“Kullandýðýnýz ne kadar maþa, alet, hain varsa hepsinin baþýný ezeceðiz. Bu ülkenin askerini, polisini, kaymakamýný, muhtarýný, belediye baþkanýný, herhangi bir vatandaþýný öldüren terör örgütüne yardým edene, destek veren herkese dünyayý dar etmezsek yazýklar olsun bize. Her saldýrýya öyle bir cevap vereceðiz ki bir daha kimse teþebbüs edemeyecek ve aklýndan dahi geçiremeyecektir. Türkiye’de birileriyle çevirdiðiniz fýrýldaklarý iyi biliyoruz”diyor Cumhurbaþkaný Erdoðan.
O maþalar ki, kimi medyada, kimi siyasi partilerde, kimi parlamentoda, kimi sanat çevrelerinde kimi okyanus ötesinde kimi halkýn arasýnda “görev” yapýyor, yapýyordu.
Bu maþalar, bu hainler o kadar sinsi fýrýldaklar çeviriyorlardý ki, yýllar yýlý devralýp devrettikleri görevlerinden devletin haberinin olmadýðýný sanýyorlardý.
Bu maþalarý tutanlar “Görevimiz Tehlike” filminin meþhur repliðinde olduðu gibi “yakalanýrsanýz sizi tanýmýyoruz” da demiyor aksine, yakalanýrsanýz bile arkanýzda durmaya devam ederiz diyorlardý.
Dediklerini de yapýyorlar.
Terör örgütüne destek veren, örgütün siyasi kolu olarak hareket eden HDP’liler, terör örgütü FETÖ’nün yayýn organý olarak çalýþan Cumhuriyet Gazetesi’nden bazý isimler tutuklanýnca diplomasiyi, nezaketi, letafeti kýsaca maskesini indirip gerçek yüzünü gösterdi.
Öyle ya. Onlarca yýl eðittiði, koruyup kolladýðý isimleri bir çýrpýda feda edemezdi. Terbiyesizce ifadeler kullanýp “Yaptýrým” adý altýnda utanmazca tehditler savurdu. Þuursuz “Schultz”’a cevap gecikmedi. “Terbiyesiz”liðini yüzüne vuran Erdoðan çýtayý bir üste taþýdý.
Türkiye’nin iç iþlerine karýþan AP Meclis Baþkaný Martin Schltuz’a hak ettiði cevabý veren Erdoðan AB ülkelerinin restini de gördüðünü açýkladý. “Sene sonuna kadar bekler, AB üyeliði için 2017’de referanduma gideriz” dedi.
Peki reste rest çekince ne oldu? Hürriyet’ten Taha Akyol’a bakarsanýz biz öldük bittik. Allahtan Erdoðan bu akýllarla hareket etmiyor.
Bu sürecin ardýndan bir araya gelen AB Dýþiþleri Bakanlarý yelkenleri indirdi. Türkiye’yi kaybetmeyelim demeye baþladýlar. Yani neymiþ, diplomasi bazýlarýnýn anladýðý gibi sürekli alttan almak deðil, gerektiðinde hodri meydan diyebilmekmiþ.
Hazýmsýzlar
Fýrsatým olmadýðý için sürekli izleyicilerinden deðilim. Ama hep takipçilerinin çokluðundan, hem de o takipçilerin her bölümünü ballandýra ballandýra anlatmasýndan dizinin kalabalýk bir izleyici kitlesinin olduðunun farkýndayým. “Altýn Kelebek” ödül töreninde halkýn oylarýyla “en iyi dizi” seçilmesinin nedeni de bu. Anlaþýlan müdahale edememiþler ki halkýn oylarýyla seçilen bu diziye ödül vermek mecburiyetinde kalmýþlar.
16 yýldýr hazmedemedikleri, kendilerinden görmedikleri halký ve onun tercihini bir kez daha aþaðýlamak adýna bir hamlede daha bulundular. Ödül alan “Diriliþ” ekibine ödülünü verip apar topar sahneden uzaklaþtýrdýlar. Pespayelik örneðini bir kez daha sergilerdiler.
O pespayelik yeterli olmamýþ olacak ki, iþin þaklabanlýk kýsmýný da Okan Bayülgen’e vermiþler. Bir dönem yaptýðý gece yarýsý programlarýna katýlan ünlü ya da ünlü olmaya aday kadýn konuklarýna mini etek giyerek gelmelerini söyleyen, kameramanýna da talimat verip alt çekim yaptýran et teþhircisi Okan Bayülgen rezaletin ardýndan sahneye çýkýp aklý sýra “Diriliþ”i gömmeye çalýþtý.
Eh adam da haklý. Muhteþem Yüzyýl’da harem sahneleriyle koca padiþahý uçkuruna düþkün ilan eden dizileri göklere çýkarmak varken neden Osmanlý’nýn “Diriliþ”ini anlatan bir diziyi göklere çýkarsýn ki? Deðil mi?