Kýbrýs adasý 1964’den bu yana iki toplum arasýnda etkin bir þekilde bölünmüþ halde. Ýdeali birleþme olsa da, 51 yýldýr üretilen hiçbir plan, ortaya konan hiçbir güven arttýrýcý önlem iki tarafýn birleþmesini saðlayamadý. Ama bir kaç istisnai olay dýþýnda da 41 yýldýr iki toplum arasýnda ciddiye alýnabilecek hiçbir olay çýkmadý. Adada anormalliðin normalliði yaþanýyor.
Ortada egemenliði uluslararasý toplum tarafýndan tanýnan bir Kýbrýs Cumhuriyeti var. Ancak egemenliðinin üstüne oturduðu anayasasý askýda. Ýki toplum tarafýndan ortaklaþa yönetilmesi gereken devlet sadece bir toplumun temsilcileri tarafýndan yönetiliyor. Dünya yýllardýr bir oldubittiyle anayasaya aykýrý þekilde ele geçirilmiþ olan iktidarlarýn adanýn tümünü temsil ettiðine inanýyor.
***
Bu anormalliðe ve onun doðurduðu hukuksal sorunlara raðmen adada her þey normal ve yolunda gidiyor. Türk tarafýnýn refahý her geçen gün artýyor. Yakýnda yapýlacak cumhurbaþkanlýðý seçimleri için siyasiler yarýþýyor. Sýnýrlar açýk, Türkiye Cumhuriyeti vatandaþlarý dýþýndakiler karþýlýklý olarak gidip geliyor. Lefkoþa’daki otellerin kumarhaneleri akþamlarý Rum turistlerle dolup taþýyor.
Liderler arada sýrada küsse de birbiriyle görüþüyor. Partiler arasý toplantýlar düzenleniyor. Sivil toplum temaslarý, belediye iliþkileri, az da olsa ticaret sürüyor. Türk tarafýnda da Rum tarafýnda da demokratik düzen mevcut. Rumlar AB üyesi, Türkler de bireyler olarak üyeliðin bazý nimetlerinden yararlanmaktalar. Sorunlar var ama çoðu bölünmüþlükle ilgili deðil.
Ýki taraf da çözümü, daha doðrusu kendi istediði çözümü dayatmak için karþý taraftakini zorlamaya kalkmasa var olan sorunlar da olmayacak. Rumlar kendilerine düþen Münhasýr Ekonomik Bölgeleri’nde rahat rahat hidrokarbon arayacak, Türkler de AB ile olan ticaretini rahat rahat yapacak. Bulunan doðalgazýn nereden geçeceði siyasi çözümlerin deðil, maliyet analizlerinin parçasý olacak.
Ama ne yazýk ki ben de dahil hemen herkes bu soruna saplantýlý bir þekilde çözüm aramak, ille de iki toplumu bir arada yaþatmak derdinde. Yýllardýr plan üstüne plan hazýrlanýyor, sivil toplum temaslarý güçlendiriliyor, liderler bir türlü sonuca ulaþmayan görüþmeler yapýyor.
Papadopulos Annan Planý’ný aðlayarak reddediyor. Hristofyas Talat ile üstünde anlaþtýðý noktalarý açýklamak istemiyor. Anastasiadis tekerleði yeniden icat etmek istercesine ille de temel prensiplerde anlaþalým diye tutturuyor. Anlaþýyorsunuz, bu sefer de 5 Ocak’ta egemenlik haklarým Türkiye tarafýndan kabul edilmeden masaya oturmam diyor.
Oysa bunun imkansýz olduðunu, Türkiye’nin Kýbrýs Cumhuriyeti’nin adanýn tümü üstündeki egemenliðini kabul ettikten sonra zaten geriye tartýþýlacak bir þey kalmadýðýný Anastasiadis’in bilmesi gerekiyor. Çünkü bütün mesele egemenlikte. Ýki toplumu temsil etmesi gereken bir cumhuriyet tek toplum tarafýndan temsil edilince çýkan bir sorun nihayetinde Kýbrýs sorunu dediðiniz þey.
Eðer Anastasiadis ve ekibi bu durumun farkýndaysa ve bilerek Türkiye’yi böyle bir þeyi kabullenmeye zorluyorsa; felaket. Yok eðer farkýnda deðilse, o zaman daha da büyük felaket. Ne de olsa karþýmýzda sorunun özünü kavramamýþ bir lider var demektir. Ki böyle bir liderle pazarlýk etmek, sorunun çözümünü beklemek gerçekçi deðildir.
Kim bilir belki de çözümün artýk iki devletlilikten geçtiðini görmemizin zamaný geldi. 50 küsur yýldýr gerçekleþmeyen bir þeyi gerçekleþtirmek için çalýþmak yerine, yan yana ama sorunsuz yaþayan bu iki toplumun daha da sorunsuz yaþamasý için yapýlmasý gerekenleri hep birlikte planlamalýyýz. Türkiye de, AB de, ABD de büyük düþünmek zorunda.
***
Unutmayalým ki Kýbrýs sorununun çözümsüzlüðü yüzünden AB’den uzaklaþmamýzýn ne bize ne de AB’ye ve ABD’ye yararý var. IÞÝD tehdidi ortalýðý kasýp kavururken, Suriye ve Irak sallanýrken, Filistin sorunu bir türlü çözülemezken Türkiye’nin, bölgenin ve hatta dünyanýn geleceði Kýbrýslý Rumlarýn iyi niyetine, ruh haline býrakýlamaz.
Bence Türkiye Haziran seçimlerinden sonra, Gümrük Birliði’nden kaynaklanan sorunlarýn tek taraflý adýmlarla çözülmesi için çaba harcamalý, 29 Temmuz 2005’de yaptýðý gibi Rumlarýn kontrolleri altýndaki topraklar üstündeki egemenliðini tanýmalý ve Lefkoþa’nýn güneyinde bir ikinci büyükelçilik açmak üzere teklifte bulunmalýdýr. Diyeceksiniz ki AB de gereken karþýlýðý vermelidir. Verirse tabii ki iyi olur, ama vermese bile Türkiye iki devletli çözüme giden kapýyý aralamalýdýr...