Bugün Fransa'da Baþkanlýk Seçimi'nin ikinci merhalesi yapýlacak...
Ýki hafta önceki seçimde 6-7 namzed arasýndan Emmanuel Macron yüzde 27-28'le birinci, Madam Marine Le Pen ise, yüzde 23-24 civarýnda oy alarak ikinci oldular. Hiç birisi de yüzde 50'yi aþamadýklarý için, Fransýz seçmenlerine, en fazla oy alan ilk iki isim arasýnda yeni bir tercih yaptýrýlacak...
Hâlbuki tarafdarlarý, Macron'un 6 ay öncelerde hele de, yüzde 27-28'lerde kalacaðýna hiç ihtimal vermiyorlardý. Aþýrý ýrkçýlýk ve de Ýslâm düþmanlýðýnda bayrakdarlýk yapan Le Pen'in yüzde 24'leri bulacaðý da beklenmiyordu.
Bizde Avrupa âþýklýðýný kuklalýk derecesine getirmiþ olan, hele de son 200 yýlýn okumuþ sýnýflarý arasýnda yer alan ve münevver /aydýn yaftalýlarýn birçoðunun -Ziya Paþa'nýn 150 sene öncelerde dediði gibi- 'Mösyö -pardon..' diyerek eylersen feth-i kelâm, (Söze, 'mösyö- pardon' diyerek baþlarsan,) /Denilir her sözüne, 'ayný kerâmet gibidir..' diye ve medenîyet örneði olarak gördükleri ve adalet (Justice), hürriyet (liberté), eþitlik (égalité), kardeþlik (fraternité) gibi bayraklaþtýrýlmýþ sloganlarýna hayran kaldýklarý Fransa'da, bugün halkýn tercihleri arasýnda Le Pen gibi birisinin ilk merhalede seçmenlerin dörtte birinin desteðini alacaðýna ihtimal verilemezdi.
Hele de bugün, ikinci merhale seçimlere gidilirken, son yapýlan anketlerde, 'Le Pen'in yüzde 40'ý aþtýðý görülmekte... Kararsýzlar'ýn da ona yönelmesi halinde, Macron'un elenmesi bile sözkonusu...
Ayrýca, Macron da, Le Pen'den daha iyi birisi deðil... Belki, Le Pen, fiilen, 'en kötü...' konumda...
Yani, Fransýz seçmenleri, bütün adaylarý, zâten kötülerden oluþan bu seçimin bu nihaî merhalesinde kötü ile en kötü arasýnda bir seçim yapacaklar.
Le Pen, kazanmasý halinde, kadýnlarýn sokakta baþörtülü olmasýný yasaklayacaðýný gayet net þekilde ve ýsrarla ifade ediyor; (elbette Müslüman hanýmlarýn, rahibelerin deðil...) Ayrýca, Le Pen, Macron'u, 'terör odaðý' halinde gördüðü câmileri- mescidleri kapatmakta yetersizlik'le suçlamakta ve seçildiðinde Fransa'daki 570 mescidi kapatacaðýný söylüyor. Macron ise, Müslümanlar aleyhindeki bu vaadlerini gerçekleþtirmeye kalkýþmasý halinde, Le Pen'in 'Fransa'da bir iç-savaþ çýkartacaðý'ný bir dile getiriyor ki, Fransa'daki sosyal bünyenin ne kadar kýrýlgan olduðu ve geçtiðimiz yýllarda aylarca süren ve geceleri Paris sokaklarýnda binlerce arabanýn ateþe verildiði karmaþayý çaðrýþtýrýyor zihinlerde...
*
Le Pen'in müslümanlara bu kararlý duruþu, sadece Ýslâm ve Müslümanlara beslediði korku ve nefreti deðil, ayný zamanda Müslümanlarýn Fransa'nýn sosyal yapýsýnda görünmeyen bir güç halinde derinden derine nüfuz ettiðini, iþlediðini ve o korku ve nefretin halkýn yarýsýna yakýn bir kesimi tarafýndan da paylaþýldýðýný gösteriyor. Bu zorbalýk ve ilkellik tavrý karþýsýnda Müslümanlar elbette þaþýrmýyorlar ve onlara kendi içlerinden hangi sýfatlarla hitab edeceklerini biliyorlar.
