31. Ýstanbul Film Festivali’nin yarýþmalý haftasýna girdik. Ýkinci haftaya her daim yarýþma heyecaný egemen olur. Altýn Lale için yapýlan Ulusal ve Uluslararasý yarýþmalarla Avrupa Konseyi Sinema Ödülü FACE için yapýlan Sinemada Ýnsan Haklarý yarýþmasý bu yýl da özenli seçkileriyle izleyici karþýsýna çýktý. Bu yýl Ulusal Yarýþma ve belgeseller dahil Yeni Türkiye Sinemasý bölümleri en büyük merak unsuru. Çünkü seçilen filmlerin pek çoðu ilk kez izleyici karþýsýna çýkacak. Altýn Lale adaylarý arasýnda “Nar” ve “Ýz/Reç” dýþýnda henüz vizyon gören yok. Ne yazýk ki birçoðunun göreceði de yok piyasa koþullarýna bakýlýrsa...
Zeki Demirkubuz’un sabýrsýzlýkla beklediðiniz yeni filmi “Yeraltý” ise bu Cuma günü gösterime girecek. O konuda endiþeniz olmasýn! Dostoyevski’nin “Yeraltýndan Notlar”ýnýn Demirkubuz rafinerisinde damýtýlmýþ versiyonunda, televizyon ekranlarýndan sonra bir de “Vavien” ile hayranlýðýmýzý kazanan Engin Günaydýn’ý nihayet izleyeceðiz.
***
Berlin’de Generation bölümünde yarýþýp büyük ödül Kristal Ayý’yý kazanan Reis Çelik imzalý “Lal Gece”; Forum bölümünde gösterilip Caligari Ödülü’nü kazanan ve En Ýyi Ýlk Film jürisinin özel mansiyona deðer gördüðü Emin Alper imzalý “Tepenin Ardý”; Sundance Film Festivali’nde yarýþýp özel ödül kazanan Raþit Çelikezer imzalý “Can” ve Rotterdam Film Festivali’nde yarýþan Zeynel Doðan&Orhan Eskiköy imzalý “Babamýn Sesi” kulvar farkýyla önde baþladý yarýþmaya. “Can” Antalya Altýn Portakal, “Yurt” ise Adana Altýn Koza film festivallerinde prömiyerlerini yapmýþtý.
Belgesellerin git gide ön plana çýktýðý Türkiye sinemasýnýn profilini Ulusal Yarýþma da yansýtýyor. Veli Kahraman’ýn ailesinin gerçek öyküsünden yola çýkarak anlattýðý “Ana Dilim Nerede?” bu yýl yarýþmaya hak kazanan iki belgeselden biri oldu.
Diðeri de Müjde Arslan’ýn “Ben Uçtum Sen Kaldýn”ý... Bu belgesel Elif Refið’in “Ferahfeza” ve Belmin Söylemez’in “Þimdiki Zaman” adlý filmleriyle birlikte bence 31. Festival’in en heyecanlý prömiyer üçgenini tamamlýyor. Üçü de son derece yüksek nitelikli kýsa film ve belgeselleriyle tanýnan bu kadýn yönetmenlerin getireceði yeni soluða sinemamýzýn her þeyden daha çok ihtiyacý var, kuþkusuz.
***
Bu yýlki ulusal seçkilerde özellikle anadil temasýnýn mükerrer biçimde ele alýnmýþ olmasý anlamlý bir tesadüf. Kültürel açýdan Türkiye’de bir dönüm noktasý olan “Ýki Dil Bir Bavul” belgeselinin yarattýðý dalga birçok kiþiyi etkiledi. Zazacayý unutmamak için her hatýrladýðýný yazan Mustafa Kahraman’ýn çabasýný anlatan “Ana Dilim Nerede?”nin yaný sýra Belgeseller arasýnda da bu temaya eðilen iki film daha var:
Murat Bayramoðlu imzalý “Türkçe: Pekiyi” sadece Kürtçe konuþan ninesiyle ancak annesinin çevirmenliðinde anlaþabilen Nurcan üzerinden bir kültürel kopuþu öykülüyor. Emine Emel Balcý ise Alman hükümeti vatandaþlýða kabul için Almanca bilme þartý koyunca, anadilleri Kürtçe ve Türkçe olan Doðu köylerinden kadýnlarýn eþlerinin yanlarýna gidebilmek için köy okullarýnda dil öðrenme çabalarýný gözler önüne seriyor.
Ulusal seçkilerdeki filmlerin pek çoðunun özellikle insan haklarý baþlýðý altýnda deðerlendirilebilecek bir niteliðe sahip olmalarý geleneði bu yýl da deðiþmedi manzara bakýlýrsa. Nitekim sanat - sanatçý temalý ve edebiyat uyarlamasý filmlerden oluþan Uluslararasý Yarýþma’da hiç Türkiye yapýmý yer almazken, FACE adaylarý arasýnda iki tane birden var: Özcan Alper’in Adana Altýn Koza Yýlmaz Güney Ödülü sahibi “Gelecek Uzun Sürer”i ve Ruhi Karadað’ýn Adana Altýn Koza Halk Ödülü sahibi “Simurg”u.
31. Ýstanbul Film Festivali’nde karþýmýza çýkan yerli yapýmlarýn biçim ve içerik zenginliðinin bir kez daha þaþýrtýcý bir boyuta ulaþtýðýný izlemekten hepimiz haz duyuyoruz.