Ýstanbul Ticaret Odasý (ÝTO), son yýllarda sinema sektörüyle ilgili oldukça önemli faaliyetler gerçekleþtiriyor. Her yýl Cannes’da düzenlenen dünya dizi, film ve program formatlarýnýn paylaþýldýðý dünyanýn en büyük film pazarý MIPCOM’a 2011’den bu yana Türkiye’nin katýlmasýný organize eden ÝTO, zaman zaman yaptýðý saha toplantýlarýyla ülkedeki sinema ve televizyon sektörünün sorunlarýný ve muhtemel çözümlerini masaya yatýrýyor. Oda, 2009’da Hülya Uður Tanrýöver, Ayþe Toypar, Ece Vitrinel, Gülsün Güvenli, Barýþ Güvenli ve Rýdvan Þentürk’ün kalemleriyle Türkiye’de Film Endüstrisinin Konum ve Hedefleri baþlýklý raporu kitaplaþtýrmýþtý. Ayný yýl düzenlediði “Türk Sinemasý: Sorunlar ve Fýrsatlar” paneli de, yapýlan konuþmalar ve ‘Türkiye Film Endüstrisi’ sunumuyla yine kitap olarak okuyucuyla buluþtu. Bu çerçevedeki yayýnlarýna devam eden ÝTO, ayrýca geçen sene Rýdvan Þentürk’ün hazýrladýðý ve Türkiye’de sinemayý baþlangýcýndan itibaren ele aldýðý Türk Sinemasýnýn Durum Analizi’ni ilgililerine sundu.
Ýstanbul Ticaret Odasý’nda geçen hafta içinde, “Film Sektöründe Yapým Süreçleri, Haklar ve Ýçerik Üretimi” baþlýklý bir toplantý yapýldý. Toplantýya sektörden yapýmcýlar, yönetmenler, senaristler, sinema meslek birlikleri temsilcileri, akademisyen ve sinema yazarlarýndan bir grup katýldý. Öncelikle televizyon ve sinemada yapým süreçlerini etkileyen sorunlar ve genel olarak haklarla ilgili konular ele alýndý. Yapýmcý Birol Güven, sanayiler arasýnda artýk kültür sanayiinin de bir yeri olduðunu, bunun önemli bir ayaðýný televizyon ve sinema yapýmlarýnýn oluþturduðunu belirtti. Televizyon sözkonusu olduðunda, Türkiye’de dünyadakinin tersine güçlü yapýmcýlar yerine güçlü yayýncýlarýn olduðunu ileri sürdü ve aslýnda yapýmcýlarýn güçlü bir þekilde ortaya çýkmasý gerektiðinden dem vurdu. Ýyi dizileri yapýmcýlarýn yaptýðýný, kötü dizilere yayýncýlarýn vesile olduðunu iddia etti. Yapýmcý Timur Savcý, Türkiye’nin ABD’den sonra kendi sektöründe satýþ yapan ikinci ülke olduðunu ancak geçmiþe göre dizi ihracýnda bir gerileme olduðunu ileri sürdü. Dizi senaryolarýnýn yurtdýþýna mý içeriye mi dönük yapýlmasýnýn üzerine düþünülmesi gerektiðini, yapýmcýlarýn ekonomik risk aldýklarýný ifade etti. Sektörde çalýþma koþullarýnýn aðýr olduðunu, televizyon dizilerinin sinemanýn önünü açacaðýný bildirdi. Sektörde kalifiye eleman yetiþmediðini, özellikle nitelikli senaristlere ihtiyaç bulunduðunu ekledi. Zaman zaman yurtdýþýndaki daðýtýmcýlarýn Türkiye’de yapýmcýlarýn ürün ihracýna takoz koyduðunu söyledi.
Yönetmen Nazif Tunç, yerli dizilerin Kore dizileri formatý üzerinden ilerlediklerini belirtti. Ýskender Pala, tarihi dizilerin kültürümüzü ne denli yansýttýðýna bakýlmasý gerektiðini, senaryo hikâyesinin çok önemli olduðunu, örneðin, Yunus Emre üzerine bir dizinin teknik olarak, mesela bir Truva filminin gerisine düþmemesi gerektiðini ileri sürdü. Güdülecek kaygýnýn “Doðru bir tarihi ne kadar cazip hale getirerek anlatabiliriz?” olmasý üzerinde durdu. Velud bir kaynak olarak, Ýstanbul 2010 Kültür Baþkenti yayýnlarý arasýnda çýkan Osmanlý Kadý Sicilleri Külliyatýnýn önemli bir potansiyel teþkil ettiðini beyan etti. Akademisyen Rýdvan Þentürk, içerik üzerinde durarak, dram ve melodramýn yaygýn olduðunu, teþhire dayalý görüntüleme anlayýþýnýn mahrem alana girdiðini, kaba argo ve küfre varan diyaloglarýn yer aldýðýný, nedenselleþtirme ve bedenleþtirmenin bu kültür sanayii için dezavantaj oluþturduðunu belirtti.