Fransa’nın Türkiye açılımı

Avrupa Birliği sürecinde aslında beklenen oluyor.

Nicolas Sarkozy döneminde Türkiye-AB sürecine en büyük engeli getiren Fransa, artık yeni bir sayfa açmak istiyor.

Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları’nın Türkiye ile ilgili kararlarının da yer aldığı Genel İşler Konseyi bildirisinin çıktığı akşam, Fransa Meclisi’nde Fransa Aktif Türk İşadamları Derneği (FATIAD)’ın düzenlediği dostluk yemeği vardı.

40’a yakın Fransız milletvekili katılımcılar arasındaydı. Birinci ağızdan nabız yoklama imkanı doğdu hal böyle olunca.

Herkesin ağız birliği ettiği konu, “temiz bir sayfa açalım” cümlesi oluyor.

Detaylara inince ise “bekleyelim görelim” cümlesi geliyor. Örneğin somut olarak Fransa engellediği müzakere başlıklarını açabilir mi? Bunun için Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Türkiye ziyareti bekleniyor. Bu ziyaretten önce pek bir şey beklememek gerekiyor. İrlanda, Ocak ayında üstleneceği AB dönem başkanlığı sırasında iki fasıl açmaya hazır olduğunu kulislerde dillendiriyor. En az bir faslın açılabilmesi ise olası görünüyor. Zira Brüksel de farkında ki, bir şeyler yapılmazsa, adım atılmazsa, Ankara’nın AB’ye resti pek gecikmeyecek. AB ile ilişkileri takip edenler de dahil olmak üzere, pek çok kişi Türkiye’nin AB sürecinin çoktan bittiğini düşünmeye başladı bile. Oysa Suriye krizi başta olmak üzere bölgesel konularda Türkiye’nin üstlendiği rol giderek önem kazanırken, Brüksel’deki aklı başında isimler Ankara’dan vazgeçmek niyetinde değil.

Pınar Selek davası ve obsesif hukuk

15 yıldır süren ve 47 kez duruşma yapılan bir dava Pınar Selek davası.

Pınar Selek iki yıldır Fransa’nın Strasburg kentinde yaşıyor ve artık şundan eminiz ki “Pınar Selek olduğu için yargılanıyor”.

En büyük suçu bu.

Mısır Çarşısı, tüp gaz, bütün bu detaylar artık önemini yitirdi. Kimse hatırlamıyor.

Üç kez verilmiş beraat kararının bozulması akıllara “Bu kadına kim kafayı taktı?” sorusunu getiriyor.

Selek’in doktora yaptığı Strasburg Üniversitesi’ndeki hocası Prof. Samim Akgönül’e göre, Selek, 28 Şubat’ın mağduru olmuş bir isim. Darbe dönemlerine özgü puslu havalarda kurulan komplolardan nasibini alan Selek, 15 yıldır suçsuzluğunu ispatlamaya çalışıyor.

Artık Türk dış politikasının karşısında kalın bir Pınar Selek dosyası var. Bu dosyayı da bizzat yargının kendisi yarattı, başkası değil.

Fransa’da önemli bir destek var Selek’e. Başta Fransız Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Parlamentosu olmak üzere önemli bir siyasi destek görüyor. Akademik desteğin yanı sıra, sivil toplum kuruluşları da Selek’in etrafında.

Saldırılara da uğruyor. Selek’in Strasburg’da üç kez fiili saldırıya uğradığını anlattı Samim Akgönül.

Silivri’deki duruşmayla aynı gün görülen dava Ocak ayına ertelendi. İç hukuk yollarının tükenmesi durumunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) devreye girecek.

Vicdanlarda zaten mahkum olmuş olan bu mahkeme süreci, eninde sonunda tarihe gömülecek.

Darbelerle hesaplaşılırken, 28 Şubat mağdurları hatırlanırken, Selek’in mağduriyetinin giderilmesi, kelimenin tam anlamıyla ülkemiz için yeni bir sayfa anlamına gelecektir.

Defalarca beraat etmiş bir ismin ısrarla cezalandırılmaya çalışılması hukukun obsesifleşmeye başladığının trajik bir örneği olmuştur aynı zamanda.

Zorunlu bir tercih, bir sürgün olarak yaşadığı Fransa’da, Selek’in memleketinden uzakta geçirdiği her gün, umutlarımızın da yaprak yaprak dökülmesidir aynı zamanda.

Memlekete dair umudumuzu kaybetmeden iyimser olmaya devam edip, bu davanın “obsesif bir hakimin takıntısı” nedeniyle buralara geldiğini düşünelim. Memleket uzaktaki için sığınak ve en büyük umut. Takıntılı hukukçuların bu umudu yok etmesine itiraz etmeli.