Finansal krizin klostrofobik metaforu

NEW YORK’UN trafiði neredeyse tamamen kilitlenmiþ caddelerinde yüksek teknolojiyle donatýlmýþ ultra lüks bir limuzin, eski moda bir berber dükkanýna ulaþmaya çalýþýr. Limuzinin, genç yaþýnda borsa multimilyoneri olmuþ sahibi, çocukluk anýlarýný canlý tutan berbere saçýný kestirecektir! Alýn size bir finansal kriz metaforu!

Manhattan trafiði, rap yýldýzý cenazesi ve ABD Baþkaný’nýn korteji yüzünden týkanmýþtýr. Ses yalýtýmý sayesinde dýþarýdaki kargaþý takmayan limuzin sahipleri içeride iþlerine bakmaktadýr. Gürültünün kaynaðý çoðunlukla antikapitalist protestoculardýr! Slogan atarak caddeleri dolduran kurþun geçirmez limuzinlere sprey boyalarla saldýrýrlar. Antikahramanýmýz Eric Packer da çok sayýdaki ekranýndan borsayý takip ederek aldýðý yanlýþ kararlardan dolayý iflasa sürüklenmesini izlemektedir! Rutin doktor muayenesini yaptýrmaktan Juliette Binoche’un canlandýrdýðý danýþmanýyla iliþkiye girmeye kadar her þeyi limuzininde yapar. Arada inip “pek tanýmadýðý” karýsýyla buluþur!

Occupy Wall Street hareketinin devam ettiði; þirketler iflas eder, insanlar iþsiz ve kuruþsuz kalýrken CEO’larýn milyon dolarlýk primlerinin sefasýný sürdüðü bugünleri anlatmak için yazýlmýþ bir senaryoya benziyor deðil mi? Oysa Don DeLillo’nun 2003 yýlýnda basýlmýþ romanýnýn bir uyarlamasý Cosmopolis. David Cronenberg imzasýyla sinemaseverleri heyecanlandýran bu film korkarým tam da bu imzayý taþýdýðý için fena halde düþ kýrýklýðýna uðratacak. Cannes Film Festivali’ndeki dünya prömiyerinde büyük ölçüde öyle oldu.

Cosmopolis’in iki temel sorunu var. Öncelikle ev-ofisi aratmayan bir lim-ofis içine týkýlmýþ kalmýþ yol filmi olmanýn görsel dezavantajýný gideremiyor. Cronenberg’in mizansendeki bütün ustalýðýna raðmen kelimenin tam anlamýyla klostrofobik! Oysa Packer ve onun gibilerin adeta o limuzinlerin içinde yaþamalarýnýn ve o kadar parayla oynamalarýnýn cazibesini de yansýtmalý ve izleyiciyi bu kadar sýkýntýya ve karanlýða boðmamalýydý. Packer ile birbiri ardýna gelen ziyaretçilerle arasýnda geçen diyaloglar elbette zekice ama bellekte yer edip alýntýlanabildiklerini sanmam. Kaldý ki bunun için romanýn kendisi varken filmin “söz”den fazlasýný vermesini beklemek hakkýmýz. Finaldeki yüzleþme ve aksiyonsa limuzindeki kabul gününe katlanmýþ olmanýn ödülü olamayacak kadar zayýf...

Ayrýca yeni model  “Amerikan sapýðý” olarak karþýmýza çýkan Packer’ý Robert Pattinson’ýn yerine daha etkili bir oyuncu canlandýrmalýydý. Alacakaranlýk serisinin yakýþýklý vampiri olarak ünlenen Pattinson, belki tip ve yaþ olarak 28 yaþýndaki çok bilmiþ zengini oynamaya uygun ama performansý karaktere derinlik kazandýrmaya yetmiyor. Yine de Packer’daki melankoliyi yansýtabilmiþ. Bir bütün olarak Cosmopolis’in en büyük zaafýysa politik yaklaþýmýnda. Don DeLillo’nun distopyasýnýn isabetli bir öngörüye dönüþmüþ olmasý takdire þayan ama Hazýr dünya kývama gelmiþken anti-kapitalist olmak baþlý baþýna bir deðer midir, emin deðilim!