Selahaddin E. ÇAKIRGÝL
Selahaddin E. ÇAKIRGÝL
Tüm Yazýlarý

FETÖ'nün ayaðý kadar, gövde ve beynini de konuþmak.. -2-

(Dünkü yazýda F.G.’nin, ülke kamuoyundaki ilk zuhûr yýllarýndan, kendi etrafýnda, manevî gücü yüksek bir kiþi olduðu havasý oluþturmak istediði ihtimaline dair bir-iki örnek aktarmýþtýk. Bu gibi örnekler o kadar çok ki.. Kaldýðýmýz yerden devam edelim: )

***

Bunlar sokaktaki sýradan insanlar için fazla bir þey ifade etmeyebilir. Ama, inanç açýsýndan fazla donanýmlý olmayan ve de dünya meþgalesi içinde manevî açýdan aç kalmýþ bazýlarýnýn, bu açlýðý gidermek için bir yere baðlanýp oradan beslenmek istemesi karþýsýnda, bu gibi ‘manevî þifre’ görüntüsü verilen atraksiyonlarýn, saf kimseleri cezbetmeye daha bir vesile olduðu unutulmamalýdýr.

Hattâ, ‘Kur’an’dan idrakine yansýdýðýný iddia ettiði ve bazý hassas konularda öyle uçuk-kaçýk laflar ediyordu ki, bunlarý ciddîye alýp eleþtirmek isteyenler o saçmalýklarýn tekrarýna âlet olmak ihtimali ile bile acý çekiyorlardý.

ÝNANÇ AÇISINDAN AÇ KALMIÞ HALK KESÝMLERÝYLE ÝRTÝBAT ÝÇÝN TAKTÝKLER..

Bir kiþi, birilerini kendisine böyle acaipliklerle baðlayabiliyorsa.. O kitlenin mahiyeti ve keyfiyeti nasýl olabilir? Þair ne demiþt: ‘Elbette put olur, öpülen eller ve etekler,/ Elbet öpen oldukça, bulunur öptürecekler..’

Hele de, bu konulara daha önce daha önce ilgi göstermeyen kimseler bir anda kendilerini muammalar âleminde buluyorlar, cemaate dahil oluyorlar, ‘kardeþ’lerden sayýlýyorlar, diðer kardeþler de onlarý gözetip alýþ-veriþlerini o yeni kardeþlerin dükkanlarýndan yapýyorlar, böylece kalbleri ve cepleri daha bir ýsýndýrýlýyor ve onlarýn aylýk gelirleri bir anda 8-10 misli artýyor, o yeni ‘kardeþ’ler de kazançlarýnýn bir kýsmýný ‘hizmet’e veriyorlardý; yani bir ‘emme-basma tulumbasý’ sistemi çalýþýyordu.

***

Bu arada çýkardýklarý dergiler ve gazetelerde bir taraftan propagandasý pompalanýyor; üniversite giriþ imtihanlarýna hazýrlýk için açýlan ‘özel dershane’ler konusunda da, (sonradan anlaþýldýðý üzere) imtihan sorularýnýn hazýrlandýðý hassas merkezlerinden sýzdýrýldýðý anlaþýlan sualler dolayýsiyle yüksek baþarýlar elde ediliyor, bu dershanelerin diðerlerinden farký hissettiriliyor, bu yolla ve ödemelerin yapýldýðý bir banka aracýlýðýyla yüzbinlerce gencin aileleriyle de irtibat kuruluyor ve niceleri o hareketin gazete ve diðer yayýn organlarýna abonelikleri saðlanýyor, kurban kestirecek kimseler için ‘hizmet’ ve himmet’ adý altýnda da baðýþ kampanyalarý tertip ediliyor, kendi adamlarý aracýlýðýyla, ‘muhterem hoca efendi’nin, seçkin bir büyük bir manevî lider olduðu her vesileyle anlatýlýyor, gazetesinde de ismi, devamlý, ‘Muhterem F. G. Hoca Efendi..’ diye ihtiramla anýlýyor ve F.G. adýnýn ‘Muhterem Hoca Efendi’siz anýlmasý mümkün olmuyordu.

Bu cereyanýn veya cemaatin giderek güçlenmesi emperial odaklarýn dikkatini nasýl olur da dikkatleri çekmezdi?

