Geçtiðimiz Pazartesi günü SETA Vakfý’nýn ev sahipliði yaptýðý Uluslararasý Öðrenciler Akademisi’nde “Medya, sistem ve ideoloji” konulu bir seminer verdim. Dünyanýn farklý ülkelerinden gelen ve Türkiye’de eðitim gören yabancý öðrencilere Ýstanbul Medya Akademisi ile Yurtdýþý Türkler Baþkanlýðý’nýn (YTB) ortak olarak sunduðu seminerler dizisi, Makedonya’dan Ukrayna’ya, Arnavutluk’tan Suriye’ye onlarca öðrenciyi buluþturuyor.
Öðrencilerin ortak özelliði Türkçe konuþmalarý. Yeni gelenler az sayýda kelimeyle, uzun zamandýr Türkiye’de bulunanlar ise kýrýk hoþ bir Türkçe’yle kendilerini ifade ediyorlar.
Seminerin konusu olan “Medya, sistem ve ideoloji” baþlýðýndan çok Türkiye siyaseti ile ilgiliydiler.
Küresel sistemde Türkiye’nin nerede durduðunu belki en net görebilenler yabancý öðrencilerdi. Makedonyalý öðrenci Türkiye’nin ülkesindeki etkisini Saraybosna’dan gelen öðrencinin hemen yanýndaki koltukta anlatýyor, arka sýrada oturan Kongo’lu genç “Afrika kýtasý ve Türkiye” sorusunun en somut yanýtý oluyordu.
Rusya’nýn eski doðu bloðu cumhuriyetleri üzerindeki baskýsýný ise, Ukraynalý genç kýz ile Kazakistanlý genç arasýndaki fikir paslaþmasýndan net bir þekilde okumak mümkündü.
Öðrencilerle geçen zaman, dünyanýn farklý coðrafyalarý arasýnda sörf yapmak hissi uyandýrdý. Hem de sadece 40 metrekarelik bir salonun içindeyken.
Seminer vermekten daha ilginç olaný öðrencilere kulak vermekti. Yüreðe çarpan an ise, Filistinli genç kýzýn söz aldýðý an oldu. Ramallah’ta yaþayan genç öðrenci Ýstanbul’da iletiþim yüksek lisansý yapýyor. Ve eðitimini tamamladýktan sonra ülkesine dönmek istediðini anlattý. Ona gelecekten beklentilerini sordum. Verdiði yanýt koca bir coðrafyanýn özetiydi sanki: “Bir Filistinliye sorulamayacak soru gelecek kavramýna iliþkindir. Çünkü yanýtýný hiçbir zaman bilemez. Belirsizdir.” Söz bitti, seminerin sonu gelmiþti