Türkiye yeni bir döneme girdi.
Baþkan Erdoðan, darbe defterinin bir daha açýlmamak üzere kapandýðýný; 15 Temmuz gibi anlamlý bir günde ilan etti.
Her darbeyi, demokratik yöntemlerle bertaraf eden milletimiz, 15 Temmuz’da Haçlý-Siyonist emperyalistler adýna tezgahlanan iþgal teþebbüsü ile karþý karþýya kalýnca, önce bu hain teþebbüsü bizzat meydanlara inerek durdurdu, sonra da kazandýðý bu demokrasi zaferini, Anayasa deðiþikliði referandumunda ve 24 Haziran seçimlerinde ortaya koyduðu irade ile kendi üzerine tapuladý.
Bu deðiþimin hemen sonrasýnda idrak ettiðimiz 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nde de milletimiz, bütün Türkiye çapýnda FETÖ’ye öfke olup patladý.
Bu öfke ayný zamanda FETÖ ile mücadele konusundaki güçlü iradenin tezahürüydü.
Elebaþlarýnýn rüya palavralarýnýn aksine, FETÖ ile mücadelenin çok daha hýzlý ve etkili bir sürece girdiðini düþünüyorum.
Bu mücadele þimdiye kadar bürokratik engeller ve henüz ayýklanamamýþ FETÖ kriptolarýnýn sabotaj teþebbüslerine karþýlýk, Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn güçlü iradesi ile dürüst yargý mensuplarý ve bürokratlarýn gayretleriyle devam edegeldi.
Ama artýk devletin yapýsý deðiþti.
Dolayýsýyla FETÖ mücadelesinin, artýk devletin bizatihi sahiplendiði sistematik bir çerçevede devam edeceði kanaatindeyim.
Daha güçlü halk desteði ve daha büyük yetkilerle tekrar seçilen Erdoðan’ýn, uluslar arasý iliþkilerde, ülkelerin FETÖ’ye karþý takýndýklarý tavrý belirleyici olarak görmesinin yaný sýra, 15 Temmuz’da Türkiye’nin tamamýnda ortaya konan yoðun irade, FETÖ ile mücadeledeki kararlýlýðýmýzý bütün dünyaya gösterdi.
Türkiye ile iyi iliþkiler kurmak isteyen hiçbir ülke, bu kararlýlýðý görmezden gelemez.
Nitekim bundan sonra çok daha hýzlanýp yayýlacaðýný tahmin ettiðimiz MÝT operasyonlarý, örgüt ininde büyük paniðe sebep olmuþ ve FETÖ elebaþý, “Aman dikkat edin, yolda giderken bir araba yanýnýza yanaþýr ve sizi alýp götürür” uyarýsýyla, zaten panikleyen adamlarýný iyice paranoyak yapmýþ.
Daha da önemlisi, FETÖ ile “Erdoðan düþmanlýðý” koalisyonu kuran Kýlýçdaroðlu ve avanesinin de bu gerçeði artýk net olarak gördüðünü düþünüyorum.
“15 Temmuz Hain Darbe Giriþimi’nin ikinci yýldönümünde” diye baþlayan paylaþýmýný, “Bu darbeye karþý koyan Meclis’in bir üyesi olmaktan gurur duyuyorum” diye bitiren Kýlýçdaroðlu, 12 Haziran’daki açýklamasýnda da “Adalet Bakanlýðý’nýn gönderdiði kanýtlara göre ABD’nin FETÖ elebaþýný bize iade etmesi lazým” demiþti.
Bu iki açýklama birlikte deðerlendirildiðinde Kýlýçdaroðlu, 15 Temmuz’un “kontrollü bir operasyon” falan olmayýp, Fetullah Gülen’in azmettirdiði bir “darbe giriþimi” olduðunu nihayet anlamýþ görünüyor.
Ayrýca artýk Kýlýçdaroðlu’nun “Esas darbe” diye hedef þaþýrtmak için kullanacaðý bir OHAL de yok artýk.
Kendilerinin bu gerçekleri görme halinin, yaklaþan zevaliyle bir ilgisi olup olmadýðýný bilmiyorum ama netice itibariyle önemsiyorum.
Elbette FETÖ’nün ne denli bir hýyanet örgütü olduðu konusunda Kýlýçdaroðlu’nun þahitliðine ihtiyacýmýz yok. Ama, ana muhalefetin 15 Temmuz’u FETÖ darbesi olarak görmemesinin, dýþardaki mücadelemizi olumsuz etkilediði bir vakýadýr.
Kýlýçdaroðlu baþta olmak üzere bütün politikacýlar þunu iyi görmelidir ki, FETÖ ve PKK ile mücadelede milletin hassasiyetini anlayamayan hiç kimse Türkiye’de siyaset yapamaz.
Bu kararlýlýðýn önünde ne ABD durabilir ne de Avrupa.
Göreceksiniz, dünya FETÖ’ye dar gelecek...