Son derbi bir kýrýlmaya sebep olacak galiba... Teknik direktörlük hayatý baþarýlarla dolu Roberto Mancini’yi Galatasaray’a geldiðine piþman edecek yorumlardan geçilmiyor medyadaki futbol tartýþmalarýnda... Duvarlardaki ‘Çare Drogba’ yazýlarý henüz silinmedi, ama Fildiþi sahilli golcü Didier Drogba da topun aðzýnda...
Yenilginin mazereti olmuyor çünkü...
Merak etmeyin, bu bir futbol yazýsý deðil; FB’nin GS karþýsýndaki 15 yýllýk baþarý serisine iki gollük son katký üzerine duyulan bir taraftar heyecanýný yansýtmayý amaçlamýyor...
Konumuz yine siyaset...
Futbolda renklere baðlýlýkta olduðu gibi siyasette de taraftarlýðýn çeþitleri var: Körü körüne baðlýlýk duyanlar, ‘yense de yenilse de’ takýma olan hisleri deðiþmeyecek, damarý kesilse kan yerine takýmýnýn renkleri akacak taraftarlar ile baþarýsýzlýðý kolayýndan sineye çekemeyen, hiçbir zaman gýrtlaðý patlayacak kadar takýmý için baðýrmamýþ geniþ kitleler...
Siyasette futbolun fanatik taraftarýnýn karþýlýðý ‘partizan’ diyebileceðimiz tiplerdir... Partisine son sýðýnaðýymýþ gibi sarýlýr, en ufak eleþtiri karþýsýnda derhal en aþýrý tepkiyi verir, partisi gözden düþtüðü veya Meclis dýþýnda kaldýðý zamanlarda bile onlarý yakalarýndaki rozetleriyle etrafýnýzda görürsünüz...
Oysa partileri baþarýya ulaþtýran, oylarýyla iktidara taþýyan sessiz yýðýnlardýr. Beklentileri günlük deðildir onlarýn; masalarýnda sýcak çorbalarý olsun, çocuklarýnýn istikbali için umutlarý hep ayakta kalsýn, ülkeleri baþkalarý tarafýndan beðenilsin, partileri ve liderleri takdir edilsin isterler...
Mancini ve Drogba gibi ‘mucize’ adamlarý geçici görür, içi geçmiþ bir takýma birkaç maçta suni teneffüs bahþetseler bile bir gün týkanacaklarýný bilir futbol taraftarý... Mancini paraya doyduðu için heyecanýný, Drogba yaþlanýp cevvaliyetini yitirebilir... ‘Takým ruhu’ ayaktaysa Kasýmpaþa gibi bir semtten, Akhisar gibi bir kasabadan ligin kompozisyonunu etkileyecek baþarýlý takýmlar çýkar da, ülkenin üçüncü büyük kentinin vaktiyle Avrupa’da fýrtýna gibi esmiþ takýmlarý kümelerden küme beðenirler...
Geçmiþte saflarýnda bulunmuþ, ülkeyi yönetmiþ kadrolardan hâlâ rozetlerini muhafaza edenlerle karþýlaþsak bile, Anavatan Partisi, DYP, DSP ve daha nice partiler iddialarýný siyaset sahasýnda býraktýlar... Göztepe, Altay, Karþýyaka, Ýzmirspor gibi takýmlarýn hasta taraftarlarý kadar azaldý onlarýn da sayýlarý; hasta olmayan taraftarlarý baþarýlý olacaðýný düþündükleri baþka takýmlara nasýl taraftar yazýldýysa, ANAP, DYP, DSP gibi partileri vaktiyle oylarýyla destekleyenler de, sonunda baþka partilerin oytabaný haline dönüþmekte zorlanmadýlar...
Hasta taraftar ve hasta partili tipler tuttuklarý takýmlarý ve partileri tutulamaz ve güç kaybeder hale getirmede olumsuz roller de oynarlar... Þimdilerde hasta taraftarlar tribünlerden ideolojik sloganlar atýyorlar ya, taraftarlardan o sloganlarla kendileri arasýnda terslik olduðunu fark edenler, bir bakmýþsýnýz, kulübünden soðuyuvermiþ...
Partilerinden de ayný sebeple soðuyabilir kitleler... Kimi partisinden ya da partizan bilinen birilerinden yükselen yanlýþ ifadelere kýzar, kimi yeni yüzlere bakarak “Bunlarla ayný safta bulunamam” diye düþünür, kimi eleþtirilere hak verdiði ve icraatlarý savunamaz hale geldiði, kimi vaktiyle içte ve dýþta görülen itibarýn yok olduðunu sezdiði için...
Ýllâ darbe yemesi veya bölünmesi gerekmez sahadan çekilmesi için partilerin; tasfiyesi tamamlandýðý sanýlan Demirel ve Ecevit bile Türkiye’ye çað atlattýðýna inanýlan ANAP karþýsýnda ‘çare’ haline dönüþmüþtü; unutmayalým...