Asýl önemli olan, Müslüman toplumlarýnda 'Ahh Avrupa...' diye yanýp tutuþan, kendi halklarýndan kopuk ve o dünyanýn baþkentlerini beyinlerine ve ruhlarýna 'bir medenîyet kýblesi' halinde seçmiþ olanlarýn bu ilkellik karþýsýnda ne diyecekleridir. Ki, onlardan nicelerinin, Paris, Viyana, Berlin ve diðer Batý Avrupa baþkentlerinde örtüleriyle Müslüman olduklarýný hissettiren hanýmlarý görünce nasýl bir köle ruhluluðuyla Fransýzlardan daha fransýzlaþýp, 'Yaww, buralarda da böyle dolaþýlmaz ki...' dediklerine oralarda yaþayanlar defalarca þahid olmuþlardýr. Ziya Paþa, taa o zamanlar, öylelerini görüp,
'Londra, Paris, Viyana ve Berlin'i görmek,
Kâbetullah'la (Mescid-i) Aqsâ'yý görmek gibidir.'
diye boþ yere dememiþti...
*
65 milyonluk Fransa'da kendilerini açýkça 'müslüman' olarak niteleyen 6-7 milyon kadar, 'onda bir' nisbetinde bir kesim bulunuyor. Çoðu, Afrika ülkelerinden, eski Fransýz sömürgesi diyarlardan gelen 8-10 milyon kadar da, inanç kimliklerini gizlemek ihtiyacýný duyan büyük bir kesimin olduðu söyleniyor. Nitekim, Paris ve diðer büyük þehirlerde Afrika kökenli olduklarý derilerinin çikolata renkli oluþundan belli olan yüzbinlerin, baþörtülü hanýmlarý ve onlarýn yanýndaki erkekleri hemen ve sýrf ticaret için deðil, gerçekten de kalbî yakýnlýklarýný belirtmek için, 'Selâmunaleykum' veya 'Esselâmualeykum ve rahmetullah...' diye selâmladýklarý görülür. Macron'un ana sloganý, 'Nous tous...' (Hepimiz...) diyor; Le Pen ise, 'Femme d'ETAT' (Hükûmet Kadýn...) sloganýný kullanýyor; yani güç gösterisi yapýyor...
Macron ise, her ne kadar güç gösterisi yapsa da, pek tutarlý görülmüyor.
Macron, ayrýca Le Pen'in 'Putin'ci' bir siyaset izleyeceðini de iddia ediyor. Rusya Baþkaný Putin'in son Ukrayna Savaþý'ndaki korkunç barbarlýðý yüzünden dünya kamuoyunda 'barbar bir kötü adam' durumuna gelmiþ olmasýný Macron da bu seçimde koz olarak kullanmak istiyor.
Le Pen ise, Fransa'yý NATO'nun askerî kanadýndan çýkaracaðýný söylüyor... Ki, geçmiþte, o ayrýlýþý, General De Gaulle de gerçekleþtirmiþti; 1964'de Fransa'nýn, Atom Bombasý denemesini baþarýyla yaptýðýný açýkladýktan sonra... Ama, daha sonraki yýllarda Fransa yeniden dönmüþtü NATO'ya...
Ancak, Le Pen, NATO'nun 5. Maddesine baðlý kalacaðýný de ekliyor. Yani, Fransa bir saldýrýya mâruz kalýrsa, NATO'dan yardým almayý veya, NATO savunma alanýna ve üyelerine bir saldýrý olmasý halinde NATO üyesi olarak devreye girmeyi sürdürecek... Le Pen, ayrýca Fransa'yý AB'den çýkarmaktan da söz ediyor. Týpký, Ýngiltere gibi...
Böylece, AB'deki Almanya hegemonyasýný kýrmak istediðini ve AB'nin fakir ülkelerinin bedelini, Fransa'nýn ödememesi gerektiðini anlatmýþ oluyor.
Yani, hangi tarafýndan bakýlýrsa bakýlsýn, Fransýz seçmeni, iki kötü arasýnda, yani 'ehven-i þerr' gördüðünü tercih etmek noktasýnda, bugün...