Özellikle kur dalgalanmalarýný fýrsat bilen bazý firmalarýn, ürünlerine zam yapmasý sonrasý millet haklý olarak tepki gösterdi. O ilk gün de söylemiþtim yine ayný yerdeyim. Açýk ekonomilerde gösterilecek olan tepkinin biçimi bellidir; alýþ-veriþ yapmazsýnýz biter. Bu kadar ama. Bunun dýþýndaki her türlü müdahale sorunlarý içinden çýkýlmaz bir hale getirmekten baþka iþe yaramaz. Misal Gaziantep Þahinbey Belediye Baþkaný Mehmet Tahmazoðlu’nun pazarda yaptýðý denetimlerin görüntüleri servis edildi dün. Baþkan alýþ faturasýndan 70 kuruþ olduðunu öðrendiði domatesi pazarcýnýn 5 TL’ye satamayacaðýný söylüyor. Ve pazarcýya da diyor ki; “Ya fiyatý düþür ya da topla tezgahýný.” Þimdi bir dakika. Pazarcýnýn, tezgahýný toplamakla tehdit edilmesine yol açan suçu ne? Vergi kaçýrýyorsa anlarým. Satýþ yapmak için kiraladýðý tezgahýn ücretini ödemiyorsa tamam.Fakat, ‘Sen ucuza almýþsýn bu kadar kâr sana çok’ deyip tezgahý kaldýrtmaya kalkmak kimse kusura bakmasýn ama tribünlere oynamaktýr. (Ha bu arada, Sayýn Baþkan bu mevsimde 70 kuruþa domates alýnabileceðine inanýyor, orasýný hiç tartýþmýyorum) Daha anlaþýlýr bir örnek vereyim. Bir müteahhite; “70 bin liraya mâl etmiþsin sen bu konutu. Arsa payýyla birlikte en fazla 150 bin lira olsun. Nasýl olup da 500 bin liraya satarsýn!. Topla tezgahýný” diyebiliyor muyuz? Diyemiyoruz. Demeyelim de zaten. Zira bu iþlere bir kere müdahale etmeye baþlarsak, toparlayamayýz. Zabýta denetim yapacaksa, tezgahta yazan fiyatla kasadan geçen fiyat ayný mý, buna baksýn. Bir de üzerinde yazdýðý aðýrlýk gerçek mi, buna baksýn. ‘Fiyatý neden yükseltiyorsun’ diye bir soru da olmaz, müdahale de olmaz. Ayný belediye baþkaný, en son internetten sattýðý arabasýný kaça almýþ vaktiyle?
8 aslan parçasýný þehit verdiðimiz terör saldýrýsýnýn ayrýntýlarý ortaya çýkmaya baþladýkça öfkem bir kat daha artýyor. PKK’nýn yollara kurduklarý tuzaklarla yaptýklarý saldýrýlarýn lojistiðinde hep ayný þüphe; HDP, bu iþin neresinde? Açýk konuþalým, PKK’nýn kendi imkan ve kabiliyetleriyle bu saldýrýyý gerçekleþtirme ihtimali yok. Bakýn yola bomba tuzaklama iþi nasýl yapýlýyor, arz edeyim. PKK, HDP’li belediyeler vasýtasýyla “karot makinasý” olarak bilinen, beton ve asfalt delmede kullanýlan geliþmiþ bir makine kullanarak asfaltý açýyor. Altýna el yapýmý patlayýcýlarý döþüyor. Kesilen asfalt parçasýný da bombanýn üzerine yerleþtirip etrafýný ziftle tamamlýyor. Onlar, adýna ‘sabotajçý çakmaðý’ diyorlar. Sizin gözünüzün önüne pipo çakmaklarý gelsin. Hani aþaðýya doðru alev püskürten. Ýþte o çakmaklarla parçayý yeniden yola yapýþtýrýyorlar. Demem o ki, 8 vatan evlâdýnýn kaný; karot makinesini veren zifti temin eden belediyelerde ve o sistemli çalýþma yapýlýrken gözü görmeyen devlet içine çökmüþ alçak yapýnýn elindedir. Þimdi sormak lazým CHP’ye. ‘HDP ile ittifakýnýz var mý, yok mu?’ Sormak lazým Ýyi Parti’ye. HDP’ye açýkça ‘hayýr’ diyemeyen CHP ile ittifakýnýz var mý, yok mu?
Cumhurbaþkaný Erdoðan yeniden AB referandumu sinyali verdi. Deðerli dostlar, 90’larda Avrupa Birliði’ne tam üyelik için hayal kuran, aralarýnda benim de olduðum genç kuþaðýn öncelikleri baþkaydý.Çünkü o günün Türkiye’si tam anlamýyla karanlýktaydý. Hýrsýzlýk/yolsuzluk/hortumlar almýþ baþýný gidiyordu. Gazeteciler, aydýnlar öldürülüyordu. Ýfade hürriyeti diye bir durumdan söz etmek mümkün deðildi. Baþörtülü çocuklar okuldan atýlýyor sakallý profesörler derslere sokulmuyordu. DGM’ler vardý. Sorgusuz tutuklamalar, yargýsýz infazlar, gözaltýnda kaybolmalar. Ülke berbat yönetiliyordu. Ýnsanlar mutsuzdu. Ve AB, en azýndan deðerler hedefi olarak önümüzde duruyordu. Bugün referanduma gerek yok. Kendimiz için en iyisinin ne olduðunu artýk biliyoruz.