak, ABD olmayacak, İsrail olmayacak.
Çünkü İran ve Rusya kanlı rejime doğrudan destek verip silahlarını Suriye halkına çevirerek rejimin tüm günahlarına ortak oldular.
Kazandıkları tek şey de Suriye halkının nefreti oldu.
Yeni yönetimin şekillenmesinde denklem dışında kaldılar.
Esed'e dolaylı destek veren ABD ve İsrail de denklem dışında kaldılar. ABD hem Suriye'yi fiilen bölüp Esed'le uyum içinde çalışan PKK'ya hem de İsrail'e destek vererek denklem dışında kaldı.
Kanlı rejime dolaylı destek veren PKK'yı besleyen ve destekleyen İsrail de daha ilk fırsatta Suriye topraklarını işgal ederek denklem dışında kalmıştır.
Bu ülkeler isteseler de -ki çok istiyorlar- Suriye'nin yeni yönetimi üzerinde etkili olmaları mümkün değildir.
Suriye'nin yeni yönetiminde en çok güvendiği ülkenin Türkiye olduğunu söylemeye gerek yok.
Suriye halkı sevincini kendi bayrağının yanı sıra Türk bayrağını sallayarak, sık sık Başkan Erdoğan'ı minnetle anarak ve her münasebette Türkiye'ye teşekkür ederek gösteriyor.
Yeni yönetime en üst düzeyde desteğin Türkiye'den geldiğini söylemeye de gerek yok.
MİT Başkanı'ndan sonra Dışişleri Bakanı'nın ziyareti ve coşkuyla karşılanması da yeni yönetimin kime nasıl güvendiğini göstermesi açısından önemlidir.
Suriye halkı ve yeni yönetimi Türkiye'ye güveniyor.
Çünkü en zor zamanlarında onlara kucak açan tek ülke Türkiye oldu.
Kanlı rejime karşı halkın yanında durarak en sert tepkiyi Türkiye verdi.
Uluslararası arenada Suriye halkının ve muhalefetin en güçlü destekçisi Türkiye oldu.
Siyasi ekonomik askeri siyasi her türlü desteği Türkiye verdi.
Astana ve Cenevre sürecinde halkı temsil eden muhalefetin garantörlüğünü Türkiye üstlendi.
Ve Türkiye bu siyasetiyle Suriye halkının gönlünü kazandı.
Dolayısıyla da Türkiye kardeşçe el uzatan ülke olarak Suriye'nin yeniden inşasında yeni yönetimin de talebiyle en güçlü rol üstlenecek tek ülkedir.
Yeni yönetimin fiili devlet başkanı olan Ebu Muhammed Colani, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan beyle yaptığı basın toplantısında stratejik ilişkiden bahsedip Suriye'nin her alanda Türkiye'nin desteğini beklediklerini söyleyerek dünyaya Türkiye gerçeğini ilan etti.
Başkan Erdoğan'ın 'Suriye Suriyelilerindir, kararı da onlar verecektir.' söylemini Hakan Fidan bey de basın toplantısında aynı cümleyi kurarak Suriye halkının karar verici olduğunu tekrarlaması Türkiye'nin milli iradeye olan saygısının tezahürüdür.
Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunması da Türkiye'nin komşu ülkenin topraklarında gözünün olmadığını gösteren önemli bir tavırdır.
Basın toplantısında Bakan Fidan hem terör örgütlerine Suriye'de yer yok derken, hem de İsrail işgalini kınarken Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve istikrarına vurgu yapmıştır.
Kaybedecek zaman olmadığını hemen destek verilmesi gerektiğini söyleyen Fidan ziyaretinin diğer mevkidaşlarına örnek olması gerektiğine vurgu yapması da çok anlamlıdır. Bu çağrı, 'ben geldim siz de gelin yeni yönetime destek' verin mesajıdır ki bu mesajı ilk alan Ürdün oldu, dün dışişleri bakanını Şam'a gönderdi.
Başkan Erdoğan'ın tüm kurumlara Suriye'ye destek talimatı verdiğini hatırlatan Fidan Türkiye'nin yeni yönetime desteği konusunda kimi ülkeleri kıskandıracağı açıktır.
Varsın kıskansınlar yeter ki Yeni Suriye'ye yardım etsinler!
Kanlı rejimin doğrudan destekçisi Rusya ve İran, dolaylı destekçisi ABD ve İsrail'in tüm kaygısı Suriye halkının refahı değil kimi farklı grupların himayesi olduğu açıktır.
İsrail Dürzileri, ABD PKK/PYD'yi, İran da Şii grupları himaye gerekçesiyle tahrik ediyorlar.
Fesat peşindeler!
Türkiye gibi 'kararı Suriye halkı versin' diyemiyorlar.
En açık tehdit de kanlı rejime destek vererek suç ortağı İran'dan geldi.
Dini lider Hamaney kanlı rejime verdiği destekten ötürü özür dilemesi gerekirken ve halkın sevincine ortak olması gerekirken, "Suriye'de güçlü ve onurlu bir hareketin ortaya çıkacağını öngörüyoruz. Çünkü bugün Suriyeli gençlerin kaybedecek bir şeyleri kalmadı. Okulları, üniversiteleri, evleri ve sokakları güvende değil. Bu yüzden kararlılıkla harekete geçip güvensizliğin mimarlarına karşı durarak onlara galip gelmeliler." diyerek açıkça iç savaş tetikçiliği yapıyor alenen tehdit ediyor!
Suriye'de denklem dışında kalmasının telaşıyla yapılan bu bozguncu açıklamaların İran'a hiçbir şey kazandırmadığını aksine Suriye halkının nefretini körüklediğini göremeyen dini lider İran'ın şanssızlığı olsa gerek!
Devletin adı İran İslam Cumhuriyeti ama ne İran sosyolojisine İslam rengini verebildiler ne de dünyaya örnek bir İslam devleti gösterebildiler!
Şu hale bakar mısınız bir milyon insanı katletmiş şehirleri harabeye çevirmiş kanlı rejime destek vermekten utanmadılar şimdi de iç savaş bezirgânlığı yapıyorlar!
Yazıklar olsun!