Fransa’nýn hýrslarý

Fransa’nýn evrenselci ve laik hýrslarýnýn kalýntýlarý, ülkenin kolektif hafýzasýnda hala yer almakta. Bunlar, bir zamanlar ülkenin “uygarlaþtýrma misyonunun” ve ekonomik ile jeopolitik çýkarlarýnýn korunmasý adýna, sömürgeciliðin itici gücüydüler. Birbirini takip eden hükümetler, kendilerini deðerler alanýnda fetihçi ve politikalar alanýnda baðýmsýz tasavvur ederek “Fransýz ulusu”nun kaderini tanýmlamaya çabaladýlar. Beþinci Cumhuriyet döneminde de ulusal hýrslar deðiþmedi: Liderlerin vizyon ve retorikleri, deðiþmeyen kendilerini algýlama biçimlerini ve istisnacýlýk iddialarýný yansýtýyor. Kültürel bir istisna olmasýndan istisnai bir kadere sahip olmasýna, Fransa kendini ayrý tutmaya görev itibariyle mecbur hissetti. Bunu bazen gururla, genellikle de küstahça yapmaya teþebbüs etti. Bu, Fransa Körfez Savaþý’na ve Irak’ýn iþgaline dahil olmayý reddettiðinde ortaya çýktý. Fransa, günümüzde hala önem taþýyan ve onu çaðýran vazifenin eþsizliðini cesaretle onaylayarak; ABD, Ýngiltere ve Ýsrail’e hayýr dedi.

***

Yine de geri dönüp Fransýz Cumhurbaþkaný Nicolas Sarkozy’nin beþ yýllýk dönemine baktýðýmýzda, varabileceðimiz tek sonuç þu: Fransa’nýn hýrslarý hala var olsalar da, yeni gerçekler bu hýrslarýn geride kalmasýna sebep olmuþ. Fransa artýk tam olarak eskiden olduðu þey deðil. Uluslararasý sahnede, daha önce ne Atlantik ittifakýnýn bu kadar yakýnýnda olmuþ, ne de Amerika’nýn tutumlarýna bu kadar yakýn bir çizgide durmuþtu. Bu; Çin, Rusya, Hindistan, Güney Afrika veya Latin Amerika gibi yeni ekonomik ve siyasal güç odaklarýnýn ortaya çýkmasýyla, Fransa’nýn kendisini yeni çok kutuplu dünyada avantajlý biçimde konumlandýrmaya çalýþtýðýný akla getiriyor. Buna benzer bir þey gerçekleþmiþ deðil. Fransa, Kuzey Afrika’daki “topraklarý”nýn ne kadar büyük kýsmýnýn ABD tarafýndan iþgal edilmiþ olduðunu fark edemeyerek, Tunus’ta kendini devre dýþý býrakýlmýþ buldu. Fransa, sadece ABD hükümetinin onayýyla Fildiþi Sahili’ne müdahale edebildi veya Libya’da bir nebze de olsa inisiyatifi olduðunu iddia edebildi. Önümüzdeki aylarda, zengin petrol rezervlerinin keþfinden sonra büyük önem kazanan iki bölge olan Kuzey Mali ve Nijer’de de ayný stratejik ittifak tekrar ortaya çýkacak gibi. Afrika, (Fransa’nýn hiç bu kadar Ýsrail yanlýsý olmadýðý) Ortadoðu, Afganistan ve daha geniþ olarak Asya’da, Fransa tarafýný seçti ve artýk zerre siyasi baðýmsýzlýða sahip deðil. Yetkililer arada bir tavýr koysalar da, Fransa kendisini ikincil uluslarýn monoton þarkýsýna teslim etti.

***

Cumhurbaþkaný Sarkozy Avrupa’ya kendini, Avrupa’nýn siyasi birliðinin itici gücü, kriz dönemlerinde bir problem çözücü, bir reformcu olarak tanýttý... Elbette Almanya ile birlikte. Fakat bu yapmacýk gösteri ve tavýrlarýn ardýnda, Fransa artýk baðýmlý bir konumda; Almanya bir ekonomik baþarý modeline dönüþtü. Birkaç yýl önce bile böylesi bir taraf alacaðý düþünülemezdi. Avrupa’nýn tanýmlanmasýnda büyük payý olan Fransýz güç yapýsý, vizyon ve amaçlarý; teknokrat veya idari bir statüye indirgendi. Kendi durumu her geçen gün Ýspanya’nýnkine daha çok benzerken, Almanya’nýn baþarýsýný kutlamaktan baþka seçeneði yok ve bankalara, çokuluslu þirketlere

ve zenginlere boyun eðecek. Fakat gerçeklik deðiþmiþ olsa da, retorik deðiþmiþ deðil: Fransa, Türkiye konusunda olduðu gibi, tavýr koymaya ve semboller savurmaya devam ediyor. Ülke Avrupa idealini o kadar ümitsizce temsil etmek istiyor ki,

“Avrupalý deðil”, “fazla Müslüman”, fazlasýyla “öteki” þeklinde deðerlendirilen Türkiye ile bilinçli bir þekilde yüzleþiyor ve Ermeni soykýrýmýyla ilgili þüphe duymayý suç kapsamýna sokmak için kanun çýkarýyor. Bu kendini beðenmiþ ve boþ cesaret gösterisi, herhangi bir içerikten yoksun, aldatýcý siyasi kavramlar kullanan günümüz Fransa’sýnýn çeliþkilerini mükemmel bir þekilde sembolize ediyor.

*Bu yazý STAR Gazetesi için kaleme alýnmýþtýr.