Dün gelen cari açýk verisi çok morallerini bozmuþ; artýk bu kadarýný da beklemiyorlarmýþ; ‘onlarýn’ beklediði -aralýk ayý için- 7.40 milyar dolarken -hay aksi- 8.32 milyar dolar ‘açýk’ gelmiþ. Tabii bu durumda ister istemez ‘hadi dolar alalým’ olmuþlar... TCMB Baþkaný da, ayný saatlerde, ‘cari iþlemler açýðýnda 2014 yýlýnda kayda deðer bir iyileþme olacaðýný’ söylüyordu; ‘2014’te hanehalklarýnýn aþýrý borçlanmasýyla ilgili tedbirler cari açýktaki iyileþmeyi destekleyecektir.’
Bu cümle cari açýk sorunun çözülmesi konusunda ancak tali bir cümle olabilir. Yani cari açýðýn kökeni, hanehalklarýnýn borçlanarak tüketim malý almasý hatta lüks ithal tüketim malý almasý deðildir. Cari açýðýn temeli, Türkiye’nin dýþ ticaret açýðýdýr; bunun da iki ana kalemi var; enerji ve ara malý ithali. O halde, açýðý düþürmek için yapýlacaklar -kýsa ve uzun vadede- belli. Gereksiz ara malý ithalini nasýl önlerseniz; bu da belli... Paranýz gerektiðinden fazla deðerli olmayacak, (Türk Lirasý, daha düne kadar aþýrý deðerliydi) eðer bu olursa siz dünyanýn fabrikasý olan Çin gibi ülkelerin ara malý pazarý olursunuz. Bütün bu dönemde -yaklaþýk 20 yýllýk süreçte- yuanýn durmadan aþaðýya inen grafiðine bakalým.
Dehþet dengesi
Oyun açýktý; Çin, düþük parayla ihracatýný ucuzlatýp, bütün geliþmekte olan ülkeleri çekirge gibi istila edecek, düþük ücret ve deðersiz yuanla ucuzlattýðý mallarla milyarlarca dolar dýþ ticaret fazlasý verecek sonra bu dolarlarla ABD’yi finanse edecek. Yani sizin elinizdeki markalý Çin mallarý ya da tekellerin ara malý olarak kullandýðý ucuz ithalatlar aslýnda ABD malý... ABD ve Batý tekelleri, ucuz emekle orada üretim yapýyor, ucuz parayla bunlarý ihraç edip bizim sanayimizin canýna okuyor. Sonra biz bu oyunu, ABD açýk veriyor, Çin dýþ ticaret fazlasý veriyor diye anlatýyoruz. Aslýnda kimin fazla, kimin açýk verdiði de belli deðil.
Bu, sadece bir dehþet dengesi ve devam edip geliyor. Demek ki cari açýðý kapatmanýn birinci adýmý bu ‘dehþet dengesini’ bozmaya oynamaktýr.
Ve... Stanley Fischer...
Bunun için de Merkez Bankanýz, örtülü de olsa kur hedeflemeyecek, serbest kur rejiminin gereði ne ise onu yapacak. Bu ülkede yýllardýr bu dehþet dengesinin bir puzzle parçasý olabilmek için sabit kur rejimi uygulanmýþtýr.
Türkiye gibi ülkeler, krizlere neden olan doksanlý yýllarda ve 2001 krizine giden yolda, Ýsrail Merkez Bankasý eski Baþkaný ve þimdi FED Baþkan Yardýmcý olmasý beklenen Stanley Fischer’in teorisine katký yaptýðý, gevþek sabit kur rejimi uygulamýþlardýr. Aslýnda ‘sürünen parite’ denen bu kur rejiminde, Merkez Bankalarý, enflasyon hedeflemesi adý altýnda, fiyat istikrarý için örtülü bir kur hedeflemesi de yapýyorlardý. Bu da genellikle yerli parayý deðerli tutma þeklinde oluyordu. Þimdi doksanlý yýllardaki bütün geliþmekte olan ülke krizlerine ve Türkiye’deki 1994-2001 krizlerine bakýn; bunlarýn arkasýnda iki önemli ‘Fischer dolandýrýcýlýðý’ olduðunu göreceksiniz. Birincisi bu ülkelerde, bir serbest piyasa altyapýsý, hukuku ve bunun düzenleyici kurumlarý oluþmadan denetimsiz finansal ‘serbestlik’ (!) aþýlanmýþtýr. Ýkincisi de kur rejimleri, bu ülkelerin sanayisini öldürecek ve Batý’nýn fabrikasý olan Çin’e bu ülkeleri mahkum edecek þekilde ara kur rejimleri olarak dizayn edilmiþtir. Bütün bu dönemde Çin, parasýnýn deðerini düþük tutarken, Fischer gibilerini rehber edinen Türkiye, Meksika, Arjantin, Brezilya, Rusya gibiler deðerli yerli para hedeflemesi yapmýþlardýr. Dolayýsýyla bu ülkelerde ‘dýþ ticarete konu olan mallar’ ekonomisi -tam olarak- geliþmemiþ ancak doðal kaynaklarý yerinde olan Rusya gibi ülkeler geçici olarak ‘durumu’ kurtarmýþtýr.
