Futbol... Siyaset... Aşırılık...

Yarıda kalan Beşiktaş-Galatasarayderbi maçı, bu akıbete uğramış ne ilk ne de son derbilerden biri olacaktır. Hatırlıyorum, Mart 2012’de, Atina derbisi olarak bilinen Olympiakos - Panathinaikos maçı, bırakın yarıda kalmayı, taraftarların polisle girdiği çatışma nedeniyle oynanmamıştı!.. “Sol” kimlik taşıyan Panathinaikos taraftarları, Yunanistan’ın yaşadığı ekonomik krizde tribünlerde açtıkları pankartlarla tanınıyorlar.

Futbol, Yunanistan’da, toplumun önemli bir bölümünün “siyasi ifade” biçimine dönüşmüş durumda. “Akdenizliler”in ortak karakteri bu. İspanya, İtalya, Portekiz... Ve şimdi tabii ki Türkiye...

Siyasetin tribünlere bu ölçüde yansıdığı dönemi ilk kez bu ağırlıkta yaşıyoruz. İspanya’yı düşünsenize, Real Madrid- Barselona-Atletik Bilbao üçgeninde yalnız siyasi değil “etnik hesaplaşmanın” izlerini taşıyan maçlara sahne oluyor. RealMadrid,İspanyol faşizminin sembolü”,Barselona ile  Bilbao, Katalan ve Bask milliyetçiliğinin armadaları. İtalya’da Lazio veya Roma taraftarlarının Livorno ile yaptıkları her maç büyük gerginlik.  Livorno taraftarı “Marksist” kimliği, diğer iki takım taraftarı ise “faşist” kimliğiyle tanınıyor.

Durun bitmedi... Livorno’nun İsveç merkezli Livorno İskandinavya TaraftarGrubunu oluşturanlar, Avrupa’nın “solcu” futbol kulüpleri dayanışması çerçevesinde Yunanistan’ın AEK ve Fransa’nın Olimpik Marsilya takımları ile “altın üçgen” kurmuş  durumda, üç takım taraftarları Avrupa maçlarında dayanışma gösteriyor. Yakında bu gruba İskoçya’nın Celtic’inin de katılması da bekleniyor. Livorno’nun Türkiye’den temas kurduğu kulüp Adana Demirspor. İki takımın 2009’daki dostluk maçına gönüllü katılan taraftar grubu ise Çarşı olmuştu. Tesadüf mü? Hayır... Normal...

Konu Celtic’ten açılmışken biraz anlatalım: İskoçya futbolunun iki büyük kulübü var, Celtic ve Rangers. Bu iki kulübün taraftarlarının İrlanda bağlantıları da bulunuyor. Bu nedenle Celtic, Katolik ve bir dönem İrlanda Kurtuluş Ordusu’nu (IRA) açıkça destekleyen taraftara sahip, Rangers, Protestan. İki kulübün maçları tarafların birbirlerinin dini tercihleri hakkındaki ağır slogan ve marşlarına sahne oluyor. Konu din... Binlerce taraftar... Ve karşılıklı sloganlar... Ortamın ağırlığını düşünebiliyor musunuz?..

Enseyi karartmayın

Tesadüf, bir Benfica-Porto maçı oynanacağı gün Lizbon’daydım, karşılaştığım manzara bizim Gezi Parkı olaylarına rahmet okutacak tarzdaydı. “Cumhuriyetçi”Benfica taraftarı, ambleminde hala “monarşinin” sembollerini” taşıyan Portoluları pek sevmiyor, ne yapalım.

Bütün bunları neden anlatıyorum, bir olay yaşadığımızda, sanki o olay, ilk kez ve yalnız bizim başımıza gelmiş gibi davranıyoruz. Öyle değil. Konu, futbol ve siyaset ilişkisi ve stadyumların hareketlenmesi ise, Avrupa, bunu 1930’ların ortalarından itibaren yaşıyor. Demokrasiler, insanların kitleler halinde bir araya geldiklerinde görüş ifade ettikleri rejimlerdir, bundan stadyumları ayrı tutmanız çok zor.

Avrupa demokrasisi dediğimiz, Katolik Celtic ile Protestan Rangers’ı kazasız-belasız maç oynatma kabiliyetine sahip bir kurumsallaşmadır. Irak’ta Sünni-Şii

iki takımın maç yaptığını düşünebiliyor musunuz?..

Bu nedenle, eğer futbolun siyasallaşması gibi bir sorunla karşılaştıysak, komşularımızın konuyu nasıl normal zemininde tuttuklarına ilişkin deneyimlerine yönelmemizde yarar var.

Unutmayın: Tribünler yönetilemezler, ancak idare edilirler...

Bir Demirel anısı

1992... Süleyman Demirel başbakan... Sohbet ediyoruz... Şunları söyledi: “Başbakanlığa oturduğumda en çok iki taraftan çekinirim. Birincisi ordu, ikincisi futbol. Ne askerlerin özlük işleri ve para sorunları biter, ne futbolun kavgası. Bu hükümetimde ilk defa rahat ettim İsmet bey (Sezgin) askerin işini karargahta hallediyor, Mehmet Ali bey (Yılmaz) de nasıl yapıyorsa futbolu kontrol ediyor. Onun işi İsmet beyinkinden zor...”

Futbol böyle bir dünya. Deneyimli bir siyaset adamına “ordunun meseleleri” kadar sıkıntı veren bir yapı...

Demokrasinin kurumsallaşmasında, yalnız Kürt veya Alevi sorununu çözmek, her türlü anti-demokratik vesayeti ortadan kaldırmak yok, her zaman “kaos” barındıran, var olduğu sürece barındıracak olan futbol ile de sabırlı beraberlik var...

Çünkü... Futbol bir spor değil... Başka bi’şey...