Bundan bir önceki yazýda FETÖ çetesinin Batý dünyasý tarafýndan neden himaye edildiðinin altýný çizerken esasýnda bu himayenin siyasi bir tercihten kaynaklandýðýný ve Türkiye’de AK Parti iktidarýnýn neredeyse tek alternatifi olarak algýlandýðýný ifade etmiþtik. Bunun anlamý þudur; FETÖ tehdidi hala ciddi bir tehdit ve tehlikedir. Bu tehdit ve tehlikeyi daha da aðýrlaþtýran ikinci bir neden de Türkiye’de baþta ana muhalefet olmak üzere özellikle de sol çevrelerde oluþan "AK Parti gitsin de nasýl gidiyorsa gitsin" algý ve inancýdýr.
Bu durum iki karakterli bir soruna yol açýyor. Bir taraftan FETÖ toplumsal desteðini yeniden tanzim etme imkaný buluyor öte yandan ise ayný durum FETÖ ile mücadelede ciddi zafiyetlere yol açýyor. Bu duruma bir de özensiz þekilde sürdürülen mücadelenin tortularý eklenince, FETÖ çetesine karþý diri tutulmak istenen duyarlýlýk törpülenip, inanç erozyonuna uðruyor.
Durum ciddi. Tehlike büyük.
Devletin FETÖ çetesine karþý sertleþmesi anlaþýlýr bir durum. Ama anlaþýlan o ki, bu meþru ve çok anlaþýlýr olmasý gereken durum kamuoyunda yeterince anlaþýlmýyor. Ya da kamuoyu tarafýnda daha iyi anlaþýlmasý için yeterince doðru bir perspektifle sorun kamuoyu sahnesine taþýnmýyor ya da taþýnamýyor.
Tarihin hiçbir döneminde mevcut iktidarlar, demokrasi dýþý yol ve yöntemlerle iktidarý gasp etmek isteyen güçlere müsamaha göstermemiþtir. Eðer hafýzam beni yanýltmýyorsa, 1917 Ekim devrimden sonra, eski rejimi geri getirme ihtimali olan güçlere karþý Lenin açýkça þu ifadeleri kullanmýþtýr. "Proletarya diktatörlüðü eski rejim düþmanlarýna karþý diktatörlüktür ama iþçi ve emekçi sýnýflar için de demokrasidir."
Bu konuda en bilinen tanýklýk "Dans edemeyeceksem devrimi ne yapayým" diyen ünlü Anarþist lider Emma Goldman’a ait. 1920 yýlýnda beraberindeki bütün istenmeyen diðer anarþist yoldaþlarýyla ABD’den bir gemiye bindirilip Rusya’ya sürgüne gönderilen Goldman, bir süre sonra bir arkadaþý ile birlikte Lenin tarafýndan kabul edilirler. Bu görüþmede Goldman, yaygýn tutuklama ve kýsýtlanmýþ ifade özgürlüðünü eleþtirir. Lenin, "Burada her yanýmýz düþmanlarla sarýlý, kuþatma altýndayýz, Ýfade özgürlüðü ile neyi kastediyorsunuz? Beyaz Ruslar bize saldýrýyor, içimizde hainler iþbirlikçiler her an tetikte. Bu ülkede her türden insan var. Devrim koþullarýnda ifade özgürlüðüne sahip olamazsýnýz " der.
Baþka devletler için anlaþýlýr ve makul olan tedbirler nedense ülkemizde ayný anlayýþ ve hoþgörü ile karþýlanmýyor?
Mevcut iktidarýn, canýna malýna kast eden darbecilere karþý sert tedbirler almasý, gayet olaðan bir durumdur. Bu tedbirler ne kadar sert olursa olsun, son tahlilde demokrasiye hizmet ediyor olmasýyla, demokrasiyi güçlendirmesi beklenilen tedbirler olarak anlaþýlmasý lazým gelmez mi? Öyle olmasý lazým. Peki, ama bu tedbirler halk arasýnda neden güçlü bir þekilde destek bulmuyor? Eksik olan ne? Neler eksik ya da hatalý yapýlýyor da kamuoyunda istenilen destek bulunamýyor?
KHK’larýn sevimli cana yakýn yasal uygulamalar olmadýðýný bende biliyorum. Doktorun yaptýðý iðneler de sevimli deðil ama saðlýðýmýz için yararlý ve gerekli. Ama galiba kamuoyu KHK'larýn toplumsal bünyemiz için saðladýðý ciddi yararlar konusunda ikna deðil. Ya da KHK'larýn týpký iðne olmak gibi yakýn bir gelecekte olasý iyi sonuçlarýný müþahede edemiyor.
Devlet suça karþý diktatör, halkýna karþý da meþru demokratik bir kurum olmak zorunda. Bu denge adil bir biçimde saðlanmadan halkýn topyekun toplumsal desteði saðlanamaz.