Rusya’nýn St. Petersburg kentinde baþlayan G-20 Zirvesi’nin resmi ana temasý, her zaman olduðu gibi ekonomik bir konu. Çünkü G-20, öncelikle mali ve ekonomik konularda, ‘geliþmiþ dünyanýn’ konumunu mutlak olarak görüp, geliþmekte olanlarý iknasý üzerine kurgulanmýþtýr.
Sanýyorum G-8’i oluþturan, geliþmiþ ülkeler zirvesi þöyle düþünmüþ ve G-20 doðmuþ: ‘Tamam biz toplanýp bazý ekonomik ve mali kararlar alýyoruz ama bunlarýn uygulanmasý ve sistemik bir hal almasý için, en azýndan, geliþmekte olan ve bulunduklarý bölgeyi ekonomik olarak çekip çeviren ülkelere de ihtiyaç var. Asya’da G. Kore, Latin Amerika’da Brezilya, Ortadoðu ve Önasya’da da Türkiye gibi ülkeleri ikna etmek lazým.’ Böylece merkez Avrupa ülkeleri dýþýnda, periferi Avrupa’yý (doðu ve güney Avrupa) temsilen Avrupa Komisyonu’nun katýldýðý, Endonezya, Suudi Arabistan gibi önemli ekonomilerin de dahil olduðu ama bunun yaný sýra Dünya Bankasý ve IMF Baþkanlarýnýn da katýldýðý, geliþmiþ ve geliþmekte olan dünyayý bir araya getiren bu acayip G-20 yapýsý 1999’dan itibaren ortaya çýkmýþ.
G-20, giderek ekonomik ve siyasi yaptýrým gücü olan, küresel bir karar alma kurumuna, mekanizmasýna dönüþür mü, diye soracak olursanýz, bunun gerekli ama çok zor olduðunu söyleyelim. Çünkü söylediðimiz gibi, G-20 esasýnda, en tepede batý kapitalizmi temsil eden geliþmiþ dünyanýn, diðerlerini ikna örgütü olarak doðmuþtur. 1973 krizi, bugün yaþanýlan krizin dinamiklerini, geliþmiþ dünyada ortaya çýkaran ve Ortadoðu’nun dinamikleri üzerinden yayýlan ve siyasileþen bir baþlangýçtý ve zaten bu krizden sonra geliþmiþ ülkeler G-7’yi sonra da Rusya’nýn katýlýmýyla G-8’i oluþturdular.
Krizin ihracý ve BM
Ýþte tam da bugün, yine 2008 krizi, Batý tarafýndan, iki önemli dinamik kullanýlarak doðuya ihraç edilmek isteniyor. Birincisi, Ortadoðu’da otoriter rejimler kullanýlarak iç savaþ süreçleri ortaya çýkarýlýyor, ikincisi ise küresel para ve finans cambazlýklarý ile yeni bir doðu ve güney krizi oluþturulmak isteniyor. Batý, BM gibi yapýlarda çözüm süreçlerini týkamak için Çin ve Rusya’nýn egemenlerine siyasi meþruiyet ve ekonomik rüþvetler veriyor, onlarýn yaþam süresini uzatýyor. Biliyorsunuz, Türkiye, uzunca bir süredir, BM Güvenlik Konseyi’nin yapýsýna ve iþleyiþine itiraz ediyor. Bu itirazýn ana nadeni budur.
Geliþmiþ üke-geliþmekte olan ülke?..
Ayrýca, bugün geliþmiþ ülke ve geliþmekte olan ülke gibi ayrýmlarý deðiþmeyecek mutlak olarak görüp, bu ayrýmlarýn dayandýðý siyasi-ekonomik kategorizasyonlar üzerinden tahlil yapmak ve öneri getirmek de yanlýþtýr. Örneðin, geliþmekte olan ülkelerin bir araya gelip ayrý bir ekonomik güç oluþturmasý, mesela döviz rezervlerini bir havuzda toplanmasý ve spekülatif ataklara karþý isteyenin bu havuzu kullanmasý gibi çözüm(!) önerileri sistemin nasýl iþlediðini bilmemek anlamýna gelir. Sistemin birbirinden ayrý iþleyen ve herbirinin ayrý suyu ve su çevrimi olan iki havuzu yok. Havuz tek; dolayýsýyla çözmemiz gereken tek bir havuz problemi ama bunun birden fazla (herkesin çýkarýna göre) çözümü var.
