Bu yazýnýn baþlýðý, “Sana ne oluyor?” olacaktý... Deðiþtirdim.
Nedenini birazdan anlatacaðým.
Fýrat Kalkaný operasyonu yapýlýr, bölge DAEÞ militanlarýndan temizlenir, ilk tepki, nedense, sevinmesi gerekenlerden gelir.
PKK-HDP çizgisinde duran arkadaþlar feveran etmiþlerdi, hatýrlarsanýz. (DAEÞ’in, PYD’ye alan açmak için bölgede konuþlandýrýldýðýný anlatmaktan dilimizde tüy bitti. Önce DAEÞ geliyor, “plato” olarak belirlenmiþ bölgeyi iþgal ediyor, sonra koalisyon güçleri hava harekâtý düzenleyerek DAEÞ’i “püskürtmüþ gibi” yapýyor. Bölgede tutunamayacaðýný anlayan DAEÞ, “görülen lüzum üzerine” geri çekiliyor. DAEÞ’in boþalttýðý alanlara YPG militanlarý doluþuyor. Kobani’de böyle oldu. Tel Abyad’da böyle oldu. Münbiç’te böyle oldu. Cerablus’ta da bu numarayý sergileyeceklerdi ama “Fýrat Kalkaný”na tosladýlar. Bu yüzden feveran ediyorlar.)
PKK-HDP çizgisini anladýk da, Kemal Kýlýçdaroðlu’na ne oluyor?
Kýlýçdaroðlu, ilk beyanatýnda operasyonu desteklediklerini bildirmiþti.
Baþka þansý yoktu.
Hemen ikinci bir açýklama yaptý: “Orada durulsun. Fazla güneye inilmesin.”
Operasyon uzayýnca, huysuzlanmaya baþladý.
Dilini sertleþtirdi.
Esat rejimi bile temkinle yaklaþýyordu, Fýrat Kalkaný Operasyonunu “kýnar gibi” yaparken alttan almaya özen gösteriyordu ama Kemal Kýlýçdaroðlu’muz “bodoslamadan” gidiyordu; sözlerinin arasýna “kaçak saray” ve “ayakkabý kutusu”nu yerleþtirmeyi de ihmal etmiyordu tabii.
Kýlýçdaroðlu’nun nedensiz hýrçýnlýðý (iþgüzarlýðý) Fýrat Kalkaný’yla sýnýrlý deðil elbette. Neredeyse Ankara’nýn her tasarrufuna itiraz ediyor.
Erdoðan, BM’de konuþma yapar, BM sistemini eleþtirir...
Ýtiraz Kýlýçdaroðlu’ndan gelir.
Hükümet, Almanya’ya nota verir.
Ýtiraz Kýlýçdaroðlu’ndan gelir.
John Bass’in “içiþlerine müdahale” anlamýna gelecek söz ve davranýþlarý eleþtirilir.
Ýtiraz Kýlýçdaroðlu’ndan gelir.
Ýngiltere Büyükelçisi’nin tuhaf Van ziyareti ve gizli-kapaklý iliþkileri sorgulanýr.
Ýtiraz Kýlýçdaroðlu’ndan gelir.
Þimdi de, OHAL’i ve KHK’leri gerekçe göstererek FETÖ operasyonlarýna itiraz ediyor. FETÖ kanallarýnýn kapatýlmasý düþünce özgürlüðüne vurulmuþ bir darbeymiþ, on binlerce insan maðdur ediliyormuþ...
Üstelik itirazlarýný sistematik hale getirdi. Neredeyse bütün açýklamalarý, bütün çýkýþlarý, bütün ezberleri FETÖ’nün masuniyetini korumaya yönelik...
Bunun yersiz bir sahiplenme çabasýndan kaynaklandýðýný düþündüðüm için yazýya “Sana ne oluyor?” baþlýðýný koymayý tasarlamýþtým. Bugünkü konumunu, FETÖ’nün kaset kumpasýna borçlu olduðunu hatýrlayýnca, vazgeçtim...
Kýlýçdaroðlu, son çýkýþlarýyla “FETÖ’nün koruyucu meleði” rolüne soyunmakla kalmadý, adeta “klan dayanýþmasý” sergilemeye baþladý.
Bu nedenle, “Þu kaset komplosu meselesini yeniden düþünmekte yarar var” diyorum.
HAMÝÞ
Bir önceki Baþbakanýn Baþdanýþmaný, Batý’yý “darbenin pek de kötü bir þey olmayacaðý” düþüncesine götüren olaylarý sýralarken, baþköþeye Mayýs ayýndaki hükümet deðiþikliðini yerleþtiriyor.
Davutoðlu’nun gitmesi, dýþ dünya tarafýndan, “AK Parti, demokratik inþayý ikinci plana atarak, güç tahkimine giriþiyor” þeklinde yorumlanmýþ. “Türkiye yanlýsý” kalemlerin deðerlendirmesi de bu yöndeymiþ. Çünkü Erdoðan’ýn “meþruiyet zaafý” yaþayacaðý bir döneme giriliyormuþ.
Daha doðrusu, dýþ dünya böyle bakýyormuþ.
Dýþ dünyanýn “bakarken” referanslarýný nereden aldýðýný bilmiyorum.
Böyle bakan mebzul miktar yerli kalem olduðunu biliyorum ama...
Konumuz, “Batý, Türkiye’deki darbeye niçin kayýtsýz kaldý?” sorusuna cevap aramak olduðu için, böyle bakan yerli kalemlerle ilgili düþüncelerimi “þimdilik” saklý tutuyorum.
Bir tek þey söyleyeceðim.
Dýþ dünya bile (yani Türkiye’deki darbenin ‘pek de kötü bir þey olmayacaðýný’ düþünen kalemler bile), “Niçin Türkiye’deki darbeye kayýtsýz kaldýnýz?” sorusuna, Baþdanýþman kadar ustaca mazeret üretemez.