DOLAR YEÞÝLÝ’NÝN ‘ÝSLÂM YEÞÝLÝ’NE KARÞI SAVAÞI TEZGÂHLANIYORDU

Hele de, Sovyetler Birliði’nin daðýlmasýnda da etkili olan ‘Afganistan Ýþgali’ günlerinde, komünizmi yenilgiye uðratmak için, ‘Cihad’ gruplarýna destek veren Amerikan emperyalizminin, potansiyel mücadele güç ve enerjilerini yakýndan gördükleri Müslüman toplumlarýn bu gücünü kendi emellerine hizmet edecek þekilde yönlendirmek istemeleri tabiî karþýlanmalýdýr.

Nitekim, iþte o günlerde 1991’in sonu- 1992’nin baþýnda Cumhurbaþkaný Turgut Özal’a CIA’in Ortadoðu uzmanlarýnca hazýrlanmýþ bir rapor sunulmuþtu. Bu raporda, ‘Sovyetler daðýldý, onun çökmesinden dolayý meydana gelen ideolojik boþluðu kültürel olarak siz doldurabilirsiniz. Ama, artýk 1930’larýn laiklik anlayýþýyla hareket edemezsiniz.. George Washington öldü, Lenin öldü, Kemal Atatürk öldü, ama, Ýncil ve Kur’an yaþýyor.. (…) Bununla, sizin Rusya’nýn temellerine dinamit koymanýzý söylemek istediðimiz sanýlmasýn..’ gibi çarpýcý sözler dikkat çekiyordu.

Ayný dönemde USA Dýþbakaný James Baker’ýn ‘Sovyetler Birliði daðýldý. Eskiden kýzýla boyalý olan bu coðrafyalarýn rengi bundan sonra yeþil olmalýdýr; ama, Ýslâm yeþili deðil, Dolar yeþili!’ sözleri de yol göstericiydi.

ALFABE SAVAÞLARI: ‘KÝRÝLL’ KOVULURKEN, ARAB ALFABESÝNÝN DÖNÜÞ YOLU KESÝLÝYOR, LATÝN ALFABESÝNÝN ÖNÜ AÇILIYORDU

Yine o dönemde, Azerbaycan, Özbekistan ve diðer coðrafyalarda, Müslümanlarýn, dedelerinden kalma arab alfabeli kurþun kalýplarý çýkarýp, türkçelerini bu harflerle asýrlarca olduðu gibi yeniden arab alfabesiyle yazmak yolunda heyecanla yola koyulduklarý, kaðýt bulmakta bile zorlanmalarýna raðmen dergilerini yayýnlamaya baþladýklarý görülüyordu. Bu heyecanlý çabalarýn CIA uzmanlarýnýn dikkatinden kaçmýþ olamaz.

Ýþte o sýrada, F.G.’nin ‘A. Kaya’ gibi yakýn adamlarýnýn eline geçen bir gazete, Rusya emperyalizminin sembolü olan ‘Kiril’ alfabesine karþý bir protesto kampanyasý mahiyetinde, Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinde kaðýt bile bulamayan heyecanlý Müslümanlara nazire yaparcasýna, o coðrafyalardaki lehçe ve þivelere uygun ve bazý sesler için ek bazý harflerle latin alfabeli türkçe yayýnlara baþladý. Bu yayýnlar, türkçeyi (Osmanlýca benzeri) arab alfabesiyle yazma geleneðini ihya etmek isteyen Müslümanlarýn yolunu kesmeye yetti. Çünkü, bir taraf güçlü idi, bütün imkanlar ellerindeydi; o heyecanlý Müslümanlar ise, kaðýt bile bulamýyorlardý.

Tam da, CIA uzmanlarýnýn istediði gibi bir sonuçtu bu..

(Ki, F.G. 1994’lerde, Bülent Ecevit’i Ankara -Oran sitesindeki evinde ziyaretle bu çalýþmalarýndan onu haberdar ediyor ve ‘Biz olmasaydýk, oralara Ýran ve Suûdî kültürü hâkim olacaktý’ dediði, Ecevit’in de bundan memnuniyetini, hanýmý Rahþan’a, ‘Bak Rahþan, biz burada iç politikayla meþgul olurken, Fethullah bey Orta Asya’da ne büyük iþler baþarýyor!.’ diye dile getirdiði medyaya yansýyordu.)

***

Bu geliþmeler bazýlarýna heyecan vermedi deðil.. Orta Asya’larda, Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Afrika ve diðer coðrafyalarda yaygýn þekilde okul açmalar böyle baþladý.. Bu okul açmalarýn çok sâde ve saf-temiz düþüncelerle ve zihinlerde çakýveren parýltýlarla akla geldiði söylenemez herhalde..