Merkez Bankasý’nýn rezervleri meselesi
Tam buradan þu rezerv tartýþmasýna da geçmek istiyorum. Evet, tek bir parasal havuz varsa bu havuzun en optimal -krizsiz- kullanýmý için de havuza para aktaran ve buradan para alan tüm ekonomilerin açýk ekonomi olmasý ve dalgalý döviz kuru sistemi uygulamasý gerek.
Tek bir dünya parasýnýn olmadýðý, kapalý ulusal ekonomilerin olduðu ve bunlarýn paralarýnýýn deðerini piyasaya býrakmadýðý bir sistemde, sistemin özündeki sakatlýklarý gösteren parasal krizler kaçýnýlmazdýr. Dalgalý döviz kuru sistemini tam anlamýyla uygulayan ve kur hedefi olmayan, tam açýk bir ekonomide döviz rezervlerinin önemi çok tartýþmalýdýr bence... Söz konusu ülke, dýþ ticarete konu olan sektörler aðýrlýklý bir ekonomiye de sahipse, kurdan baþlamak üzere hýzla yeni bir denge hali oluþur. Yani döviz sorunu olmaz...
Dýþa kapalý, sabit kur rejimi ya da bunun versiyonu bir para rejimi uygulayan bir ekonomi, Yaman Törüner’in dediði gibi, kriz anýnda bütün döviz rezervlerini (hatta zorunlu karþýlýklarý da) harcamak zorunda kalabilir. Ve tabii ki bu ekonomide kýsa vadeli borçlar, ithalat gerekliliði gibi deðiþkenlerle rezervler kýyas edilir.
Bütün G-20 toplantýlarýnda bu döviz kuru krizleri ele alýnmýþtýr ama çözümü yoktur. Çünkü sorun geliþmiþ ülke-geliþmekte ülke ayrýmý üzerinden ele alýnmakta ve bunun devam edeceði bir mutlaklýk üzerinden kurgu yapýlmaktadýr. Rusya gibi, Çin gibi ülkeler baþta olmak üzere, Batý, zaten doðu ve güney ekonomilerinin tam dýþa açýklýðýný istememektedir.
Küresel vergi düzenlemesi
Öte yandan St. Petersburg’ta ele alýnacak resmi gündemlerin baþýnda ülkelerin yapacaðý vergi düzenlemeleri yer alýyor. Bugün krizle birlikte görüldü ki, küresel faaliyeti olan dev tekeller, uluslararasý bir düzenleme olmadýðý için bulunduklarý ülkelerdeki vergi mevzuatý açýklarýndan yararlanarak vergi ödemekten kaçýyorlar. Bu konu G-20 hazýrlýk toplantýlarýnda gündeme geldi ve 15 maddelik, bütün ülkeleri baðlacak bir reform paketi hazýrlandý. Bu küresel vergi reformu, verginin, faaliyetin olduðu ve gelirin elde edildiði ülkede ödenmesinin esas olduðu, gelir denetimlerinin küresel düzlemde yapýlmasýnýný saðlayacak yaptýrýmlarýn düzenlendiði hukuki bir çerçeve olacak. Ýþte St. Petersburg zirvesi, bu maddelere yeni vergi düzenlemelerini ve demokrasinin, piyasa mekanizmasýnýn geçerli olmadýðý otoriter ulus-devlet diktatörlükleri sorununu da ekleyecek... Hem de vergi vermenin oligarklarýnýn insafýna býrakýldýðý ve otoriter ulus-devletleri bir otoriter ulus-devlet olarak BM’de destekleyen Rusya’nýn ev sahipliðinde... Bu vesileyle biz de vergi sistemimize yeniden ve bu gözle bir baksak...