Fransız icadı Türklükten istifa!

Geçen pazartesi bu köşede yayınladığım makalede vatandaşlık kavramının birleştiriciliğine temasla ‘Türkiye TC vatandaşlarınındır’ demenin daha doğru olacağını yazmıştım. ‘Türkiye Türklerindir’ söyleminin Türk olmayan unsurların asabiyet damarını kabartabileceğini ve bölücülerin ekmeğine yağ süreceğini yazmıştım. 

Nitekim bölücü terör örgütü Kürtlüğü öne çıkararak demokratik özerklik adı altında Türkiye’den ayrılma provaları yapıp durmakta.

Benim bu yazıma muhalif MHP’lerin bir gazetesinde yazan Arslan Tekin dostum, dün ‘Türkiye Türklerindir’ başlığıyla cevap yazmış.

***

Bildik söylemler.

Bir yığın mesnetsiz akıl yürütmeler cevap vermeye değmez. Tekin’in sığındığı saplantılardan sadece biri hakkında kamuoyunu bilgilendirmek isterim.

Tekin bizi eleştirirken bel altı vuruşlar yapmaktan geri durmamış, görüşümüze taş atmış, “Hocaları kim ki... Mustafa SabriAhmed Naîm... Biri Türklükten istifasını verir, diğeri Türk’e reddiye yazar” diyerek de baltayı taşa vurmuş.

***

Yer darlığı sebebiyle bu yazıda sadece Sabri Efendi’yi ele alalım.

Mustafa Sabri Efendi (1869-1954) özbeöz Türk’tür Tokatlıdır. Meclis-i Mebusan’da Tokat milletvekilliği yapmıştır son Şeyhulislamlardandır.

Dönemin tarihini birkaç kaynaktan okudum.

Ayrıca Sabri Efendi’yi bizzat ona talebelik yapmış değerli şahsiyetlerden ve eserlerinden tanıdım.

1975 yılında Sahih-i Müslim’e şerh yazan merhum Ahmed Davutoğlu’na (başbakan olan değil Yüksek İslam’ın eski müdürü olan Davudoğlu) altı ay sekreterlik yaptım. Merhum, Sabri Efendi’nin kelamda müçtehid derecesinde âlim olduğunu söylerdi.

Halen hayatta olan Emin Saraç hoca da Sabri Efendi’yi hayırla yad edenlerdendir.

Medine-i Münevvere’de bulunduğum beş yıl boyunca merhum Ali Ulvi Kurucu beye refakat ettim. Kendisi Sabri Efendi’ye sekreterlik de yapmıştı. Nitekim hatıratında uzun uzun Sabri Efendi’nin ilmi ve fikri seviyesinin ne denli yüksek olduğundan bahseder.

***

Daha sonra Arapların Sabri Efendi hakkındaki fikirlerini dinledim. Sabri Efendi ve Zahid Kevseri Mısır’a gittiğinde İslami ilimlerin merkezi sayılan Mısır’da alimler arayış içindeydi. Kimi modernizme, kimi ırkçılığa,  kimi batıcılığa kimi masonlara meyleder durumda iken Mustafa Sabri Efendi’nin makaleleri sayesinde gerçekleri görme imkanına kavuştuğunu söylediler.

Bir Arap akademisyen, Sabri Efendi’yi ve Zahid Kevseri’yi kastederek, “Akdeniz’den Mısır’ın üzerine iki güneş doğdu” demişti.

***

Türklükten istifasına gelince. Burada sözü Dr. Seyfi Say’a bırakalım. Say diyor ki:

“Çağdaş milliyetçilik bir tür dindir. Bunu ben söylemiyorum, hemen hemen bütün sosyal bilimcilerin yaptığı bir tespittir bu.

Lapidus, bu Türklüğü şöyle açıklıyor: ‘Türklük düşüncesi, laiklik ve modernizme olan temayülü daha da güçlendirdi. Çünkü bu düşünce, Doğu-Batı kimliklerini birbirleriyle uzlaştırmak gibi bir zahmete gerek kalmaksızın, Türkleri toptan İslam’dan uzaklaştırmayı mümkün kılmaktaydı.’ (Ira M. Lapidus, Modernizme Geçiş Sürecinde İslam Dünyası, çev. İ. S. Üstün, İstanbul 1996, s. 71.)

Böyle bir Türklük anlayışı bize aslında Batı’dan gelmiştir. Yani gayri millîdir. Türkler’e ve Türklüğe özgü değildir. Fransız icadıdır.

İşte merhum Mustafa Sabri Efendi, bu Fransız icadı Türklükten istifa etmiştir.”(http://beyanname.blogcu.com/seyhulislam-mustafa-sabri-efendi-hangi-turklukten-istifa-etmisti/12552838)

Aynı Sabri Efendi Mısır’daki hayatı boyunca da Türkleri savunmuştur!

Sabri Efendi kimi tercihleri konusunda eleştirilebilir ama bu konu onlardan değil!