Sovyet Komunist Ýmparatorluðu’nun tarihin dehlizlerine yuvarlanmasýndan sonra, USA emperyalizmi, dünyanýn tek yetkili jandarmasý olduðu iddiasýyla ve ‘Yeni Dünya Düzeni’ lafýyla dünyayý kendi emrine göre yeniden düzenlemek istiyordu.

Yeni dönemin adý, ‘Religio-politic Çað’ /Din merkezli Çað’ idi.

KEMALÝST-LAÝK VE ATEÝSTLERE ÇENGEL ATMA ÇABALARI SONUÇSUZ DA KALMIYORDU

Bu geliþmelerle gücü daha bir artan F.G.’in etrafýnda oluþan vakýf veya cemaat hareketlerinin okul vs. gibi tesisler için hazine arazisinden veya emlâkinden kendilerine tahsisler yapýlmasý istekleri, giderek artan güçleri ve olumlu sanýlan faaliyetlerine bakýlarak karþýlanýyor; F.G.’ye baðlý ‘Yazarlar ve Gazeteciler Vakfý’ gibi kuruluþlar Abant ve diðer yerlerde gösteriþli, geniþ katýlýmlý ve geçmiþte çok katý kemalist-laik bir takým akademisyenlerin bile iþtirakiyle yapýlan görkemli toplantýlar yapýyorlar, ülkenin temel meseleleri etrafýnda ‘ortak akl’ý yansýttýðý havasý verebilen ‘sonuç bildirileri’

Yayýnlýyorlar; bunlar F.G.’ye baðlý tv. kanallarýndan kitlelere yansýtýlýyordu. Hele ‘Türkçe Olimpiyadlarý’ denilen ve onbinlerin katýlýmýyla tertiplenen programlar ve orada birçok ünlü siyasetçilerce yapýlan gözü yaþlý, heyecanlý konuþmalar ve dünyanýn çeþitli yerlerindeki okullarda türkçe öðretilen öðrencilerin, türkçe þiir, þarký ve hattâ ilâhîleri okumalarý bu geniþ kitleleri âdetâ sihirliyor; bu programlar F.G tv.larýndan bütün ülkeye günlerce ve saatler boyu yayýnlanýyor ve bu da toplumda hayranlýkla veya en azýndan þaþkýnlýkla karþýlanan bir olumlu hava estiriyordu.

***

Cemaat’in güçlendiði hissediliyor, ülke dýþý sýnýrlara doðru açýlýyorlardý. Ve bu güç onlara yeni bir þeyler öðretiyordu; dünya çapýnda bir örgütlenmeye yönelmek..

Ama, ayný hesaplarý emperial güç odaklarý da yapmayacak mýydý? Onlar ki, hemen her ülkedeki STK ve partiler, cemaatler, yazar-çizer, sanatçý, sermayedar, vs. kiþiler hakkýnda, ‘Bir gün lâzým olur’ diye dosyalar tutmuyorlar mýydý? Ve o emperial odaklar bu hassasiyeti, Müslüman dünyasýnýn en hassas noktalarýndan Anadolu için de göstermezler miydi?

‘PAPA-F.G’ GÖRÜÞMESÝ VE SONRASI..

1997’nin ortalarýna doðru, ameliyat olmak için Amerika’ya giden F.G’ye, orada, ‘Dini Düþünceyi Güçlendirme’ konularýnda çalýþan bir ‘komite’ tarafýndan bir 250 bin dolarlýk bir ödül veriliyordu. F.G.’nin yakýn çevresindeki yayýncý Alaeddin Kaya, 1998 sonbaharýnda Tempo dergisine verdiði röportajda, o dönemi anlatýrken, ‘Hocaefendi’sinin o parayý almak istenmediðini söyler, ama sonunda alýp almadýðý müphem kalýr. Ama, ilginçtir, o ödülü verenler, tekrar gelip Papa 2. Jean Paul ile görüþmek istemesi halinde F.G’ye bu imkânýn saðlanacaðýný bildiriyorlar ve hemen ardýndan da Papa’dan randevu alýndýðý bilgisi ulaþtýrýlýyordu. (Hatýrlanacaðý üzere, Þubat-1998’in ilk haftasýnda bu buluþma gerçekleþiyordu.)

Bu arada ‘F.G. Hareketi’ geniþleyip güçlendikçe, çeþitli ideolojik yelpazenin çeþitli renklerine de farklý gülücükler vermeye baþlamýþtý. Hattâ, kendisiyle yapýlan bir röportajda, ‘Said Nursî’yi görmek imkâný olduðu halde, onu hiç görmemiþ oluþu’nu izah ederken, ‘O, kürd olduðu için görmek gelmedi içimden..’ de diyebilecek kadar kavmiyetçilik taassubu içindeydi.

