Geçen haftaki “Din simsarlarý…” yazýma, tahmin edemeyeceðiniz kadar olumlu tepki geldi. Meðer ne çok “muzdarip” varmýþ.
Bildik kesim de eleþtirdi; haklarýdýr.
Bunlardan birinin bana, “Dinî ilimleri tahsil etmemiþ zat” demesi, aslýnda “tekelci” bir anlayýþtýr ama onu da dert etmedim.
Ancak “yalancý, müfteri ve istismarcý” ithamlarýna da sükût etmek “hoþgörü” deðil; zaaf olur ki, savunduðum deðerler açýsýndan bunu yapamam.
O beyefendi, bu çirkin sýfatlarý, “Ýlahiyatçýlarýn tamamýný itham ettiðim (!) için” bana layýk görmüþ!
Yýllarýn “hoca”sý, “Ýlahiyatçý gibi sýfatlara bürünen sapýk bir güruh” ifadesinden, ilahiyatçýlarýn tamamýný kastettiðim anlamýný nasýl çýkardý bilmiyorum.
Neyse, bunu da geçelim.
Bu profesör, “Kur’an’a ‘Yetersiz’ diyecek kadar sapmýþlar, devede kulak deðildir ve camiamýz bunlarý dýþlamaktadýr” diyor.
Çok güzel... Peki, “camianýz” þimdiye kadar hangi “sapmýþ”ý dýþladý?
Mesela siz, reformculara karþý ne yaptýnýz?
Bilmiyoruz...
Ama parçasý olduðunuz Abant Platformu ile ilgili güzellemelerinizi ve Dinlerarasý Diyalog sapýklýðýna, Abduh destekli katkýlarýnýzý iyi biliyoruz.
Bugüne gelelim.
Sizin bile “sapmýþlar” dediðiniz kiþiler, “Ýman Sempozyumu”na davet edildi, günlerce itirazlar yükseldi ama sizin; “Bu sapmýþlar ‘iman’ý anlatamaz” dediðinizi duymadýk.
“Camiamýz”dan kastýnýz nedir bilmiyorum ama bu rezaletin altýnda “Ýlahiyat Fakültesi” imzasý vardý…
Kendileri, “Hz. Peygamber, kadýnlarýn mescide gelebileceklerini, ancak evdeki ibadetlerinin daha üstün olduðunu dile getirmiþtir” diyor.
Ben de zaten, “bu iznin ilk yýllarda ilim öðrenmeye yönelik olduðu” notu ile ayný ifadeleri paylaþtým.
O halde, bugün kadýnlarýn camiye gitmesine mani yokken bu yaygara niye?
Birden ortaya saçýlan bol ünvanlý simsarlarýn yaydýðý “dinde reform” virüslerinin, kadýnlarýn camiye gitmesiyle ne ilgisi var?
***
Dikkat ederseniz kendi aralarýnda bile anlaþamýyorlar. Çünkü “Edille-i Þer’iyye” çerçevesini kriter olarak tanýmýyorlar.
Her birinin, kendine göre islamý (!) var.
“Ehl-i Sünnet, mezhep...” diyeni linç ediyorlar. Deðerli Yusuf Kaplan, bu programlardan birinde, “mezhep”ten bahsedince baþýna gelenleri köþesinde yazdý.
Biri diðerine, “Ýlmihal Müslümanlýðý mý öneriyorsun?” diye kükrüyor, karþýsýndaki de büyük bir ithamý reddedercesine, “Hayýr” diyor.
Bu nasýl bir hadsizlik yarýþýdýr?
Aþaðýladýklarý insanlar, dinini yaþamaya çalýþan hakîkî Müslümanlardýr.
Ýlm-i Hal, adý üzerinde “hal ilmi”dir; Peygamber Efendimizin (Sallallahü Aleyhi Vesellem) yaptýðý ve yapmamýzý istediði þeyleri öðretir.
Yani Kur’an-ý Kerim’in en kapsamlý “tercüme”sidir.
Müslümanlarý ilmihal bilgilerinden uzaklaþtýrmak, Ýslam’la hiç alakasý olmayan bir toplum oluþturmaktýr.
O zaman Ýslamiyet’i de, Hristiyanlýk gibi sembolik hale getirmek çok kolaydýr.
Bunun için asýrlarca çaba sarf eden Ýngilizler, bir yandan Osmanlý’yý yýkarken diðer yandan da Vehhabilik vb. sapýklýklarý “Ýslam” diye yutturarak hedefine ulaþmaya çalýþtý.
Bu hain planý Abdülhamid Han, Kudbüddin-i Ýznikî Hazretlerinin Miftah-Ül Cennet (Cennet’in Anahtarý) kitabýný, katýr sýrtýnda Anadolu’nun en ücra köþesine kadar daðýtarak önledi.
Rahmetli babam, itina ile sakladýðý o kitaplardan birini bana verip, “Bunu oku, öðrendiklerini uygula; gerisine karýþma” demiþti.
Bana “Din tahsili yok” diyen “hoca”, gerçek cahilliðin Ýlahiyat okumamak deðil, Ehl-i Sünnetten mahrum kalmak olduðunu da bilseydi keþke.
CHP’nin yýllar süren imha çabalarýna raðmen, Ýslam’ýn bize, “doðru” olarak ulaþmasýnda, “Mýzraklý Ýlmihal” diye bilinen bu kýymetli eserin büyük katkýsý vardýr.
Bu Ýngiliz taþeronlarý, “La Ýlahe Ýlallah yeterli” derken, diðer taraftan da, “Baþörtüsü furuattýr, hizmet (!) için içki içmek caizdir” sapýklýklarýyla, anlamsýz bir “Tanrý” mefhumuna indirecekleri “Ýslam”ý, Hristiyanlýk ve Yahudilikle “eþitleyecek”lerdi, “Dinlerarasý Diyalog” buydu.
***
Yapmayýn “hoca”lar...
Bu gayretleriniz, Haçlý-Siyonist ittifaký ve FETÖ’cü uþaklarýnýn, son yýllarda “Avrupa Ýslamý” diye tezgahladýðý, “uygulanmayan Ýslam” çabalarýyla týpatýp örtüþüyor.
Bu ihanetin içimizdeki uzantýlarý deðilseniz, Ýslamiyet’in; asr-ý saadetteki gibi uygulanmasýný istersiniz, bunun da sadece Ehl-i Sünnet akadine göre iman edip, dört hak mezhepten birinin kurallarýný uygulamakla mümkün olacaðýný dürüstçe söylersiniz.
Yoksa, “Doðrudan Kuran’dan ilham almak” gibi aldatmacalarla Ýslam’ý yozlaþtýrma çabalarýna devam ederseniz, Haçlý-Siyonist müttefikliðinizi ikrar etmiþ olursunuz ki, bunu ifþa etmek de bizim boynumuzun borcudur.