Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

Filistin’de teslimiyet mi, taktik değiştirmek mi.. -2-

Filistin’de en radikal İslamî örgütlerden İslamî Mukavemet Hareketi /HAMAS)’ın geçen hafta, mücadele stratejisinde temel bir değişiklik yaparak, ‘sionist İsrail rejiminin 1967 Savaşı öncesi sınırlar içindeki varlığını -zımnen- kabul ettiğini’ açıklaması üzerine bir değerlendirme yapabilmek için Filistin konusunun hele de son yüzyılındaki mücadeleler grafiğine dünkü yazıda bu sütunda kısaca değinilmişti.

Kaldığımız yerden devam edelim.

***

Mayıs-1948’de Birleşmiş Milletler Teşkilatı, (gerçekte ise, Amerika, Rusya , İngiltere vs. gibi İkinci Dünya Savaşı’nın galip güçleri) Filistin’i, Yahudilere ve (Müslümanlara değil)arablara aid olmak üzere diye ikiye bölmek isteyen bir plan açıkladığında, istiklallerine yeni kazanmış olan ve düzenli ordularını bile oluşturamamış olan arab rejimleri, bu bölünmeyi kabul etmediler. İşte o hengamede, İsrail dünyaya devlet olarak varlığını ilan edince, arab rejimleri ile sionist İsrail güçleri bir savaşa tutuştular. Savaş arab rejimlerinin yenilgisiyle neticelendi. Sionist güçler Kudüs’ün batı kısmını ele geçirdi.

Arab dünyası o yenilgiyle derin sosyal çalkantılara giriftar oldu. Ürdün’de Kral Abdullah öldürüldü, Mısır’da krallık rejimi devrildi, Nâsır iktidara geldi.. Suriye, Hâfız Esed ve Baas rejimi iktidara gelinceye kadar her altı ayda bir darbeler yapılan bir ülkeye dönüştü.

***

Mısır lideri Cemal Abdunnâsır’ın, 90 yıldır Fransa ve İngiltere tarafından işletilen Suveyş Kanalı’nı 1956’ da ‘millîleştirme’si üzerine, Fransa, İngiltere ve İsrail ordularının ortak saldırısına uğrayan Mısır yenilmek üzereyken, Amerika ve Rusya, kendilerinden izinsiz başlatılan bu savaştan derhal çekilmezlerce, harekete geçeceklerini bildirince, savaşı cebhede kaybetmekte olan Mısır, diplomasi yoluyla kazanmış oldu. Ama, ardından da Mısır, B. Amerika’nın beklentisi dışında, Sovyet Rusya tarafına yatıverdi.

***

1967 Haziranı’nda da İsrail rejiminin beklenmiyen bir saldırısı ile Mısır, Suriye ve Ürdün orduları 6 Gün süren savaşta bertaraf oldular.

Artık, Kudüs’ün tamamı ve Ürdün Nehri’nin Batı Yakası, Gazze Şeridi ve bütün Sina Yarımadası da sionist güçlerin eline geçmiş ve elindeki topraklar bir anda üç misline çıkmıştı. Arab halkları şoke olmuştu. Diğer Müslüman toplumlar ve ülkeler ise, derin uykudaydılar.

***

Filistin’deki radikal mücadele grupları, İsrail rejiminin o topraklardan tamamen yok edilmesi gereğini dile getirirken..   

Ekim / 1973 başında, bir âni saldırı ile, Enver Sedat liderliğindeki Mısır, İsrail’i ağır bir yenilgiye uğratmıştı. İsrail, Amerika’ya ‘atom bombası’ kullanmaktan başka çareleri kalmadığını bildirince, Enver Sedat, ‘Devam edersem, Amerika’yla savaşmış olacağım ve ben, Amerika’yla savaşmayacağım’ diyerek savaşı durdurdu. Ama,  Arab halkları, İsrail’in yenilmezlik efsanesinin söndürülmesiyle kendilerine güvenmeye başlamışlardı. 

Ancak, İsrail’i yenilgiye uğratmış bir lider olarak, Enver Sedat  6 sene sonra da, Amerikan dayatmasıyla Camp David Barış Andlaşması’nın imzalayıp, İsrail’i resmen tanımış ve bütün arab dünyası, Sedat’ı hain ilan edip Mısır’la diplomatik ilişkiler kesilmiş, Arab Birliği’nden bile atılmıştı. Sedat ise, ‘Bütün arab rejimleri de 15 yıla varmaz, benim yaptığımı yapacaklar’ diyordu. O andlaşma sebebiyle Enver Sedat Ekim-1981’de öldürüldü.

İlginçtir, Camp David’den 10 yıl sonra Arafat liderliğindeki Filistin Kurtuluş Teşkilatı (El’Feth) de 1989’da, ‘İsrail’in yok edilmesi’ şeklindeki hedefi terkettiğini açıkladı ve ardından da İzak Rabin ve Arafat 1993’de Oslo Barış Andlaşması’nı imzaladı ve terörist diye nitelenen Arafat, Nobel Barış Ödülü ile barış kahramanlığına yükseltildi!

***

El’Feth’e karşı HAMAS işte o şartlarda ortaya çıkmıştı. Şimdi, HAMAS da açıkça olmasa bile -zımnen- aynı noktaya geldi.

Bu durum, çok çetin bir mücadelede teslimiyet midir;  yoksa, mücadele taktiğini değiştirmek mi?

Uzaktan gazel okumak olmasın da; temenni olunur ki, inşaallah, ikincisi olur. Bu mücadele de, sabır ve uzun solukluluk ister.