Ben futbol yazarý deðilim; zâten inceliklerini de pek bilmem. Fakat ömrümde ilk, daha doðrusu son defâ olarak kýsaca bir futbol yorumu yapmadan da edemeyeceðimi anladým; zîrâ bunu söylemezsem Hüt Daðý gibi þiþip patlayacaðýmdan emînim:
Þahsen, birtakým kötü niyetli kiþilerin iddia etdiði üzere, bizim futbolda yedi düvele mütemâdiyen yenilerek rezîl olduðumuz ve dünyâ durdukça bunun böyle devâm edeceði yolundaki görüþlere kat’iyyen iþtirâk etmiyorum.
Durmaksýzýn yenilmek elbetde bizim mukadderâtýmýz deðildir.
Türk kaleleri muhakkak ki edebiyete kadar yabancý takýmlarla her karþýlaþmada kovaya dönecek de deðildir. Gün gelecek bu çilekeþ millet de elbet gâlibiyet yüzü görecekdir!
1956’da Macarlarý 3-1 maðlûb etdiðimiz o þanlý zafer hâtýrasýný nasýl unutabiliriz? O mutlu çaðý elbet an gelecek elbet bir daha, hattâ belki ardarda iki defâ daha idrâk edeceðiz. Lâkin bunun gerçekleþmesi için evvelemirde bir þartýn, tek bir þartýn gerçekleþmesi gerekir!
Futbol oynamayý öðrenmek!
Bunu baþarabilmek içinse þart olan, bir mîrasyedi zihniyetiyle dünyânýn dört bir yanýndan en pahalý antrenörleri getirtmek deðildir.
O da aslýnda fenâ fikir deðildir ama eðer ardýndan bin türlü alaturka ayak oyunuyla antrenörleri de kendi suratýnýza benzetmez, onlarý binbir nânussuzca metodla korrümpe etmez iseniz!
Türkçesi soysuzlaþtýrýp výcýk výcýk hallere sokmaz iseniz! Yoksa elin gâvurlarýna milyonlarca dolar para ödemek yerine o paralarý pencereden caddeye boca etmek çok daha yararlýdýr!
Böylece hiç deðilse birkaç yüz garîban yolunu bulur ve bu arada para kapmak için boðazlaþýrken birkaç bini de telef olur da aþýrý nüfus artýþý problemi muvakkaten bile olsa az mikdar frenlenir. Ben de oturur kendi iþime bakmaya devâm ederim. Yettiniz be!
Ya öðrenin þu zanaati ya da sittirolup gidin; terzilik, kunduracýlýk, celeplikle uðraþýn! Hazýr açýlmýþken:
Ben þu bizim milletin futbol merâkýna da akýl erdirebilmiþ deðil. Ýnsan en azýndan muhayyilesinde idealize etdiði bir „þey”e âþýk olur. Türk Milleti’nin futbol merâký ise; þaþý, topal, kambur, eciþ-bücüþ ve üstelik gerzek bir karýya gönül vermek gibi birþey... Ama o karýnýn gerçekden öyle olduðunu bilmeyen de yok.
Yâni bile bile lâdes...
Allah ýslâh eylesin!
***
Almancada þöyle bir söz var:
„Tu’ Gutes und rede davon!” Ýyilik et ve bunu (heryerde, y.a.) anlat!
Bu tabii iþin meþrû yaný. Bir de iyilik etmediði halde etmiþ gibi konuþan, hattâ en büyük kötülükleri bile sanki iyilikmiþ gibi gösterenler var ki bu da meselenin iðrenç yanýný teþkîl ediyor. Bu tarz dikta rijimlerinin ilgi alanýna girer daha ziyâde; fakat sýrf onlarýn inhisârýnda olmadýðýný da belirtmek gerek.
Gerçekden iyi olan iþleri baþkalarýna anlatmak ise meþrû bir yol.
Gerçi ferdler bunu yapdýklarýnda onlara da pek olumlu bakýlmaz, övüngenlikle suçlanýrlar ama bu nihâyet, meselâ cezâ hukukunun ilgi alanýna girmez. Öte yandan hassas ruhlar için övüngenlikle suçlanmak ihtimâli bile hiç câzib deðildir.
Ben onun için bu husûsa fevkalâde dikkat eder ve ne kadar zekî, bilgili, ince, görgülü, nüktedan, hayýrsever, cömert , raqîq ve vatanperver bir þahýs olduðumdan hiç bir yerde sözetmem.
Varsýn bilinmesin, bana ne?
Duyduðum mânevî haz bana yeter de artar bile... Kendi propagandasýný yapmayý beceremeyen devletler de vardýr ve bunlarýn en baþýnda aðleb-i ihtimâl bizimkisi gelir. Bunun en önemli âmillerinden biri kanaatimce Cumhûriyetimizin kurucu babalarý tarafýndan iþlenmiþ bulunan ölümcül bir hatâdýr ki farkýna varýlýp düzeltilmek istendiði zaman iþ iþden geçmiþdi, yâni elde düzeltilecek insan malzemesi býrakmamýþlardý. Neden bahsetdiðimi anlamýþsýnýzdýr: Cumhûriyet rejimi, Osmanlý ile baðlarý koparacaðým diye öyle bir týrpanlama iþine giriþdi ve - pek kan dökmemiþ olmasýna raðmen - Osmanlý aristokrasisini öylesine darmadaðýn etdi ki sonrasýnda çatal-kaþýðý ilk olarak askerde görmüþ olanlarý diplomat yerine koymak zorunda kaldý.
Altýn beþikde dünyâya gelmemiþ olmak bir ayýp deðildir, nitekim benim beþiðim de gümüþdendi ve sâdece þurasýnda burasýnda altýndan birkaç iþleme bulunuyordu, ama her mesleðin de bir yolu yordamý vardýr.
Demek istediðim, evet, çatal-býçaðý ilkönce 20 yaþýnda görmüþ olanlardan teþrîfat nâzýrý çýkmaz ama altýn beþikde doðmuþ olup yirmi yaþýna kadar hattatlýk ve tezhib iþleriyle uðraþmýþ bir gencin eline de ansýzýn karasabaný verip ondan çorak bir topraðý bereketlendirmesini isteyemezsiniz.
Kýsacasý dünyâlar durdukça nâmý yürüyesi Sarý Paþamýz, bir ara ayýlýp da adam görmek üzere etrâfýna bakýnýnca bu emeline pek nâil olamadý ama dövünüp adam aramaya baþladýðý zaman da memleketde pek öylesi kalmamýþdý.
Konuya pazar günü devâm etmek istiyorum. (Birinci bâbýn sonu)