Fırsatçı

Başkalarının acısı üzerinden “siyasi pozisyon” elde etmek nasıl bir şeydir? 

Soma’daki felaket vesilesiyle bunu bir kez daha öğrendik.

Uludere’de böyle olmuştu.

Reyhanlı’da böyle olmuştu.

Daha öncesinde de durum pek farklı değildi... Gölcük ve Düzce depremlerinde de böyle olmuştu.

Soma’da büyük bir felaket yaşandı ne yazık ki...

İki yüzü aşkın vatandaşımız hayatını kaybetti.

Milletimizin başı sağ olsun...

Bu tür durumlarda ne tepki gösterilir? Suçlanması gerekenler suçlanır herhalde. Reflekstir...

Elbette bu refleksi, acıyı fırsata çevirenlerin hesaplı kitaplı “pozisyon elde etme” çabalarıyla karıştırmamak gerekiyor.

Felaket haberini aldığımda, benim ilk tepkim, “Kapatın artık şu ocakları” oldu.

Bunun rasyonel bir önerme olup olmadığını bilmiyorum.

İshak Alaton’un bazı açıklamalarını hatırlıyorum... Söyledikleri ikna edici gelmişti bana. Konuyu uzmanları ve elbette devlet tartışsın. 

Meselenin “enerji ihtiyacı” boyutuyla ilgilenmiyorum, ilgilenmiyoruz.. Güvenli bir çalışma ortamı yaratılamıyorsa (ki, yaratılamadığı görülüyor), bu ocaklar kapatılsın. İşin “istihdam” kısmı nasılsa halledilir. İshak Alaton’un söylediği gibi, “iş gücü de bir kaynaktır...” Bu kaynak kullanılarak istihdam meselesi, mesele olmaktan çıkarılabilir.

Dediğim gibi, konunun uzmanı değilim. Aklıma gelen ilk çözümü söyledim...

Efendim, CHP’nin işçi ölümleriyle ilgili verdiği önerge reddedilmeseydi, bunlar olmazdı...

İyi söylüyorsun da, kabahati sadece reddedenlerde değil, biraz da önergesine sahip çıkmayanlarda ara... Hem soru önergesi verip, hem Meclis’e uğramamak ne oluyor? İşin içinde bir ciddiyetsizlik ve samimiyetsizlik görmüyor musun?

Samimiyetsizlik bu olayla sınırlı değil.

Daha mevzun örneğini dün yaşadık:

DİSK, KESK, TTB ve TMMOB konsorsiyumu halka “sokağa dökülün” çağrısı yaptı.

Hayır, “Gayretullaha dokunduğu için bu felaketin yaşandığını” söyleyen fırsatçıları saymıyorum bile... Başbakan “cadı avı”ndan bahseder, gayretullaha dokunur ve Soma’da yüzlerce işçimiz hayatını kaybeder... Dershaneler ve bazı okullar kapatılmak istenir, gayretullaha dokunur ve Malatya’da “don felaketi” yaşanır... Roboski katliamı örtbas edilir, gayretullaha dokunur, RabbimReyhanlı’yı salar...

Böyle düşünenler var...

Bu düşüncelerini açık açık yazıyorlar...

Fakat ben DİSK, KESK, TTB ve TMMOB konsorsiyumunun yaptığı çağrıyı daha büyük bir “samimiyetsizlik örneği” olarak görüyorum.

İşçi hakları konusunda bugüne kadar ne yaptığını, işçi güvenliği konusunda hayata geçirilebilir hangi önermede bulunduğunu bilmediğimiz iki sendika...

İki adet de meslek odası...

Herhalde, “yarım kalmış hesaplarını” görecekler.

Kutlu Gezi’de ve 1 Mayıs’ta başaramadılar, “Bu vesileyle bir kaos üretebilir miyiz?” diye düşünüyorlar.

Hiç durmayın.

İnin sokaklara...

Rezilliklerinizi görelim.

İhtimal ki birtakım seçkin otellerde tertibat alındı. Mühimmat ve gıda stoku yapıldı. İnternet şifreleri kaldırıldı. Cem Bey “Çapulcuyum çapulcu” tişörtünü gardıroptan indirdi.

Üstelik süreç içinde yeni müttefikler edindiniz, “Gayretullaha dokunduğu için bu felaketler yaşanıyor” diyenlerle çok güzel bir fotoğraf oluşturuyorsunuz. Daha güçlüsünüz.

Ha gayret!

Bakalım bu defa tutturabilecek misiniz?