“Hayatta yalnýz taarruz var; hayat yalnýz taarruz” diyor Üstad Necip Fazýl Kýsakürek. Üstad’ýn bu sözünü, Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan’ý Cumartesi günü TÜMSÝAD Genel Kurulu’nda dinlerken bir kez daha hatýrladým.
Sayýn Cumhurbaþkaný’nýn söz ve eylemlerinde; yok “temayül”, yok “Yurttta sulh cihanda sulh” denilerek pasifleþtirilen, her adýmda “Batý ne der” tedirginliði yaþayan bir anlayýþtan, halkýnýn ve mazlumlarýn hakkýný savunmak uðrunda uluslararasý güçlere boyun eðmeyen, bedel ödemeyi göze almýþ bir þuura yöneliþin izlerini görüyoruz.
Cumhurbaþkaný Erdoðan TÜMSÝAD’daki konuþmasýnda da, PKK’nýn Irak’taki uzantýlarýný korumaya alan, baþta ABD olmak üzere Batýlý devletlere gerekli ikâzý yaptý: “Bu milletle oyun oynanmaz. Herkes bunu görecek. Dolayýsýyla vakti saati geldiðinde ne yapacaðýmýz biz gayet iyi biliriz. Bir gece ansýzýn gelebiliriz!"
Gayet açýk bir ifâdeyle Cumhurbaþkaný Batý’ya, ‘Sizin çýkarlarýnýza göre hareket eden bir Türkiye artýk yok’ diyor.
Dün de, Hindistan’a giderken havaalanýnda kendisine iþgalci ABD askerlerinin PKK/YPG militanlarýyla birlikte Türkiye sýnýrýnda nöbet tutmasý sorulunca Cumhurbaþkaný Türkiye’nin kararlý tutumunu þu sözlerle gösterdi: “Her zaman söylediðim gibi o zaman biz göbeðimizi kendimiz keseceðiz. Bu ifademi tekraren kullanýyorum. Karaçok'ta ne olduysa, Sincar'da ne olduysa artýk bunlara devam etmek durumunda kalacaðýz. Dün de söylediðim gibi, 'Bir gece ansýzýn gelebiliriz.' derken bunu kastediyorum. Bütün oralardaki terör örgütlerine tarih vererek, haber vererek gidecek deðiliz ama bilecekler ki, Türk Silahlý Kuvvetleri her an buralara gelebilir. Biz endiþeyle yaþamaktansa, onlar korkuyla yaþasýnlar."
“Bir gece ansýzýn gelebiliriz” ve “Biz endiþeyle yaþamaktansa, onlar korkuyla yaþasýnlar” sözlerini bir ülkenin cumhurbaþkaný laf olsun diye söylemeyeceðine göre, herkes kendi bu sözler üzerinden hesaba çeksin.
Hususiyetle de, pýsýrýklýðý, mýymýntýlýðý, düþmana þirin gözükmeyi, yalakalýk yapmayý ‘Efendilik, aðýr baþlýlýk’ olarak bizlere pazarlayan ‘aðabeylerimiz’! Tabiî ki de devlette görev alan veyahut almak niyetinde olanlar… Keyiflerimiz biraz bozulsun, deðil mi! Böyle gelmiþ ama böyle gitmesin, deðil mi! Þahsiyetli olmanýn, onurlu olmanýn, hâsýlý insan olmanýn bir bedeli olduðunu, bu bedeli ödemeye ve ödetmeye hazýr olduðumuz cümle âleme göstermemizin zamaný geldi, deðil mi!
Evet, Üstad, “Hayatta yalnýz taarruz var; hayat yalnýz taarruz” diyor. Þu an Cumhurbaþkaný Erdoðan þahsýnda devlet “taarruz” hâline büründü. Lâkin bu yeterli deðil. Peki yapýlmasý gereken ne? Kulak veriniz, Üstad anlatýyor: “Þu kadar ki, hak ve hakikat yolunda getireceði yeni bir ifade, taze bir þekil, ayrý bir terkip olmayan taarruz hareketi; düþen çýð, saldýran kaplan ve yurya eden güruh gibi, mezbuh bir yýkýcý olur. Ýþte, vakarla gurur arasýndaki incecik hudut gibi, taarruzla tecavüz arasýndaki minicik fark… Taarruzun taarruz olabilmesi için imanýn ve fikrin emrine girmesi, sistemleþmesi lazým… (...) Müdafaa ki, baþkasýnýn “ol!” dediði þeye sadece “olmam” demektir; ne acý silah!.. Onu da olmak istemiyorsan ne olmak istediðini söyle ve taarruz et… (...) Evvelâ buna inanalým… “Olmak mý, olmamak mý? Ýþte bütün mesele!” deðil; mutlaka olmak ve oldurmak. Amma, ne olmak ve nasýl oldurmak?.. “Ýþte bütün mesele!”
Üstad’ýn bu sözleri üzerine bir de Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn “Kutlu Doðum Haftasý”nda yaptýðý konuþmadaki can alýcý þu sözleri de ekleyelim: “Yapmamýz gereken tek þey: Kur’an’a, sünneti seniyyeye, Ehl-i Sünnet geleneðine, sahip olduðumuz müktesebata ve bunlarýn ýþýðýnda kardeþliðimize yeniden sarýlmak.”
Kur’an, sünneti seniyye ve Ehl-i Sünnet geleneði ýþýðýnda neþet eden dünya görüþüyle, Fikr’in emrinde taarruzla ümmet düþtüðü yerden, Allah’ýn izniyle kalkacaktýr!