Yazýmýn baþlýðý bazý arkadaþlarý þaþýrtabilir, Fransa’dan, özellikle de iktisadi alanda, alýnacak ders mi kaldý diye sorulabilir.
Bu soruyu soranlar da, meselenin özünü görmezler ise, büyük ölçüde haklý gibi durabilirler.
Fransa gerçekten ekonomik olarak çok sýkýntýlý bir dönemin içinden geçiyor.
Fransa sýfýr büyümeden bir türlü çýkamýyor, sýfýr büyümeye baðlý olarak da iþsizliði artýyor.
Bütçe açýklarýnda Maastricht kriterini ne zaman yakalayacaklarý da belirsiz.
Fransýz ekonomisinin en büyük istihdam yaratan sektörlerinden otomotiv endüstrisi 2012’yi büyük zararlarla kapattý; büyük bankalar da büyük zararlar üretiyorlar.
Ýþgücü verimlilikleri Almanya’ya oranla çok daha düþük ve iþgücü maliyetleri çok yüksek.
Lafý uzatmayalým, neresinden bakarsanýz bakýn ekonomide iþler iyi gitmiyor.
Bir alan hariç; bu istisnai alan da yabancý þirketlerin hala Fransa’ya büyük ölçüde yatýrým yapmayý sürdürmeleri.
Fransa’ya giren bu doðrudan yabancý yatýrýmlar da olmasa ekonomi iyice dibe vuracak.
Ekonomide yaþanan tüm olumsuzluklara raðmen Fransa her sene milli gelirinin yaklaþýk yüzde ikisi kadar doðrudan yabancý sermaye yatýrýmý çekebiliyor.
Fransa’nýn milli geliri iki trilyon avro ise, yüzde ikisi ABD dolarý olarak yaklaþýk elli milyar dolar; 2012 senesinde Fransa’ya yönelik 693 yabancý yatýrým kararý alýnmýþ, meblað da elli milyar dolarý epey aþacak.
Yatýrým yapan ülkelerin baþýný da ABD, Ýtalya, Hollanda gibi ülkeler çekiyorlar.
Üstelik, bu yatýrým kararlarý Fransa gibi sendikalarýn çok güçlü olduklarý bir ülke için alýnýyor; Fransa “sendikacýlar cenneti, iþveren cehennemi” imajýný hala koruyor.
Peki, bu olumsuz gibi gözüken ekonomik koþullarda, iþ piyasasýnýn da iþveren için sýkýntýlý olduðu bir ülkeye senede elli milyarý aþan ABD dolarý dýþ yatýrým nasýl geliyor?
Türkiye ve özellikle siyasi iktidar bu sorunun cevabýný çok iyi araþtýrmalý.
Bu sorunun yegane cevabý, kanýmca, Fransa’nýn dýþ aleme verdiði hukuk devleti imajýnýn ihtiþamýnda; yabancý yatýrýmcý bir ülkeye giderken ilk baktýðý konu bu ülkenin hukuk sisteminin eriþtiði nokta.
Türkiye Fransa’ya oranla çok daha hýzlý büyüyen bir ekonomi, bütçe disiplinsizlikleri kalmamýþ bir ülke, nüfus çok daha genç ve dinamik, iç piyasa hala çok diri, Türkiye’de üretilen imalat sanayii mallarý AB ülkelerine, gümrük birliði nedeniyle gümrüksüz giriyor, iþgücünün maliyeti Çin, Hindistan kadar çekici deðil ama AB ülkelerine göre hala çok avantajlý ama, NEDENSE, Türkiye, 2012’nin ilk çeyreðinde ancak on milyar dolarlýk yabancý doðrudan yatýrým çekebildi, Fransa ise ayný dönemde (2012, ilk üç çeyrek toplamý) 48 milyar dolar doðrudan yabancý yatýrým çekmiþ.
Yukarýda, büyük harflerle yazdýðým “NEDENSE”nin açýklamasý iki ülke arasýnda hukuk devleti farkýndan baþka þey olamaz gibime geliyor.
Fransa, Ýngiltere düzeyinde hukuk devleti ol(a)mamanýn maliyetinin bizlere düþük büyüme, iþsizlik, fakirlik, cari açýk olarak dönmesine de bendeniz tahammül edemiyorum.
Türkiye hukuk devleti açýklarýný HEMEN kapatýp senede elli milyar doðrudan yabancý yatýrým çekse, cari açýk problemi problem olmaktan çýkar, Merkez Bankasý iç talebi dizginlemek, kredileri pahalandýrmak için uðraþmaz, hýzlý büyürüz, cari açýk veririz, bu açýðý da, nitelikli bir biçimde yabancý yatýrýmlarla kapatýrýz.
Ýleride iktisatçýlar, siyasetçiler “Türkiye tam bir hukuk devleti olmanýn siyasi maliyetlerine katlanamadýðý için ekonomide arzuladýðý yere gelemedi” demesin istiyorum.