Fransa’da gibi

Fatih Terim, İsveç karşısında kazanırken güven vererek beğeni toplayan ilk onbiri bir değişiklikle sahaya sürdü. Volkan Şen yerine Hakan Çalhanoğlu vardı. Bu değişiklik İsveç’ten daha zorlu bir rakip olan Avusturya karşısında top kazanma işlerinde daha güçlü olmayı vaat ediyordu.  Çalhanoğlu farkını hem bu yolda hem de görkemli frikik golünde gördük. Hakan nerede ise tüm rakibin kaleye yığılmasına izin verecek, ama gene de çakacaktı golünü. Serbest vuruş sanatını bir kere daha hayran bıraktırarak gösterdi... Bu güzel bir gerçekti, ama Volkan Şen’i de aradık ilk yarıda. Çünkü çabuk hücumlar ihtiyacımızdı. Öne çıkmalı ve topu orada bir organizasyona sokmalıydık. Yapamadık. Hücuma hızlı hazırlanma yanımız cılız kaldı. Savunmada alan daraltma çabukluğunda da yetersiz kaldık. Daha verimli, uyumlu stoperlerimizi devreye sokmamız; Mehmet Topal’ı da öne çıkarmamız gereği, bu maçın bize yaptığı önemli uyarıydı.

Ernst Happel’deki hazırlık maçı gerçek bir şampiyona mücadelesi çizgisindeydi. Avusturya zorlu, ciddi bir rakipti. Bize ayna oldu, eksiklerimizi apaçık söyledi. Fransa’da başarı için dünkü çizgimizi aşmalıyız. Ki bu da öncelikle iki stoperi devreye sokabilmekle olabilecek. Her bölgemizde oyuncu sayısı olarak daha zenginleşmemiz gerek. Fatih Terim erken dakikalarda çok sayıda oyuncu değiştirerek takımın oyun kimliği ile oynamadı. Belli ki bu kadroyu kafasına koymuştu. Milli formaya oyuncu ısındırmak yerine, takımı belli bir oyuna ısındırmak peşindeydi. Keşke stoperlerini kazanmış bu takımla Haziran’a değin birkaç maç daha yapılabilse. Hem oyun anlayışı iyice oturur hem savunma deliklerinin tıkanması sağlanır hem hücuma çabuk çıkma alışkanlığı edinilir. Eksiğimiz var, ama gerçek şu ki bu oyunlar gelecek için endişe değil, güven veriyor.