Fethullah Gülen olağanüstü mü?

Dikkat çeken bir planlamayla, bilmem ne kadar çok alınan güvenlik tedbirini aşmayı başarmış, yıllardır en üst düzeyde gözetlenip kollanan bir merkeze bütün engelleri ve şifreleri kırıp girerek, sansasyonel bir eylemi gerçekleştirenler için zaman zaman söylenir. 11 Eylül’de ABD’deki ticaret kulelerinin yolcu uçaklarıyla vurulup içindeki binlerce insanla birlikte toz duman haline getirilmesinde de çokça söylendiği gibi. “Büyük iş, muhteşem bir organizasyon, zeka ve kabiliyet meselesi” falan gibi.

Olan biteni gazete manşetlerden okuyup değerlendirmeye çalışan, geçmiş ve gelecekle gerekli bağlantılar kurmadan, ülkeyi, toplumsal hayatı ve geleceğimizi etkileyen güncel siyasi gelişmeleri dikkate almadan, hayatın akıntısına kendini kaptırmış insanların ağzından, paralel yapılanma ve başındaki Fethullah Gülen’le ilgili de benzer ifadelere şahit oluyoruz.

“Adam ne kadar zekiymiş, nasıl böyle büyük uluslararası ayakları da olan bir cemaati yönetmiş, 40 yıldır ilmik ilmik dokuyarak hedefe kitlenmiş ne büyük bir akıl ve ne müthiş bir kabiliyet” falan gibi...

Acaba öyle mi. Yaşananlar gerçekten Fethullah Gülen’in olağan üstü zekâ, kabiliyet ve organizasyon becerisi mi?

Basit bir mahalle hırsızının bile “arkasında kollayan gözeten olmasa beceremezdi” diye dedikodusu yapıldığı zamanımızda, paralel yapılanma ve temsilcisine zeka ve kabiliyet atfederek doğru bir tespit yapılmış olur mu..?

Evet, belki bir yetenekten söz edebiliriz. O da Fethullah Gülen’in, dininden ve medeniyetinden koparılarak kıyas kabiliyetlerini yitirmiş millet çocuklarını etkileme becerisi. Kürsüde bir mevzuyu anlatırken içeriğe göre rol yapma ve o role karşısındaki kitleyi figüran edebilme becerisi.

Mesela, sürekli ayet ve hadislerle süslediği sohbetlerinde, kendi değerlendirmelerini ve vermek istediği mesajlarını ayet veya hadis manalarıyla çorba yapıp, sanki onlar da ayet ve hadislerin mesajıymış gibi yutturma kabiliyeti...

Hatibin kürsüde aktardığı bir meselenin etkisinde kalması normaldir. Hatta makul bir derecede olursa samimiyetinin bir göstergesi de sayılabilir. Fakat büyüklerden biliyoruz ki hıçkıra hıçkıra yırtınarak kürsülerde şov yapmak ciddi manada bir eksikliktir. Bir hatip, her kürsüye çıkışında salya sümük ağlayacak kadar kendinden geçip, yığılırcasına bitkin hale düştükten sonra bile aktarmak isteği mevzunun bütünlüğünden zerre kadar kopmadan devam ederek planladığı gibi sohbetini tamamlayabiliyorsa bu gayet dikkat çekici bir şeydir. Çalışılmış bir beceridir!..

Bu sanatsal ve edebi becerilerin yanında, uluslararası planda yüzlerce okulu ve onların uluslararası siyasi, lojistik ve teknik organizasyonlarını sevki idare etmek çok daha dikkat çekici bir şeydir.

Türkiye ölçeğindeki bir ülkede siyaset gibi göz önünde, resmi ve denetime açık bir kurumu şoklayabilecek, adalet mekanizmasını kendi doğal hiyerarşisinin dışında istediği gibi yönlendirebilecek bir güç dikkate şayandır.

Aynı şekilde, bürokrasiye sızdırdığı elemanları vasıtasıyla ticari alanda faaliyet gösteren şirketlere etki edebilecek, ülkedeki denetleme organlarına rağmen bir bankayı bütün kural tanımazlığıyla hayatını sürdürmesine imkân sağlayacak bir güç dikkat çekicidir.

Ama öyle, özel beceri, kabiliyet, zeka, akıl, keramet falan filan gibi tariflerle de asla izah edilemez bu güç!..

Hele de ülkenin 90 yıllık tarihi boyunca dış müdahalelere karşı son derece zayıf olmasına, siyasi, bürokratik ve askeri alanda yaşanan ihanetlere bakınca (vaizliği küçümsemek gibi bir kastım olmadığını not düşerek) kesinlikle bir vaizin zekâ ve aklıyla olacak bir iş değildir.

Bu, 1909’da Yıldız sarayında, Abdülhamid’i devirmek suretiyle Siyonizm tarafından çökertilen koca medeniyetin tekrar ayağa kalkmasını engellemenin büyük bir organizasyonudur... O yıllardan bu zamanlara kadar projelendirilen kumpaslarla sürdürülmüştür bu ülkedeki Siyonizm’e hizmet süreci.

Binlerce siyasi, sosyal, asker stratejisin ve hainin çalışıp emekli olduğu ve yerine yenilerinin gelmesi suretiyle bir asırdır faaliyet gösteren derin küresel yapılanmanın geliştirerek uyguladığı projelerin hayatımıza yansımalarından başka bir şey değildir, Fethullah Gülen ve takımının yaptıkları...

Fethullah Gülen, medeniyetimizin düşmanı bu asırlık ve küresel organizasyonun bilinçli veya bilinçsiz kullandığı binlerce figürandan sadece biridir. Artık onun da emeklilik vakti gelmiş yakında yerine bir başka elemanlar atanacaktır.

Bu, koskoca merhamet medeniyetinin yürüyüşüne, kendisi için riyakârca çok sık kullandığı bir ifade ile “aciz” Fethullah Gülen ve cılız takımının düşmanlığı sivrisinek etkisi bile yapamayacaktır

Esas olan bir yandan bu ayak takımı ile uğraşırken, bir yandan da sahipsiz kalan büyük meydanda fırsattan istifade kabadayılık yapan küresel terörist dikkatlerden kaçmamalı..!