“Fýtratta farklýlýk, haklarda eþitlik...”

Hafta içinde sendikalarýn kadýn çalýþmalarý içersinde bulunma þansým oldu. HAK-ÝÞ, TOÇ-BÝR SEN, HÝZMET-ÝÞ ve EÐÝTÝM BÝR SEN sendikalarýnýn toplantýlarý, kadýn emeði ve gücünün, geleceðe dair çizilecek yol haritasýnda ne kadar önemli birer imkan, ne kadar önemli birer tecrübe kazaným kulvarý olduklarýný vurguladý.

Toplantýlarýn þehitlerimize okunan Yasinlerle, rahmet dualarýyla baþladýðýný söylemek isterim.

Özellikle HAK-ÝÞ iþçi sendikalarý konfederasyonunun uluslararasý düzeyde yaptýðý kadýn zirvesinde geldiðimiz seviyenin, artýk dünya sendikalarý ve küresel emek politikalarýnýn oluþumunda yer tuttuðunu görmek oldukça etkileyiciydi. Kadýn sendikacýlýðýnýn öncü isimlerinden Çalýþma eski Bakanýmýz Julide Sarýeroðlu haným, hem örnek rol model olarak, hem içinde yetiþerek, hem de her kademesinde emek vererek geldiði siyasal yönetsel konumu da düþünürsek, HAK-ÝÞ’in yüz aký olarak aramýzdaydý. ‘’Emek ve alýn teri’’ onun kutsal kriterlerindendi ve 8 Mart’ýn bir eðlence veya anma günü olmadýðýný, 8 Mart’ýn emekçi kadýnlar günü olduðunun unutulmamasý gerektiðini’’ vurguladý ki, çok anlamlýydý. 8 Mart kadýnlar matinesi veya hediyeleþme günü deðildir. Tam aksine kapitalizm eleþtirisi kumaþý üzerinden biçilir 8 Mart’ýn upuzun elbisesi...

Son otuz yýlýmýz, kadýnlarýn istihdam ve eðitim haklarýný talep etmek yolunda verilen hukuk mücadelesiyle geçti. Çalýþma sektörlerindeki yasaklar 2000’li yýllarýn ortasýndan itibaren peyderpey kalktý, kamu sektöründe çalýþanlarda. Memurlarda durum ise daha feciydi, kadýnlarýn kýlýk kýyafet yasaklarý 2014’te kalktý. Sendikalarýmýz da, hak kazanýmýnda verdikleri mücadeleyi, 2007’de kadýn sendikacýlýðýna kapý açarak kuvvetlendirdiler, taçlandýrdýlar.

Batý’daki sendikacýlýk; emekçileri, ücret ve geniþ anlamýyla ekonomi hakký üzerindeki tartýþmaya hapsediyor, bunun ötesinde, aile, dünya barýþý, dünyada adalet gibi kavramlarla uðraþýlmasýný pek istemiyor. Ama geçen hafta katýldýðým memur ve iþçi sendikalarýnda gördüðüm; hayatýn her anýna dair taleplerle dopdoluydu. Ve hepsinin ortak ‘’aile’’ hassasiyeti öylesine güçlüydü ki, ülkemizdeki sivil toplumun sesinin önümüzdeki günlerde sendikalar üzerinden yoðunlaþacaðýna ikna oldum.

Oturumlarda; aile, kadýn, iþ hayatý meseleleri kesiþimler halinde masaya yatýrýldý. Modern hayatýn dayattýðý sert ekonomik çevrimin içinde geleneksel annelik, babalýk, aile kavramlarý, daha ne kadar devam edebilecekti? Popüler olarak dayatýlan ‘’toplumsal cinsiyet eþitliði’’ modeliyle, klasik aile modeli nasýl kesiþecekti? Aileyi kovmadan, kadýn-erkek eþitliðini nasýl saðlayacaktýk? Cinsiyet kötü ve geri bir þey miydi? Ýþ dünyasýnda kadýn kotasý nasýl yönetilmeliydi? Kadýna yönelik þiddeti nasýl önleyecektik? Kadýn þiddeti konuþulurken suçu niçin aileye yükleyen koronun sesi hep daha yüksekti... Pek çok soru...

Ýstanbul Sözleþmesi ile ilgili tartýþmalar, bu oturumlarýn hepsinde devam etti. Bulgaristan Anayasa Mahkemesi’nin bugünlerde, sözleþme maddelerinden bazýlarýna koyduðu þerhler ve iptal kararlarý incelendi. Emekçi kadýnlar salt ekonomiye hapsedilemeyeceklerini, hukuka ve statülere yaptýklarý vurgularla ispat ediyorlardý... 170 bin kadýn üyeli devasa bir konfederasyon olan HAK-ÝÞ’in genel baþkaný Mahmut Arslan, Ýstanbul Sözleþmesi ile ilgili farklý görüþlerin tartýþmalarýna imkan saðlayacak bir çalýþtay düzenleyeceklerini söyledi.

Fatma Zengin ve Hatice Karadað, beni devasa bir kadýnlar otaðýna çaðýrmýþlardý. Türkiye il temsilcileriyle yaptýklarý toplantýlarda hem kendi sorunlarýný hem dünyayý tartýþtýlar. Sendikal bilinçlilik konusunda yapýlan atelye çalýþmalarýna da katýldým. Doç. Mehmet Merve Özaydýn ve Ar. Gör. Kürþat Tutar çok önemli profil çalýþmalarýyla hepimizi aydýnlattýlar. Sendikal piramiti taþýyanlar, %73 ile asgari ücret alan emekçilerdi. Onlarýn tertemiz alýnlarýný selamlayarak ayrýldým aralarýndan...