Avrupa'nýn içinde bulunduðu krizin ayak seslerini, bir kaç yýldýr artan ýrkçýlýk ve Ýslam düþmanlýðý söylemlerinden anlamýþtýk.
Ýkinci Dünya Savaþýna sebep olan bir çoðu nedenlerin yaný sýra Almanya merkezli Avrupa'dan yükselen ýrkçýlýk seslerinin olduðunu da yabana atmamalýyýz. Çünkü tarih bize, Avrupa'nýn deðerler sisteminin kodlarýný anlatýyor. Ýnsan merkezli söylemleri ile önce kulaklara hoþ gelen ve neredeyse dünya deðerler sistemini oluþturma gayretiyle baþka deðerleri yok saydýðýný, sonradan anlamak acý bir gerçek!
Avrupa devletlerinin birbirleri ile savaþlarýna, sadece yalýn gözle bakýldýðýnda bile, menfaat odaklý çatýþmalarýn motivasyonunu anlayabiliyoruz. Macron'un geldiði nokta kendisi ile sýnýrlý bakýþ açýsý deðil tabi ki.
Ýngiltere'nin sessiz Avrupa kýtasýndaki dizayn çabalarýný tabi ki, görerek yorumlara devam etmeliyiz.
Ýkinci Dünya Savaþýnda Almanya nasýl dizayn edilip körüklendiyse, içindeki ýrkçý bakýþ açýsý üzerine ciddi mühendislik nasýl organize edildiyse, þu anda Fransa’nýn baþýna gelenler onun devamýdýr dersek yanýlmayýz. O sebeptendir ki, Almanya ýsrarla bu söylemlerden kaçýnmaya gayret ediyor. Her ne kadar etmiþ olsa da, kodlarýndaki uçlarda dolaþma eðilimini bastýramýyor.
Fransa’nýn milliyetçilik duygusunu, az çok edebiyatýna aþina olanlar biliyor. En büyük dedikleri yazarlarýnýn romanlarýndan, baþka deðerler ve medeniyetlere bakýþ açýsýnýn nasýl düþmanca niyetlerin körüklediðini biliyoruz. Fransa esasýnda kendi içine girdiði girdabý iyi irdelemek zorunda. Çünkü Macron üzerinden inþa edilmeye gayret edilen þey veya bu aþýrý söylemlerin kendisini nasýl etkileyeceðini görmesi lazým. Bir taraftan yüz yýllardýr sömürdüðü Afrika ve Orta Doðu ülkelerinin kendince yanýnda tutma peþinde olurken, o coðrafyalarýn dini deðerlerini hiçe saymasý, nasýl üsten bakýþ açýsýna sahip olduðunun açýk bir gösterdiði deðil mi?
Macron; bir taraftan Libya'da elinden çýkan durumu geri döndürmek isterken, diðer taraftan ortaklarýný veya ortak olmasý mümkün olanlarý kendinden kaçýrmaya baþladýðýný acaba görebiliyor mu?
Dikkat ederseniz Ermenistan'daki Paþinyan, aynen Macron modeli bir profil sergiliyor. Bir taraftan kaybediyor, diðer yandan düþtükçe daha da acýmasýz söylem ve eylemlerin mimarýna dönüþüyor.
Macron'un Ýslam düþmanlýðý içeriði, Fransýz dergisinin görsele yansýttýðý terörün baþka dili olarak karþýmýza çýkmasý, genelde Avrupa'nýn özelde ise Fransa’nýn çýkmazýnýn iþaretidir.
Fransýzlarýn bunu nasýl nizama sokacaðýný kestirmek zor lakin anlaþýlan þudur ki, Fransa kamuoyu medya siyaset kimlerin hegemonyasýnda olduðunu okuyamadan lokaldeki sorunlarýný çözmede zorlanacaklar. Fransa’nýn kendi sömürgesi olan ülkelerin "Macron ve Fransa karþýtý" boyuta geçmemeleri için bu sergilenen ýrkçý tutumdan vazgeçmesi þarttýr. Aksi taktirde tarihten ders çýkarýlmadan Avrupa'nýn yeni krizin ortasýna iteklediklerini göze almalarý gerekecektir.
Ýngiltere sessiz sedasýz ileriye yönelik hamlelerini, ayaðýna dolaþanlarý nasýl da bertaraf ettiðini uzaktan bakýnca, daha mý net gözüküyor acaba?
Avrupa'dan çýkan insan haysiyetini, dini deðerleri yok sayan söylem ve eylemlerin yeni uçurumun iþareti olarak da görmemiz de yarar var. Evet, dünya 5'ten büyüktür tezi doðrulanýyor. Türkiye bu tezin nasýl doðru bir yaný olduðunu, sahada yeni yeni meydana çýkan durumlarla da göstermekte.
Rusya, Ýngiltere, Almanya bu durumu en iyi görenler sýrasýnda olduðunu da bir tarafa not edelim. "Türkiye yalnýzlaþýyor" gibi söylemleri devreye sokanlarýn aslýnda küresel dengede giderek Türkiye tezlerinin nasýl da vazgeçilmez olduðunu görmeleri için bile Avrupa'nýn içinde bulunduðu son haline bakmasý yeterlidir.