Seçimi Muharrem Ýnce ya da Meral Akþener’in kazanmasý durumunda salýverileceklerine inanýyorlardý. Kim bilir ne rüyalar gördüler, ne umutlar beslediler...
Hoca efendileri, seçimden önce, “Hazýrlanýn, yakýnda gurbetlik bitiyor” demiþ. Rivayet...
Mutlaka bir bilgiye, bir anket sonucuna ya da verilmiþ bir teminata dayanarak böyle konuþmuþtur. (SONAR’ýn anketini göstermiþlerdir mutlaka.)
Kim teminat verdi, bilmiyoruz.
Meral Akþener’in sözü vardý; iktidara geldiklerinde FETÖ’cü polisleri serbest býrakacaklarýný söylüyordu...
Hani, Baykal’a ve MHP’li milletvekili adaylarýna kaset kumpasý kuran, illegal dinleme yapan, dönemin Baþbakaný Erdoðan’a fiziki takip uygulayan polisler...
Bu sözü, bir FETÖ kanalýnda vermiþti...
Henüz ortada ÝYÝ Parti yoktu, Cumhurbaþkanlýðýna aday olup olmayacaðý da belli deðildi ama bir parmak bal çalmýþtý FETÖ’cülerin aðzýna.
Partiyi kurdu, adaylýðýný ilan etti, o polisleri unuttu.
Daha doðrusu, kamuoyu baskýsýna boyun eðdi. Soyut “KHK maðduriyetleri” edebiyatýyla yetindi... Ama umut olmayý sürdürdü, FETÖ’cüleri nafile bir beklentiye soktu...
Ýktidara geldiðinde (yani Cumhurbaþkaný seçildiðinde) gerçekten de o polisleri (savcýlarý, hâkimleri, askerleri) salýverir miydi? Buna güç yetirebilir miydi?
Baþaramazdý ama denemek isterdi.
Baþarabilecek cesameti olsaydý, sosyal medya danýþmanýnýn tutukluluðuna itiraz ederdi... FETÖ’nün ÝYÝ Parti þubesi gibi çalýþan Kerim Çoraklýk’ý gözaltýna alýp tutukladýlar, sesi bile çýkmadý... Partidekiler de “böyle birini tanýmýyoruz” ayaklarýna yattýlar.
Ne olursa olsun, Akþenere FETÖ’cüler için son dakikaya kadar umut olmayý sürdürdü. Bu da bir piar baþarýsýdýr.
Muharrem Ýnce’nin verilmiþ biz sözü yoktu ama o da bir umuttu... Seçim kampanyasý boyunca (FETÖ’den bahsetme gereði duyduðunda) genellikle “incitmeyen” (yani FETÖ’cüleri rencide etmeyen) bir dil kullandý... “Bahsetme gereði duyduðunda” diyorum, çünkü o konulara girmedi ya da geçiþtirdi. “Kek” ve “uzay madenciliði”nden fýrsat buldukça içinde “KHK” ve “maðduriyetler” geçen cýlýz cümleler kurdu ama bu kadarý da yeterdi FETÖ’cüler için.
Çünkü Erdoðan’ýn kaybedeceðine, “millet ittifaký”nýn da Meclis’te çoðunluðu ele geçireceðine inandýrýlmýþlardý.
Meclis çoðunluðu için HDP’nin barajý aþmasý gerekiyordu. Bu nedenle, HDP’ye oy verdiler. (HDP, Silivri Cezaevi’nde ezici bir farkla birinci parti olarak çýktý. Bu tablo çok þey anlatýyor... Bir taraftan Kýlýçdaroðlu, bir taraftan Fetullah... Þahane bir ittifak.)
FETÖ’yü umutlandýran asýl faktör, millet ittifakýný oluþturan partilerin açýkladýðý seçim beyannameleriydi.
Hiçbir beyannamede “terör” ve “terörle mücadele” yer almýyordu.
Hiçbirinde “FETÖ” zikredilmiyordu.
FETÖ, bilakis “anlayýþ” görüyordu. Baþta, sevimli tonton þeriat dedeleri Temel Karamollaoðlu olmak üzere, neredeyse bütün liderler FETÖ diye bir örgüt yokmuþ, 15 Temmuz diye bir þey yaþanmamýþ gibi davranýyorlardý.
Kemal Kýlýçdaroðlu daha da ileri gidiyor, 15 Temmuz darbesini atlayarak, 20 Temmuz’a varýyordu... Hatta asýl darbenin, 20 Temmuz olduðunu söylüyordu.
Olmadý.
Fetullah’ýn beklediði sonuç çýkmadý.
Bundan sonra þöyle olacak:
Firari FETÖ’cülerin “gurbetliði” devam edecek.
Darbeciler ve “yancýlarý” için herhangi bir kurtuluþ umudu kalmayacak...
Fetullah’a bir hal çaresi bulunacak. Ya getirtilecek, ya da deport edilmesi saðlanacak.
Maðduriyetler giderilecek ama Can Dündar ve Eren Erdem gibilere buradan bir “hisse” düþmeyecek.
Kýsacasý, herkes yaptýðýnýn bedelini ödeyecek!