Filme başladığımda bebeğim daha dört haftalıktı

Filmde herkes harikaydı. Hepsi beni rahat ettirmek için elinden geleni yapıyordu. Bazen bir sürü işimizin arasında ‘Benim gidip bebeğimle ilgilenmem lazım’ dediğimde memnuniyetle kabul ettiler.

Gişe filmlerinin yıldızı Maggie Gyllenhaal, Beyaz Saray Düştü ile karşımızda. Ünlü yıldız anne olduğu için sinemaya ara vermeyi düşünürken kendini bir anda sette bulduğunu  söylüyor. Onun kararını değiştiren kişi, yönetmen Emmerich.

Genelde düşük bütçeli bağımsız filmlerde izlemeye alışkın olduğumuz ama arada The Dark Knight gibi büyük bütçeli filmlerde rol alan Maggie Gyllenhaal yine dev bir yapımla karşımızda. Kurtuluş Günü, Yarından Sonra ve 2012’nin yönetmeni Roland Emmerich’in son filmi Beyaz Saray Düştü (White House Down) filminde Jamie Foxx ve Channing Tatum ile birlikte başrolü paylaşan Maggie Gyllenhaal ile filmin perde arkasını ve sinemayı konuştuk.

-Yeni anne olmuş bir oyuncu olarak, bu filme başlamaya nasıl cesaret ettiniz?

Aslında başta bu filme başlamak istememiştim çünkü dört haftalık bir bebeğim vardı. Roland (Yönetmen Roland Emmerich) bana bu iş teklifiyle geldiğinde ona ‘Asla yapamam, ufacık bir bebeğim var’ dedim. Bu konuyu tamamen rafa kaldırmışken Roland bir şekilde beni bu filmi yapmaya ikna etti.

-Sizi nasıl ikna etti?

Oynayacağım karakter hakkında yaptığı konuşmanın bunda büyük bir rolü var. Her ne kadar büyük ve çılgın bir film olsa da karakterin yapmacık değil, olabildiğince gerçek olmasını istediğini düşünüyorum. Aslında bence rol ve karakter yazlık bir aksiyon filmine göre fazla karmaşık. Roland beni bu karakterin derinliği ile kandırdı.

-Roland size filmde neler olacağını söylemiş miydi?

Bana senaryoyu verdi ama orada her şey detaylı şekilde yazmıyordu. Bana ‘İki karakterin eski aşıklar olmasını istiyoruz. Onları birçok durumda göstereceğiz ki hayata yakın olsun’ dedi. ‘Nasıl daha ilginç ve gerçeğe yakın hale getirebiliriz, duygu katabiliriz?’ diye konuştuk.

-Dört haftalık bir bebeğe annelik yaparken filmde oynamak nasıl bir şey?

Filmdeki herkes harikaydı. Hemen hepsi durumumu biliyor ve beni rahat ettirmek için ellerinden geleni yapıyordu. Bazen bir sürü işimizin arasında ‘Benim gerçekten gidip bebeğimi emzirmem lazım’ dediğimde bunu memnuniyetle kabul ettiler. Beni en çok şaşırtan ise Roland’dı, bana harika davrandı.

-Bize biraz karakterinizin hikayesinin nasıl geliştiğinden bahsedebilir misiniz?

Başlangıçta beni boşanmış ve pek mutlu değilken göreceksiniz. Her şeyimi işime adamış durumdayken, birdenbire bir koridorda Channing’in (Channing Tatum) karakteriyle çarpışıyoruz. Eski aşıklar arasında tekrar bir elektrik oluyor. Ben gizli serviste güçlü bir pozisyondayım ve Channing’le iş başvurusu için mülakat yapıyorum ve onun iş için yeterli olmadığını görüyorum. Fakat sonradan ‘Keşke onu işe alsaydım’ diyorum.

MİLYONLARCA İNSAN SEYREDEBİLİR

-Fakat onu işe alamıyorsunuz...

Aslında demek istiyor ki ‘Seninle çalışmayı ve seni her gün görebilmeyi çok istiyorum fakat bunu yapamam çünkü Birleşik Devletler Başkanı’nı korumam gerekiyor.’ Film ilerledikçe tekrar tekrar onun başkan’ı korumakta ne kadar başarılı olduğunu görüyor.

-Sizce canlandırdığınız karakterin fazladan derinliği, filmin kadın seyircilere hitap etmesini sağlar mı?

Umarım öyle olur. Her kadının kendinden bir şeyler bulabileceği bir şekilde canlandırmaya çalıştım karakterimi. Bence Jamie (Jamie Foxx) ve Channing de çok hoş, bunun da biraz etkisi olur mutlaka.

-Film yapımcılığının daha çok bağımsız tarafında duran birisi olarak bu tür büyük gişe filmlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Benim için projeden projeye devam eden bir süreç var. Devamlı daha büyük filmlerde oynamak gibi bir amacım yok. İçinde bulunduğum projelerin kimi büyük, kimi küçüktü. Bu kadın karakterin ilgimi çekmiş olması sebebiyle bu projenin bir parçası oldum. Ve tabii ki milyonlarca insanın seyredeceği bir film olmasının da büyük payı var. Roland her zaman adından bahsettiren filmler yapmıştır.