Frankofon Ahmet, senin derdin ne? Darbe mi istiyorsun?

Senin “Ömer” diyeceðin, aðzýný büzüþünden belli... 

Bu cümleden olarak, “Seçimle gelmiþ müstebitten kurtulalým da, sonu nereye varýrsa varsýn!” diyeceksin de, diyemiyorsun. 

Birtakým süslü ve parlak cümlelerin arkasýna sýðýnarak istediðin þeyin ne olduðunu gizlemeye çalýþýyorsun. 

Ýstediðin þey belli deðil mi? 

Ne pahasýna olursa olsun, Erdoðan’dan kurtulmak. 

Bunun hangi araçlarla, hangi enstrümanlarla, hangi aktörlerle gerçekleþtirildiðinin bir önemi yok. 

Kurtulalým da, nasýl kurtulursak kurtulalým. 

Sandýk dýþýndaki her yol mubah... 

Çünkü müstebit (yani Erdoðan), bir “oy çoðunluðuna” dayandýðý için sandýkla gitmiyormuþ. 

Daha doðrusu, bugüne kadar sýnandýðý üzere, demokratik mekanizmalar sonuç vermiyormuþ... 

Çare? 

Çare, meþru mekanizmalarýn dýþýna çýkmak. 

Hem seçimle gelmiþ olacak, hem de keyfinize uygun davranmadýðý için “müstebit” olacak. 

Öyle mi? 

Bu da sizlerin, yani kendilerini “demokrat, liberal, sosyalist” diye taltif eden “Fetullah kapatmasý” aydýnlarýn halt karýþtýrmasý... Birazcýk akýl sahibi olsaydýnýz, en azýndan altýna imza attýðýnýz kitaplarý okusaydýnýz, “oy çoðunluðu”nun “faþizm” demek olmadýðýný, dünya tarihinde hiçbir müstebitin “sandýk”la iktidarýný pekiþtirmediðini görürdünüz. 

Görürdünüz ve utanýrdýnýz. 

Fazla uzatmayalým, mikrofonu Cumhuriyet yazarý Ahmet Ýnsel’e uzatalým. 

Bakalým, “sandýk”tan ümidini kesen Frankofon Ahmet, seçimi Erdoðan’ýn kazanmasý durumunda bize hangi akýbeti reva görüyor? 

Buyurun: “Adil olmayan koþullarda ama gerçekten seçim kazanmýþ bir muktedirin sahip olduðu meþruiyetle, kaybettiði seçim sonuçlarýný açýkça hile yaparak, kavga çýkararak kendi lehine çeviren ya da masayý devirip elinde silahla ayaða kalkan bir müstebitin arasýndaki fark önemsiz midir?”

Utanmaz arlanmaz Ahmet, “Erdoðan hile yapacak” demeye çalýþýyor. 

Düþüncenizi “Erdoðan’ýn hile yapacaðý varsayýmý” üzerine kurarsanýz, söyleyecekleriniz üç aþaðý beþ yukarý þöyle bir þey olacaktýr: “Türkiye toplumunda güçlü ve eski bir siyasal meþruiyet dayanaðý olan seçim meþruiyetini muktedirin bir kalemde silip atmasýnýn sonuçlarý, kendisinin öngördüðü gibi olmayabilir...”

Demek istiyor ki Ahmet, “Sandýktan çýkabilirsin ama hileyle kazandýðýn için, seninki seçim meþruiyetine girmeyecektir.”

Zihninizi fazla zorlamayýn... 

Frankofon Ahmet, hangi durumlarda seçimin meþru olacaðýný söylüyor (muhalefet kazanýrsa, seçim meþru olacak) ve “müstebit” ilan ettiði Erdoðan’ý þu sözlerle tehdit ediyor: “Siyasal meþruiyetin dayanaðý olan seçim meþruiyetini silip attýðýn için (yani hile yaparak rakiplerine kaybettireceðini bildiðimiz için), sonuç öngördüðün gibi olmayabilir.”

Çünkü “Adil olmayan koþullarda ama gerçekten seçim kazanmýþ bir muktedirin sahip olduðu meþruiyetle, silah gücüne dayanarak masayý deviren bir müstebitin sahip olduðu meþruiyet arasýnda fark yok”muþ... 

Peki, çare? 

Çare seçim yapmamak... 

Çünkü seçim yaparsanýz, “Müstebitin seçilme meþruiyetini tazelemesine istemeden de olsa katkýda bulunmuþ olursunuz...”

Bunu, Cumhuriyet yazarý Frankofon Ahmet yazýyor. 

Daha açýk söylemek gerekirse, darbe istiyor. (Darbeden umutlarýný kestiler... Farklý bir “toplumsal mücadele” istiyorlar. Nasýl farklý? Frankofon Ahmet bunu detaylandýrmýyor. Ama þu an Silivri Cezaevinde yatan adaþý “iç savaþ”ya da “bize çok acý çektirecek büyük bir toplumsal altüst oluþ”istiyordu.)

Hadi istesinler de... 

Ýnsan yine de sormadan edemiyor: 

Baþýmýzda tonla hadise geçti... En son 15 Temmuz’u yaþadýk... 

Hâlâ kaldý mý bunlardan?