Türkiye, 2016 yýlýnýn 15 Temmuzunda bir darbe kalkýþmasýný yaþadý. TBMM, MÝT, Emniyet Genel Müdürlüðü, Genel Kurmay, Çevik Kuvvet üstleri bombalandý. 250 insanýmýz katledildi. Hepimiz darbeler dönemi bitti derken yeni ve beklenmedik bir darbe giriþimi ile karþý karþýya kaldýk. Türkiye'nin darbeler tarihinde, ilk defa dini bir grubun (FETÖ olgusu bu gerçeði deðiþtirmez) öncülüðünde darbe giriþimi ortaya çýktý. Tarihte de Þeyh Bedreddin, Otman Baba, Kadýzadeler gibi çeþitli dini gruplarýn isyanlarý ile karþýlaþmýþýz. Bu yapýlar, Müslümanlarýn çoðunlukla üzerinde anlaþtýðý normlardan da sapma içinde olmuþlar. Bundan dolayý sapkýnlar, zýndýklar, mülhidler gibi kavramlarla tanýmlanmýþlar. Bunun son örneði de Gülen yapýsýdýr.
FETÖ, grup menfaatini mutlaklaþtýran ve her þeyin üstüne çýkaran asabiyetle her oluþumla iliþki kurarak yoluna devam etmiþ. Bundan dolayý da güçlenmiþ, meþruiyet kazanmýþ ve din aracýlýðýyla da toplumda "kurtarýcý grup" algýsýna sahip olmuþ. Ancak mahrem yüzü ifþa oldukça bambaþka yönleri de ortaya çýkmýþ ve en son darbe giriþiminde bulanacak kadar cüretkâr ve yýkýcý bir tutum içine girmiþ.
Neredeyse yedi yýl üzerinden geçen bir mücadele sonunda önemli bir tecrübeye ulaþtýk. Bu tecrübelerden dersler çýkarmalýyýz artýk. Türkiye'nin yeniden böyle belalarla karþýlaþmamasý için bu derslere ihtiyacýmýz var. Dinle kurulan iliþkinin ve yapýlan yorumlarýn böyle sapmalara yönelmemesi için bu dersleri çýkarmak zorundayýz. Devlet, din ve dini gruplaþmalarda yýkýcý, paralel, terörist pratiklerin ürememesi için yaþadýðýmýz tecrübe üzerinde tefekkür etmeliyiz.
Çýkaracaðýmýz en önemli dersin baþýnda hiçbir dini þahsýn, dini cemaat ve oluþumun mutlak hale getirilmemesi gelmektedir. Peygamber dýþýnda hiç kimse masum deðildir. Yanýlmazlýk ve mutlaklýk iddiasýný taþýyan kimse, her kuralý koyma ve insanlarý istediði biçimde yönlendirme hakkýna sahip olmaktadýr. Fetullah Gülen, bunu temsil eder. Kendisi "masum", grubu da "masun" kabul edilmiþ. Takipçileri böyle algýlýyorlar. Hatta onu "kut'bul aktab" diye tanýmlayarak kâinata tasarrufta bulunan kiþi olduðuna inanýyorlar. Böylece bütün kritiklerin ve sorgulamalarýn önünü kesilmiþ olmaktadýr. Bu konuda çok baþarýlý olduklarýný görüyoruz. Nitekim bu kadar olay yaþanmasýna raðmen hala grup içinde ciddi bir sorgulamalara ve daðýlmalara rastlanmamaktadýr.
Ýkinci ders, fikri ve ilmi eleþtiriyi beslemek gelir. Sadece karþýtlarýna deðil ilmi ve hakikat ölçülerine göre kritik geleneði oluþmalýdýr. Aydýnlar ve âlimler eleþtiri özgürlüðü ile belli bir etkiye sahip olduklarý zaman mutlaklaþtýrma haline gelme sürecine yol vermezler. Grup, ideoloji ve parti aidiyetleri üstünde yer alan eleþtiri geleneði, sapkýn düþüncelere karþý kontrol edici ve ýslah edici bir rol oynar.
Çýkaracaðýmýz baþka üçüncü ders, dini oluþumun devlet içinde sürdürmenin manasýzlýðýdýr. Bugün Ýslamiyet ve Müslümanlar bütün özgürlük taleplerini çok açýk, meþru ve özgür bir þekilde temsil ediyorlar, yansýtýyorlar. Artýk bunun için devleti ele geçirmek, devlet içinde cemaat olarak örgütlenmek, baþka Müslümanlara ve insanlara karþý cemaat asabiyeti taþýmak anlamsýzdýr. Bu tutum hem cemaatlerin toplumdaki meþruiyetini yok eder hem de dini gruplaþmanýn politikleþmesine neden olur.
Dördüncü ders, Türkiye'de siyasal deðiþme için darbe yöntemini tamamen terk etmek gelmektedir. Darbeleri engelleyen mekanizmalarý geliþtirmeliyiz. Ýster dini isterse seküler amaçlarla olsun, her çeþit darbe giriþimi devlete, millete ve dine zararlýdýr. Türkiye hangi düzeyde olursa olsun demokrasi ile yönetilen bir ülkedir. Siyasi mücadele de demokrasinin kurallarý içinde yapýlmalýdýr.
Beþinci ders de FETÖ'yü kendimize çevirecek yýkýcý bir hale getirmekten uzak durmak gelir. Rakip görülen, kýskanýlan, istenmeyen kiþileri ve çevreleri FETÖ ile damgalamak ve iftira atmak zehirleyici bir davranýþtýr. Bundan da kaçýnmalýyýz.
15 Temmuz'da hayatýný kaybeden bütün þehitlerimize rahmet diliyorum!