Frak aydýn

"Kadýnlar, erkek þiddetine açýk yaþýyor.

Kadýnlar, eve kapatýlýyor.

Kadýnlar, onlarý karanlýða boðan

"Taliban düzeni"ne zorlanýyor.

Kadýn - erkek eþitliði,

cinsiyet eþitliði olmayan bir ülke,

geriliðe, yoksulluða, karanlýða mahkûmdur".

Bu satýrlar 80'lere dayanmýþ, yýllarca merkez medyada aktör olmuþ bir aydýnýmýza ait. Þimdi pratik siyasete atýldý. Bu siyasetin ana söylemlerinden birisini þiir tarzý haline getirerek ifade ediyor. Aslýnda þiire hakaret olur bu! Propaganda metni desek daha doðru.

Kadýnlarýn toplumumuzdaki imgeleme tarzý epeyce oryantalist ve efendilik kokuyor. Türkiye, kadýnlarýn evlere kapatýldýðý, karanlýða boðdurulduðu, erkek þiddetine maruz býrakýldýðý yer olarak tahayyül ediliyor. Bu fotoðrafta yansýtýlan Türkiye, bir karanlýklar ve kadýnlar düþmaný ülkeye dönüyor. Tam bir kadýn distopyasý. Gerçeklikte Türkiye hiçbir zaman böyle olmadý. Ne bugün ne de dün. Kadýnlar her zaman evin dýþýnda aktör oldular. Çarþýlarda, hamamlarda, mesire yerlerinde, bað ve bahçelerde çalýþtýlar, yaþadýlar. Hatta Avrat Pazarý adýyla anýlan yerlerce ticaret ile ilgilendiler. Osmanlý klasik zamanlarýnda, Gemlik'te bir pazarda kadýn satýcýlarla erkek loncasýna baðlý olan tüccarlar arasýnda çýkan bir ihtilafta kadý, kadýnlar lehine sonuç verir. Abdurrahman Kurt Hocanýn Bursa þer'iyye sicilleri ýþýðýnda hazýrladýðý Osmanlýda Aile kitabýnda böyle çok örnekler var. Bir ara üzerinde çalýþtýðým Avrat Pazarlarý birçok Osmanlý þehrinde var ve hala da izlerini görmek mümkün.

Kadýnlar bu toplumda bu kadar hayatýn içindeyken neden bu aydýn ve siyasetçiler böyle yanlýþ ve çarpýk bilgileri önümüze dökerler? Çünkü bu toplumu ve bu ülkeyi tanýmýyorlar. Kafalarýnda "negatif toplum" var. Onunla yargýlýyorlar. Bu aydýnýmýz da bunu yapýyor.

Bunlarla da yetinmiyor.

Batýnýn bütün dünyanýn gözüne sokarcasýna Afganistan üzerinden ürettiði berbat kadýn imgesini de seferber ediyor. Cümlelerinde geçen "Taliban düzeni" ifadesiyle bunu yapýyor. Sanýrsýnýz bu ülkede kadýnlar öðretmen deðil, doktor deðil, ofislerde çalýþmýyorlar, kafelere gitmiyorlar, üniversite okumuyorlar, plajlarda yaþamýyorlar.

"Kadýn - erkek eþitliði,

cinsiyet eþitliði olmayan bir ülke,

geriliðe, yoksulluða, karanlýða mahkûmdur".

Bu ifadelerle de baþka bir mitolojiye geçiyor. Post-modern mitoloji bu. Kadýn erkek eþitliðinden cinsiyet eþitliðine sýçrýyor. Yani feminizmden eþcinsellik ideolojisine... Toplumsal cinsiyet eþitliðine karþý çýkan da mahkûm ediliyor. Bu ideolojiye katýlmayan ülke yoksulluk, gerilik ve karanlýk imajlarýyla özdeþleþtiriliyor.

Eþitlik, eþcinsellik savunusu ve cinsiyetçilik ideolojisi üzerinden savunuluyor. Ýlerleme, refah, aydýnlýk sarf ettiði gerilik, yoksulluk ve karanlýk kelimelerinin pozitif olanlarý. Böylece eþcinsellik ve cinsiyetsizlik de ilerleme, refah ve aydýnlýk olarak kodlanýyor.

Bu aydýnýmýz, seçilmesi durumunda mecliste yapacaðý ilk icraat nedir biliyor musunuz?

Bir manifesto mu, meseleleri aydýnlatan bir yaklaþým mý, yol açýcý yeni bir çaðrý mý, Türkiye'ye bir gelecek projeksiyonu mu?

Hayýr, hiç birisi deðil.

Frak giymek! Ýdeali bu. TBMM'ye gittiði gün frak giymek istiyor. Atatürk'ün baþlattýðý geleneði yeniden canlandýrmak istediðini söylüyor. Tipik bir CHP modernleþme zihniyeti. Eðlenceye, elbiseye, giyime ve hatta rakýya indirgenen bir çaðdaþlýk anlayýþý! O kadar demokrasi deyip duran, darbelere karþý çýkan kitaplar yazan bir aydýnýn vardýðý ideal...

Kürtlerin oyu ile meclise gelecek bu aydýn, Kürtlerin frak giymediði ve hatta onu tanýmadýklarýndan haberi yok. Peki, Kürtler, frak giymeyi birinci ideal gören bir siyasetçiye neden oy versin?