Yaklaþýk bir yýl kadar önce, Mali’nin kuzeyinde ayrýlýkçý eylemler yaptýðý ileri sürülen Tuvareklere karþý sivil yönetimin yetersiz kaldýðýný iddia eden ordu, bir darbe yaparak yönetimi ele geçirmiþti. Rejimin ülkede istikrarý saðlama çabalarýna en büyük destek Fransa’dan gelmiþ ve 4 bin askeriyle duruma müdahil olmuþtu. Bu askeri müdahale sonrasýnda ‘radikal Ýslami örgütlerle mücadele konusuna BM de 12 bin kiþilik Barýþ Gücü ile katýldý; Fransa zaman içinde ülkeden çekileceðini ve sorumluluðu BM’ye devredeceðini bildirdi.
Mali hükümetinin talebi ve BM’nin onayýyla askeri müdahalede bulunan Fransa, öngördüðü tarihte çekilmedi; tersine asker sayýsýný artýrdý. Fransa’nýn ardýndan ülkeye Afrika Birliði Örgütü barýþ gücü de girdi. Bir dizi çatýþma sonrasýnda Haziran 2013’de hükümet ile Tuvarekler arasýnda anlaþma imzalandý; ancak Fransa askerlerini geri çekmedi. Fransýz gazetecilere ve askerlerine yönelik eylemlerin artmasýný gerekçe göstererek 2013 sonuna kadar asker sayýlarýný üçte bire düþüreceklerini duyurmakla yetindi.
NATO adýna Libya’ya askeri müdahale yapýlýrken de ön saflarda yer tutan Fransa’nýn Afrika’ya yeniden askeri gücüyle girme konusunda ýsrarlý olduðu anlaþýlýyor, zira tek örnek Mali ve Libya deðil.
Sýra Orta Afrika’da
Orta Afrika Cumhuriyeti’nde General Bozize’yi deviren Seleke isyancýlarý, Mart 2013’te Djotodia’yý ilk Müslüman devlet baþkaný olarak seçmiþlerdi. Ancak ülkedeki din ve kabile savaþlarý sona ermemiþti. Kasým ayýnda iç savaþ koþullarý aðýrlaþýnca, Fransa aynen Mali’de olduðu gibi, önce BM onayý alarak ardýndan da Afrika Birliði Örgütü’nü arkasýna takarak Mali’ye askeri müdahale kararý aldý. Zaten eski sömürgesi olmasý hasebiyle ülkede 400 kadar askeri olan Fransa, 7 Aralýk’ta müdahaleye baþladý.
Ancak bu kez Fransa hükümeti bazý sorulara maruz kaldý ki, bunlarýn baþýnda eðitim bütçesinden bile kesinti yapýlýrken askeri harcamalarýn nasýl karþýlanacaðý geliyordu. Ýlk yanýt Maliye Bakaný’ndan geldi. Bu masrafý Afrikalýlarý Çinliler karþýsýnda tek baþýna ve savunmasýz býrakmamak için yaptýklarýný açýkladý. Yani esasen Fransa’nýn Çin’e Afrika’da savaþ açtýðýný söylemiþ oldu.
Hollande’dan gelen açýklamalar ise muhtemelen Fransýzlarýn içini daha fazla rahatlattý. Zira, ilk etapta ülkeye gidecek bin 600 askerin Afrika kökenli olduklarýný söyledi. Yani Fransa Afrika Birliði bünyesindeki askerleri eðitip önden sahaya gönderecek, Fransýzlar daha az riske girecek.
Gerekçe ve uygulama
Fransa için baþkalarýnýn ölecek olmasý tüm Fransýzlarý rahatlatmamýþ olmalý ki, baþka açýklamalar da yapýldý. Hollande, yapýlan müdahaleleri tarihi bir görev ve vicdani bir sorumluluk olarak açýkladý. Yani madem ki eski sömürgeleri söz konusu, tabi ki görev askeri müdahaleyi gerektirir. Sonra da esas konuya açýklýk getirdi ve operasyon için öngörülen 50 milyon Euro’nun AB tarafýndan karþýlanacaðý duyuruldu.
Para AB’den, asker Afrika’dan, sevk ve idare de Fransa’dan. Bu tablo, Fransa’nýn Afrika’da öyle ya da böyle yeniden etkili olma amacýný gösteriyor. Ne oranda baþarýlý olur, 600 kadar Fransýz firmasýný ve yatýrýmlarýný koruyabilir ve ne oranda askeri olarak kalabilir; emin olmak zor. Ancak Fransa’nýn beklentilerini adým adým örerken çok akýllý bir yol izlediðine dikkat çekmek gerekiyor. Tüm operasyonlarý BM nezdinde meþru, yani izinli. Ayrýca BM ile Afrika Birliði Örgütü’nü de yanýna almýþ durumda; yani ABD’nin Irak’ta yaptýðý gibi bir durum yok. Ayrýca, önce kendi gittikten sonra arkasýndan AB’yi de taþýyacaðý belli. Bu üç konuyu dikkate alýnca, sahada riske girmeye meraklý Fransa’ya kim ‘ne arýyorsun oralarda?’ diye sorar ki.