FETÖ bir “yerel dini hareket” olarak ortaya çýktý, din alanýný kullanarak (yani bazý müsamahalara yaslanarak) kendini meþrulaþtýrdý, dolayýsýyla hakkýndaki kuþkularý (dinin meþrulaþtýrýcýlýðýna) sýðýnarak izale edebildi.
Kafa çýkarmaya baþlamadan önce böyleydi.
Nur hareketine (Nur hareketinden neþet etmiþ gruplara) kuþkuyla bakan ideolojik çevrelerin tarassudundan da, yine dinin meþrulaþtýrýcýlýðýna sýðýnarak kurtuldu ve muhakeme konusu edildiðinde, “destekçi” olarak yanýnda geniþ bir maðdur kesim buldu.
Denilebilirse, baþkalarýnýn sýrtýndan geçindi.
Hep baþkalarýnýn maðduriyetleri içinde kamufle oldu.
Ne zamana kadar?
Devlete çaktýðý kadrolarý, devlet hiyerarþisi dýþýna çýkarýncaya kadar...
Bir süre sonra, “Ben varým... Ben artýk devletim...” demeye baþladý ve devleti içeriden dönüþtürme hedefinin, artýk küçük bir hedef olduðunu, doðrudan devletin yerine konuþlanmak gerektiðini deklare etti, TSK içindeki bir “tasfiye hareketi” baþlatarak...
Ergenekon ve Balyoz soruþturmalarý, özellikle bu soruþturmalarda kullanýlan “dil” bunu deklare ediyordu: “Ben artýk devletim.”
Siyaset kurumu bu “dil”le KCK soruþturmalarý döneminde tanýþtý. Bir þeylerin yanlýþ gitmekte olduðu kuþkusu, o dönemde belirdi.
Devlet adýna operasyon yürüten (devleti çetelerden ve darbecilerden temizlemeyi hedef edindiðini söyleyen) ekip, ilginç bir biçimde, devletin farklý alanlarda yürüttüðü istihbarat çalýþmalarýný bozuyor, bozmakla kalmýyor, bu faaliyetleri “kriminalize” ediyordu.
KCK operasyonlarý döneminde, çok sayýda devlet muhbiri deþifre edildi ve bunlarýn PKK tarafýndan ortadan kaldýrýlmasý saðlandý. Ayrýca, KCK baðlantýsýný kullanarak terör örgütüne eleman sýzdýran devlet görevlileri hakkýnda soruþturma baþlatýldý. Bir kýsmý tutuklandý.
Bunu FETÖ’nün polis ve savcýlarý yaptý.
Devleti (daha doðrusu siyasi iradeyi) FETÖ konusunda kuþkuya sevk eden olaylardan biri KCK operasyonuysa, diðeri MÝT Müsteþarý’nýn ifadeye çaðrýlmasýdýr.
Peþinden, eski Genelkurmay Baþkanlarýndan Ýlker Baþbuð’un tutuklanmasý gelmektedir.
Ki, bu tutukluluða siyasi irade sert tepki vermiþ, Ergenekon ve Balyoz soruþturmalarýný yürüten, bir diðer ifadeyle, darbecilere ve çetecilere karþý mücadele ettiðini söyleyen “ekip” ten desteðini çekmiþtir.
Birinci soru:
FETÖ’yü büyük bir “özgüvenle” harekete geçiren ve devletleþtiren, daha doðrusu devletin yerine konuþlandýran irade Fetullah Gülen’e mi aitti? Yani Meclis’i bombalayacak kadar gözünü karartmýþ manyak sürüsü, motivasyonunu Fetullah Gülen’in rüyalarýndan mý alýyordu?
Cevap:
FETÖ, evet, din analýnda neþvünema bulmuþtu, meþrulaþtýrýcý bir kalkana ihtiyacý vardý ama kendisini devletleþtirirken motivasyonunu sadece Fetullah Gülen’in uyduruk rüyalarýndan deðil, Fetullah Gülen’i sevk ve idare eden güçten, yani Amerikan gizli servisinden alýyordu. Ki, FETÖ dediðimiz yapý, benzeri Irak’ta, Güney Kore’de, Pakistan’da kurulmuþ ve baþarýya ulaþmýþ bir CIA örgütlenmesiydi.
Ýkinci soru:
Fetullah ölse, örgüt çözülür mü?
Eski askeri savcý Ahmet Zeki Üçok, “Fetullah Gülen ölse ya da Türkiye’ye iade edilse, örgüt çözülür mü?” sorusuna þöyle cevap veriyor: “Bir tane Ahmet, Hasan ya da Fetullah öldü diye hiçbir þekilde daðýtýlamayacak kadar ABD nezdinde deðerli bir örgüttür bu. Ayrýca iade etmezler. Ýade etseler de yerine birini koyarlar. Dünyanýn her yerine yayýlmýþsýn, bulunduðun her ülkenin ileri gelenleriyle organik iliþkiler kurmuþsun... Bir kiþi gitti ya da öldü diye yapýyý daðýtýrlar mý? O gidecek yerine baþka biri gelecek ve örgüt ayný þekilde devam edecek. Zaten þu anda CIA’nýn kontrolünde...”
Üçok açýklamasýný bir de yakýnmayla bitiriyor: “Örgütü bitirmek zaman alacak ama þunu maalesef üzülerek söylüyorum; Cumhurbaþkaný’nýn, Ankara, Ýstanbul, Ýzmir’de bir avuç kahraman savcýnýn ve bunlarla beraber çalýþan bir avuç polisin dýþýnda elini taþýn altýna koyarak Fetullah’la mücadele eden hiç kimseyi göremiyorum.”
Üçok’un ki ayný zamanda malumun ilamý...
Bakalým bu “yakýnma”dan kimler alýnganlýk çýkaracak!