Firavunlarýn zamaný bitmemiþ miydi?

Mýsýr Devlet Baþkaný Muhammed Mursi’nin þehadet haberini aldýk. Allah ruhuna rahmetiyle muamele etsin, onu nasip ettiði þehadetle aziz eylesin.

Kalbi aniden durmuþ. Mahkeme salonunda vefat etmiþ. Haberi dalga dalga yayýlýnca hepimiz o günlere yeniden gittik. Arap Baharý, diktatörlerin saltanatýný sallarken, milyonlarca insaný sokaklara çaðýran bir hareketti. Tahrir Meydaný’nda, Rabia Caddesi’nde birikmiþ yüzbinlerce insan, “Ekmek ve Adalet! Firavunlara Hayýr!” diye baðýrýyordu. Halk, kendini sömürgeleþtiren yüklerden halas olmak istiyordu... Nitekim Mýsýr’da ilk kez halk oyu ile seçilecek cumhurbaþkaný, büyük heyecan yaratýyordu. 

Þehadet haberini alýr almaz, Baþkan Mursi’nin mahzun yüzü geldi gözlerimin önüne. Firavunlar devri kapanmýþtý kapanmasýna da... Demek; karanlýk ehramlarýn zulmetli gölgesi hala insanlýðý boðmaya devam ediyordu. Ýhvan hareketi, bin bir emekle yetiþtirdiði en parlak simalarýný Hak’ka uðurlarken, bir asra yaklaþan tertemiz geçmiþiyle büyük hüzün içinde. 

Reis Mursi, 2013’ten beri cezaevindeydi. Suçu halkýn helal oylarýyla Mýsýr’a devlet baþkanlýðýna seçilmiþ olmaktý. Mühendisti, ABD’de ve Mýsýr’da baþarýlý bir eðitim hayatý geçmiþti. Siyasi ve güçlü sosyal kimliðiyle toplumun güvendiði bir kiþiydi. 2000-2005 yýllarýnda baðýmsýz milletvekiliydi. 2011’de Müslüman Kardeþler Hareketi’nin kurduðu Özgürlük ve Adalet Partisi’nin baþýna geçti. 2012’deki cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde %51.73 oy alarak devlet baþkaný olmuþtu. Ama bir yýlýný bile tamamlamadan, Mýsýr Ordusunun darbesiyle karþýlaþmýþtý. 

2013 Temmuz darbesi, sadece Mursi ve partisine yönelik bir siyasi darbe deðildi. Halký hedef alan bir taarruzdu. Nitekim meydanlarda halkýn üzerine açýlan ateþte 6000 kiþi, hayatýný kaybetmiþti. Tüm dünyanýn gözleri önünde cereyan eden katliam, yaðma, tecavüz olaylarýyla adeta halk cezalandýrýlýyordu. Derken; darbeyi tamamlayanlar, yerli iþbirlikçilerine sahayý temizleyerek teslim ettiler. Çirkin ve aðýr suçlu bakýþlarýný siyah gözlükleriyle gizlemeye çalýþan darbeci Sisi, kan ve gözyaþýyla tarttýðý Mýsýr’ýn tam nefes borusunun üzerine çöktü.

Halkýn oyu ile seçimleri kazananlarý, eziyet ve iþkencelerle dolu bir hapis yaþamý bekliyordu artýk. Caddelerde kurþuna dizemediklerini, idam sehpalarýnda susturuyorladý. Modern dünyanýn gözlerini kapadýðý ve hiçbir uluslar arasý hukuk kurumunun sesini çýkartmadýðý Mýsýr Faciasý, bir insanlýk suçuna, insanlýk dramýna dönüþtü. Ülke kapalý cezaeviydi artýk. Halkýn yoksulluðu ve yoksunluðu daha da artmýþtý. Evsizler, iþsizler, kimsesizler, açlýk seviyesinin altýndaki kimseler, baþta Kahire olmak üzere tüm Mýsýr’da adeta sessiz bir ölüm çýðlýðý halindeler... Darbe, kimsenin iþine yaramamýþtý... 

Peki darbe kimin iþine yaramýþtý? Mýsýr, “Camp David” antlaþmasýndan itibaren Ýsrail’in Afrika’daki gözetleme kulesine dönüþmüþtü. Mursi’yi deviren darbe gücünün arkasýnda kuþkusuz bu Camp David lobisi vardý. Ve Suudi Arabistan, Mýsýr’daki cunta rejimleriyle birlikte oluþturduðu petrol ve silah dengesinin sarsýlmasýna asla müsaade etmeyen yapýsýyla, derhal darbeci Sisi’nin yanýnda yerini almýþtý. Ýsrail ve Suudi Arabistan faktörleri atlanarak, Mýsýr darbesi çözümlenemez.

Mýsýr’da Mursi Hükümetinin yaþadýðý darbe, Türkiye’de 15 Temmuz için hazýrlanan iþgal giriþiminin kanlý bir provasýydý. Ellerinden gelse, ayný vahþeti bizlere de uygulayacaklardý. Reis Mursi’nin þehadeti, bizi bir kere daha aynaya bakmaya davet ediyor. Kendimize bakmaya!