Sonralarý vaaz kasetlerinde bazý ilginç laflar da etmeye baþlamýþtý. Meselâ, kendisinin de içinde yetiþtiði ‘Nurcular’ denilen taifenin kýsaca, ‘Deccâl.. fir’avun..’ vs. diye isimlendirdiði bir siyasî kiþi için, ‘ona saldýrýlmasýna izin vermeyeceði’ne dair sözleri, baðlýlarý arasýnda rahatsýzlýk meydana getirince, çok özel denilen güyâ gizli bir konuþmasýnda, bunu taktik için yaptýðýný söylüyor, ama, o gizli (!?) konuþmanýn kaseti müridân arasýnda paylaþýlýyordu!!

Ülkede milyonlar 28 Þubat Darbecileri’nin baþörtüsü zulmüne direnirken, ‘Baþörtüsü furûattandýr..’ diyerek birilerine selâm çakan da F.G. idi..

***

FG.’nin Papa’yla görüþmesinin ardýndan, Ortodoks dünyasýnýn lideri Patrik Bartalemeus da görüþmek istiyor F.G. ile.. A. Kaya da bunu Millî Güvenlik Kurulu Gen. Sekr. Org. Ýlhamî Kýlýç’a bildirdiðini söylüyor. 28 Þubat günlerinin hýzlý darbeci-laik-kemalist generallerinden Org. Kýlýç, ona, ‘Patrik sizden Heybeliada Ruhban Okulu’nun açýlmasý için yardýmcý olmanýzý isteyebilir. Siz de onlardan, ‘Selanik’te bir Ýmam- Hatip Okulu açýlmasýný isteyiniz!’ der. O da, bunu F.G.’ye bildirir. FG. ise, ‘Ýmam-Hatib’e gerek yok, Selanik’te bir Atatürk Enstitüsü açýlmasýný isteyelim!’ der. A. Kaya, bu görüþü Org. Kýlýç’a bildirdiðinde, ‘Hârikasýnýz Alaeddin bey!’ der.

***

Nitekim, FG’yi daha sonralarý 15 Temmuz Darbe Hýyaneti’ne sürükleyen siyasî ayaklar deðil, üst akýl veya beyinler bu anlatýlanlarýn içinde gözükmüyor mu? TC. USA’ya, ‘FG.’in Amerika’da barýndýrýlmamasý’ný hatýrlatýrken, o, ‘Ben buradan giderim, ama, bu büyük milletin / Amerikan halkýnýn üzerine bir þüphe düþmesin diye gitmiyorum..’ demesi de, mes’elenin üzerine tüy dikmemiþ miydi?

MAÐDURLUK ÝDDÝASINDA OLANLAR DA, ‘ALLAH’TAN AFF’ DÝLEDÝLER MÝ?

Bu arada belirtelim ki; F.G. 2 sene kadar önce, bir alman tv. kanalýnda verdiði mülâkatta, ‘Erdoðan’la, partisini kurarken, çeþitli çevrelere yaptýðý ziyaretler meyanýnda ve kendisine de geldiðinde bir kez görüþtüðünü, kendisine tavsiyelerde bulunduðunu ve benden ayrýlýp giderken, asansörde ‘Bizim, bu gibilerle de mücadele etmemiz gerekecek..’ dediðini orada olan bizim bir elemanýmýz da duymuþtur.’ demiþti.

Baþlangýçta, mâsum bir hareket gibi gözüken ve kanun yoluyla zuhûr edilmesine dikkat gösterildiðinden, ‘kanûnen suç iþlenmedikçe cezalandýrma yapýlamýyacaðý’ anlayýþýyla dokunulamayan; amma sonunda bir iç- sosyal gaile olmaktan da çýkýp, uluslararasý emperial-þeytanî odaklarýn fedaîliðine kadar soyunma noktasýna ve sonunda da, 15 Temmuz Darbe Hýyaneti’ne kadar geliniþin gövde ve beyniyle ilgili kýsa bir özetleme.. Ayaklar ne ki?

Burada baþka siyasetçiler gibi Erdoðan’ýn da hatasý sözkonusu edilirse; o, açýkça, ‘Aldandýk, Allah affetsin..’ demiþken, içerdeki baþka siyasetçilerden veya maðdur olduklarýný düþünenlerden, -itirafçý olanlar dýþýnda- kaç kiþi, böyle açýk bir itirafta bulunup, Allah’tan aff ve millet’ten özür dilemiþtir?