Kim bu?
Elbette; İslam düşmanı, Türk düşmanı, bölge düşmanı İRAN, yani Acem.
Neden İran yine mevzu oldu?
Birazdan anlayacaksınız.
Zira acem yine fıldır fıldır.
Birazdan detaylarına gireceğim ancak başlamadan önce kısa bir bilgiyi burada paylaşmak istiyorum.
Zira bu bilgi; asırlardır İslam dünyasında oynanan oyunu, kurulan tiyatroyu, bu tiyatroda İran'ın üstlendiği rolü ve hepsinden önemlisi bugünleri anlamamıza yarayacak.
Gelelim bilgiye.
Mezhepçilik Fitnesi...
İslam dünyasını bölmek için icat edilen mezhepçilik fitnesinin mucidi, Yemenli Yahudi bir kadından olma Abdullah bin Sebe'dir.
Siz bakmayın adının Abdullah olduğuna, kendisi süzme bir Yahudi'dir.
Halife Osman döneminde Müslüman(!) olduğunu söyleyerek Müslümanlar arasına sızan kripto Sebe, Hz. Osman'ın Medine'de öldürülmesi ve Hz. Ali'nin dördüncü halife olması olaylarında çok önemli roller üstlenmiştir.
İslam alemine mezhepçilik fitnesi bu olaylar sonrası enjekte edilmiştir.
Sebe tarafından İslam aleminin omuriliğine yerleştirilen bu fitne Müslümanlara sürekli kan kaybettirmiş, o dev yapıyı her geçen gün daha da zayıflatarak günümüze taşımıştır.
Peki o gün bugündür İslam aleminin altını oyan bu fitnenin günümüz bayraktarı kimdir dersiniz?
Bildiniz, Müslüman görünümlü İRAN...
Yatacak Yeri Yok...
İşte o İran yıllardır İsrail ve Amerika ile savaşıyormuş gibi yaptı ve koca İslam alemini yıllarca oyaladı.
Hakkını teslim etmek lazım, İran bu tiyatroda haçlı dünyası tarafından ona verilen rolü çok iyi oynadı.
Zaman zaman destede kâğıt bitti ama acem de oyun hiç bitmedi.
Bu arada geçmiş zaman kullanmam sizleri yanıltmasın zira bu tiyatro halen devam ediyor.
İran halen ona verilen rolü büyük bir başarıyla oynuyor.
Ne Zaman Uyanacağız...
Üzülüyorum...
Zira halen olan biteni göremeyen, İran'ın bu rolünü anlayamayan, fitnebaz bu ülkenin peşinden koşan zavallılar var...
Ya kardeşim, bu cambaz zır cahilin gözüne sokarcasına işler yapıyor hala anlamıyorsunuz, körün gözüne sokarcasına fırıldaklıklar yapıyor hala görmüyorsunuz.
Ne zaman uyanacaksınız?
Belli değil.
Belki şimdi yazacaklarım uyanmanıza vesile olur diye özetliyorum.
Konuşan Esad mı...
"İran, Rusya ve direniş ekseni Suriye'de geçmiş yıllarda yaşanan olayların tekrarlanmasına asla izin vermeyecek.
Suriye hükümeti eskisinden çok daha güçlü, Tahran bu güce gereken desteği sağlayacak.
Suriye'deki silahlı gruplar hiçbir zafer elde edemeyecekler."
Bu sözler kime aittir diye sorsam zannederim tamam çoğunluk "bu lafları söylese söylese Esad söyler." der.
Oysa bu sözler İran'ın Lübnan büyükelçisine ait.
Esad'dan daha çok Esad'çı, rejimden daha çok Suriyeli olan bir İranlı.
İran Bu Durur mu...
Kısa bir süre sonra İran'dan ardı ardına açıklamalar gelir. İşte onlardan biri;
"Rejime takviye maksadıyla askeri birlik göndereceğiz."
Bu coğrafya bu filmi daha önce gördü.
İran Arap Baharı sırasında Esad'a destek veriyorum bahanesi ile vekil güçleri üzerinden yüz binlerce Sünni Müslümanı kesti, yüzlerce insanın gözlerini şişledi.
O dönemde yapılan işkenceler, Ebu Azrail denilen batı ajanı katilin yaptığı katliamlar halen dilden dile anlatılıyor, o günlere ait görüntü ve haberler halen internet sitelerinde boy boy yayınlanıyor.
Bakarkörlere İyi Gelir...
Bakarsanız hesapta İran'ın baş düşmanı İsrail Terör Örgütü (İTÖ).
Bu aşağılık İTÖ; Gazze'yi, Beyrut'u yerle bir ederken, Suriye toprağı Golan'ı işgal ederken aynı İran'ın gıkı çıkmadı.
Bu işgale karşı asker göndermeyi akıl edemeyen (!) İran, ne hikmetse konu rejimin zulmüne isyan eden Suriye halkı olunca birden elindeki askerleri hak arayan bu muhaliflerin üzerine seferber etmeyi akıl edebildi.
Yarın bir gün Şam kuşatılırsa, aynı İran İsrail'e karşı kullanmaya kıyamadığı Lübnan Hizbullah'ını Şam'da Sünni Müslümanların üzerine salar mı, eskiden olduğu gibi Suriye'de bulunan Müslümanları diri diri kestirir mi?
Hiç şüpheniz olmasın fırsatını bulduğu an yapar.