Sevil NURİYEVA İSMAYILOV
Sevil NURİYEVA İSMAYILOV
Tüm Yazıları

Fransa'nın “Macron” vakası ve etkilenecek Avrupa

Avrupa'nın içinde bulunduğu krizin ayak seslerini, bir kaç yıldır artan ırkçılık ve İslam düşmanlığı söylemlerinden anlamıştık.

İkinci Dünya Savaşına sebep olan bir çoğu nedenlerin yanı sıra Almanya merkezli Avrupa'dan yükselen ırkçılık seslerinin olduğunu da yabana atmamalıyız. Çünkü tarih bize, Avrupa'nın değerler sisteminin kodlarını anlatıyor. İnsan merkezli söylemleri ile önce kulaklara hoş gelen ve neredeyse dünya değerler sistemini oluşturma gayretiyle başka değerleri yok saydığını, sonradan anlamak acı bir gerçek!

Avrupa devletlerinin birbirleri ile savaşlarına, sadece yalın gözle bakıldığında bile, menfaat odaklı çatışmaların motivasyonunu anlayabiliyoruz. Macron'un geldiği nokta kendisi ile sınırlı bakış açısı değil tabi ki.

İngiltere'nin sessiz Avrupa kıtasındaki dizayn çabalarını tabi ki, görerek yorumlara devam etmeliyiz.

İkinci Dünya Savaşında Almanya nasıl dizayn edilip körüklendiyse, içindeki ırkçı bakış açısı üzerine ciddi mühendislik nasıl organize edildiyse, şu anda Fransa’nın başına gelenler onun devamıdır dersek yanılmayız. O sebeptendir ki, Almanya ısrarla bu söylemlerden kaçınmaya gayret ediyor. Her ne kadar etmiş olsa da, kodlarındaki uçlarda dolaşma eğilimini bastıramıyor.

Fransa’nın milliyetçilik duygusunu, az çok edebiyatına aşina olanlar biliyor. En büyük dedikleri yazarlarının romanlarından, başka değerler ve medeniyetlere bakış açısının nasıl düşmanca niyetlerin körüklediğini biliyoruz. Fransa esasında kendi içine girdiği girdabı iyi irdelemek zorunda. Çünkü Macron üzerinden inşa edilmeye gayret edilen şey veya bu aşırı söylemlerin kendisini nasıl etkileyeceğini görmesi lazım. Bir taraftan yüz yıllardır sömürdüğü Afrika ve Orta Doğu ülkelerinin kendince yanında tutma peşinde olurken, o coğrafyaların dini değerlerini hiçe sayması, nasıl üsten bakış açısına sahip olduğunun açık bir gösterdiği değil mi?

Macron; bir taraftan Libya'da elinden çıkan durumu geri döndürmek isterken, diğer taraftan ortaklarını veya ortak olması mümkün olanları kendinden kaçırmaya başladığını acaba görebiliyor mu?

Dikkat ederseniz Ermenistan'daki Paşinyan, aynen Macron modeli bir profil sergiliyor. Bir taraftan kaybediyor, diğer yandan düştükçe daha da acımasız söylem ve eylemlerin mimarına dönüşüyor.

Macron'un İslam düşmanlığı içeriği, Fransız dergisinin görsele yansıttığı terörün başka dili olarak karşımıza çıkması, genelde Avrupa'nın özelde ise Fransa’nın çıkmazının işaretidir.

Fransızların bunu nasıl nizama sokacağını kestirmek zor lakin anlaşılan şudur ki, Fransa kamuoyu medya siyaset kimlerin hegemonyasında olduğunu okuyamadan lokaldeki sorunlarını çözmede zorlanacaklar. Fransa’nın kendi sömürgesi olan ülkelerin "Macron ve Fransa karşıtı" boyuta geçmemeleri için bu sergilenen ırkçı tutumdan vazgeçmesi şarttır. Aksi taktirde tarihten ders çıkarılmadan Avrupa'nın yeni krizin ortasına iteklediklerini göze almaları gerekecektir.

İngiltere sessiz sedasız ileriye yönelik hamlelerini, ayağına dolaşanları nasıl da bertaraf ettiğini uzaktan bakınca, daha mı net gözüküyor acaba?

Avrupa'dan çıkan insan haysiyetini, dini değerleri yok sayan söylem ve eylemlerin yeni uçurumun işareti olarak da görmemiz de yarar var. Evet, dünya 5'ten büyüktür tezi doğrulanıyor. Türkiye bu tezin nasıl doğru bir yanı olduğunu, sahada yeni yeni meydana çıkan durumlarla da göstermekte.

Rusya, İngiltere, Almanya bu durumu en iyi görenler sırasında olduğunu da bir tarafa not edelim. "Türkiye yalnızlaşıyor" gibi söylemleri devreye sokanların aslında küresel dengede giderek Türkiye tezlerinin nasıl da vazgeçilmez olduğunu görmeleri için bile Avrupa'nın içinde bulunduğu son haline bakması yeterlidir.