‘FETÖ deyin, çekinmeyin... Hatta küfredin!’

Darbenin mimarý ve “Yurtta Sulh Komitesi” Baþkaný Fetullah Gülen’in, ruhsat gereði, müritlerine küfrü salýk verdiði çok yazýlýp çizildi... “Anneme küfredebilirsiniz, annem öldüðü için ona gitmez. Pezevenk diyebilirsiniz. Pezevenk Farsçada rehber anlamýna geliyor.”

Bunu bir internet sitesinde okumuþtum.

Ýnanmak istemedim ama örgüt, baþka kýlýklara girmeyi marifet bellemiþ “militanlar” üzerinden hayatiyetini sürdürdüðü için çok da gerçek dýþý gelmedi bana.

Her kýlýða giriyorlar.

Her þey oluyorlar.

Kolayca her yalaný söyleyebiliyorlar.

Bu nedenle, Kayahan Uygur’a, “ettiðin laf boþa gitti” diye espri yapmýþtým.

Kayahan Uygur, darbe gecesi Ülke TV stüdyolarýndaydý. Darbenin bir “Fetullahçý giriþim” olduðu ortaya çýkýnca, dayanamamýþ, Fetullah Gülen’in “Rehber anlamýna geliyor” dediði o aðýr sözü sarf etmiþti. Bu nedenle boþa gittiðini söyledim. Adamlar o küfrü duymaktan zaten hoþlanýyordu.

Dün, Fetullahçý örgütlenmenin “gizli yazýþmalarý” düþtü ajanslara...

Müridan (yani militanlar), özel mesaj kanallarýný kullanarak, soruþturma safahatýnda nasýl bir tavýr 
takýnacaklarýný anlatýyorlar birbirlerine.

Biri diyor ki, “Oðlumuzun FETÖ’yle alakasý yok desinler. Bir de, sen de FETÖ demekten çekinme.”

Bir baþkasý þöyle diyor: “Küfür etmekten çekinme. Ne olursa olsun, geri adým atma. Etkin piþmanlýk yasasýndan faydalan derler; öyle bir þey yok. Konuþmazsan 10 yatarsýn filan derler. Yem atarlar. Blöf yapýyorlar, inanma.”

Biri de, söyleyeceði yalanlardan rahatsýzlýk duymuþ olacak ki, karþý taraftan þöyle bir telkin alýyor: “Küfür et, hakaret et. Yoksa bu adamlar (“polis” demek istiyor) kolay kolay býrakmazlar yakaný.” 

Beriki, “Kime küfredeceðim?” diye soruyor. Karþý taraftan aldýðý cevap þu: “Feto’ya... FETÖ örgütüne... Böyle bir örgüt olduðunu adamlar söylüyor, biz kabul etmiyoruz ki problem olsun. Ammar bin Yasir gibi, dilinle söyleyeceksin.”

Bu diyalogu okuyunca gülümsedim.

Þu günlerde ne çok tüketiliyor bu sözcük.

Tavrýndan edasýndan þüphelendiðiniz ne çok insan, gözünüzün içine baka baka “FETÖ” diyor.

Bir taraftan da üzüldüm tabii.

Biricik vasfý “gizlenmek” ve “kalleþçe arkadan iþ çevirmek” olan Fetullah Gülen’in, “baðlýlarýný” düþürdüðü duruma üzüldüm... Ýnsaný (kerim kitabýmýzýn “eþref-i mahlûkat” olarak tanýmladýðý insaný) düþürdüðü duruma üzüldüm. “Ýnsan”a reva gördüklerine üzüldüm...

Hiç perva göstermeden yalan söyleyeceksin, yalaný “sistematik” hale getireceksin, vicdanýný teskin etmek için de, Allah’tan korkmadan Ýslam tarihinden “referanslar” getireceksin: “Ammar bin Yasir gibi dilinle söyle...”

Darbesinden, örgütlenmesinden, devleti içeriden dönüþtürme fikriyatýndan geçtim...

Biz bu insanlarla ayný gezegende yaþýyoruz. Ayný havayý soluyoruz. Ayný ülkenin vatandaþlarýyýz. Aralarýnda (muhtemelen) akrabalarýmýz, komþularýmýz, tanýþlarýmýz, ahbaplarýmýz, iþ arkadaþlarýmýz var.

Kolay üstesinden gelinir bir travma mýdýr bu?

FETÖ, Amerika adýna darbeye kalkýþarak rezil bir iþ yaptý... Zaten her rezillik beklenir bunlardan ve yaptýklarýnýn affedilir bir tarafý yok. Ama onun da ötesinde insanlar arasýndaki “güven”i yýktý, iliþkileri zedeledi, hayatýmýzý zehirledi, uðursuz bir “istila hareketi” gibi çöktü kaldý toplumun üzerinde.

Fetullah Gülen meselesi bir þekilde halledilir.

Neyse bedeli, ödersin “sahibine”, getirip yargýlarsýn.

Peki, biz o eski “güven”i nasýl tesis edeceðiz?

Her adýmý yalan olan bu mahlûkata nasýl inanacaðýz ve bundan sonra nasýl bir arada yaþayacaðýz?