Ve... Kemal Derviþ...
Peki Türkiye’de þimdi cari açýk arttý; batýyoruz diye kriz çaðrýsý yapanlar, o günlerde bu Fischer dolandýrýcýlýðýna karþý çýkýyorlar mýydý; hayýr tabii ki... Tam aksine, þimdi nasýl Türkiye’yi batýrmak için uðraþan, ‘deðerlendirme’ kuruluþlarýnýn raporlarýný baþtacý ediyorlarsa o zaman da Stanley Fischer’in söylediklerini, makalelerini ezberleyip anlatýyorlardý. Peki ondan sonra ne oldu; Kemal Derviþ geldi; biz de gerçek anlamda ‘serbest kur rejimine mi geçtik, sermaye piyasalarýný, rekabetçi ve düzgün çalýþmasý için Rekabet Kanunu’nu iþlevlendirip, Rekabet Kurumu’nu baþtacý mý ettik; Sermaye Piyasasý, BDDK, EPDK, TMSF gibi üst denetleme kurumlarýný gerçek yerlerine mi oturttuk; koca bir hayýr tabii ki...
Tam aksini yaptýk; bakýn Fischer gibilerin, geliþmekte olan ülkelere, ancak bir sömürge uygulamasý olan ‘Para Kurulu’ adý altýnda sabit kur rejimine varan uygumalar önerdiði tarihlerde, G. Calvo ve C. Reinhart adlý iki iktisatçý (2000) geliþmekte olan ülkeler serbest kur rejimi ilan etseler bile, öyle bir saldýrý altýnda kalmaktadýrlar ki, bu sürekli ‘dalgalanma-belirsizlik korkusu oluþturmakta ve Merkez Bankalarý, enflasyon hedeflemesi yapýyorsa, mecburen fiili (de facto) olarak serbest kur rejiminden vazgeçmekte ve dövize müdahale ederek kur hedeflemektedirler’ diye yazýyordu. Çok doðrudur; Türkiye, Derviþ’in ‘Güçlü Ekonomiye Geçiþ’ programýnda serbest kur rejimi uygulayacaðýný ilan ettti ama bu aslýnda örtülü bir kur hedeflemesiydi. Çünkü özellikle 2008’den sonra, dünyada hýzla düþen faizler, Türkiye’de faizleri göreli yukarýda býraktý. Durmuþ Yýlmaz döneminde de, TCMB yüksek göreli faizde ýsrar ederek, TL’yi deðerli tuttu. Bu, aslýnda Fischerci, örtülü bir IMF programýydý.
Ara malý ithalatý þampiyonu nasýl olduk?
Bu dönemde Türkiye, ara malý ithalatýnda þampiyonluðunu ilan etti. Büyük tekel sanayi gruplarý hatta kamu, ithal ara ve mamul mal kullanmayý, piyasa gereði (!) tercih etti. Ýþte þimdiki cari açýðýn kökeni bu Fischerci dolandýrýcýlýktýr. Tabii, ayný dönemde, Çin’in yuaný giderek artan oranda deðersizleþtirdiðini söylemeye gerek yok. ABD; Çin, yuaný aþaðýya çekerken -danýþýklý dövüþ gereði- ‘ama bu kadar da olmaz ki; dünyanýn sermayesi giriyor, yüz milyarlarca fazlan var, hiç olmazsa biraz revalüasyon yap, durum çakýlmasýn’ diye yalvarýr (!) gibi yapýyordu.
Peki bütün bu oyun sürüp giderken, þimdi hükümete ‘cari açýk tavan yaptý, ekonomi de elden gitti, siz gidicisiniz’ diye çemkiren, ‘liberal’ arkadaþlar ne yapýyordu, söyleyeyim; Fischer’in Ýsrail Merkez Bankasý baþýnda harikalar yarattýðýný yazýp, Derviþ’in programýný da ‘liberal’ piyasa dostu sanýyorlardý... Tabii TCMB de onlara göre serbest (!) kur rejimi uyguluyordu. Ama ülkenin ara malý sanayinin ölmek üzere olduðunu da hiç görmüyorlardý.
Hükümet ne yapmaya çalýþtý?
Hükümet, IMF’yi kovduðundan beri, (daha doðrusu Erdoðan) iki þey yapmaya çalýþýlýyor; birincisi gerçekçi bir kur rejimi, faiz polikasý ve piyasa dostu kurumsal düzenlemeler... Rekabet Yasasý ve etkin bir Rekabet Kurumu, Sermaye Piyasasý düzenlemeleri ve buna baðlý anti-tekel düzenlemeler. Ýkincisi, dünyayý takip eden ve ülkenin gerçeklerine uyan, KOBÝ’leri de destekleyecek bir maliye politikasý... Ýhracatý destekleyecek etkin bir politika... Ve enerji açýðýný kapatacak stratejik anlaþmalar... Yapýlmayanlar yapýlanlardan çok mudur; evet; ama doðru yola da girilmiþtir... Bunun için 10. Beþ Yýllýk Plan’ýn yalnýz baþlýklarýna bakýn... Son söz; þu cari açýk gibi konularda da artýk yalaný dolaný kesin; geçmiþte sizin neyi savunduðunuzu iþte biliyoruz...