Tatil beklentisi içerisinde olduklarý için, finalin sezon sonuna kalmasýnýn hoþnutsuzluðu içindeki futbolcular; maça ortak bir sýradanlýkla baþladý. Ama dakikalar ilerledikçe oyunun içine girdiler, böylece mücadele biraz kýzýþtý. G.Saray’ýn golü, durumu iyice hararetlendirdi.
Pereira, kulübünde son günlerini yaþayan hocalarýn belirgin can sýkýntýsý içindeydi. Takýmýna, oyuna ve sahada olup biten her þeye karþý umursamaz bir tavýr takýnmýþtý. Yedikleri golde bile tepkisi yoktu.
Portekizli hocanýn, kupa finaline kadar geldiði ana kadroyu koruma isteðini, takýmý bu güne getiren futbolcularýnýn emeðine bir saygý olarak gördüm ve beðendim... Ýstese kaleciyi deðiþtirir, Gökhan Gönül’le baþlar ya da baþka tasarruflarý olabilirdi. Ama yapmadý. Burda onu eleþtiremem.
***
G.Saray, kupayý kazanýp Avrupa’daki cezasýný tamamlama niyetiyle; oyuna karþý daha istekli, daha atak ve daha etkiliydi. Podolski ve Sinan’la bir kaç kez kaleyi yoklarken; F.Bahçe Alper Potuk’un tek þutuyla sýnýrlý kaldý.
Maç öncesi ve esnasýnda, tribünlerin çirkin, sevimsiz, tehlikeli ve UEFA’nýn da yasakladýðý meþale rezaleti; bu konuda asla akýllanmayacaðýmýzýn yeni bir belgesi oldu. O yüzden ilk yarýya 5 dakika uzatma geldi.
Niye biz böyleyiz?
***
Ýkinci yarý, Fenerbahçe’nin duruma hakim olma isteði ile baþladý. Galatasaray; bu hamlenin de etkisiyle, biraz geri çekildi... Bu anlarda, sarý-lacivertliler direkten döndü. Sneijder’in de devre arasýnda oyundan alýnmasý, etkisini ve eksikliðini hissettiriyordu. Anlayacaðýnýz; maçýn iki devresi, iki farklý karaktere bürünmüþtü.
Maç fena deðildi ama, iki büyüðün bir Türkiye finalinde buluþmasý; gereken kalite, tempo ve heyecanda deðildi. Mücadele, sýradan bir maçýn ötesine geçemedi. Finalin, uzun sezonun sonuna eklenmesinin getirdiði bir yýlgýnlýk duygusu olabilir. Gene de, kupayý kaldýranlarý can-ý gönülden kutluyoruz.