Galatasaray Yunan ordusu mu?

Denize dökmek deyince bizim aklımıza Yunan ordusu ve İzmir’in kurtuluşu gelir. Pazartesi gecesi Üsküdar’da denize atılan 6 Galatasaray taraftarı haberini okuyunca geldi aklıma bu.

Şampiyon olan sevinir, sevinmek hakkıdır da... Kendi takımına, kendi başkanına, kendi teknik direktörüne kızmak yerine sevineni denize atmak nasıl bir ruh halinin sonucudur diye sormayacağım ama bu ruh halinde televizyon yayınlarının etkisini sorgulayacağım biraz.

***

Önce başkanlar ve yöneticilerden başlayalım, her sezonun başından başlayarak taraftarda beklenti yükseltmek en önemli stratejilerden biri Türkiye’de.

Beşiktaş’ta bizzat Başkan Orman Fenerbahçe’de Aziz Yıldırım sözcülüğünü seven yorumcular ve yöneticiler ısrarla beklenti çıtasını zirveye çektiler.

Tamam iddialı olmak bu işin gereğidir ama bir de şartlar vardır. Mesela sezonu turnede geçiren Beşiktaş için bu sorundan yeterince söz edilmedi. Fenerbahçe deseniz, İsmail Kartal’ı normal şartlarda doğrayacak olan yorumcular Aziz Yıldırım tercihi diye ses çıkarmamayı, her galibiyetten destan çıkarmayı tercih ettiler. Sorunları yok saymak belki bir süre işe yarar ama hepsi o kadar, sonrası daha da kötü olur.

***

Gelelim televizyon haberciliğinin eksik bıraktığı bir başka noktaya. Bugünden başlayarak Fenerbahçe’nin kaçan şampiyonluğunda Trabzon’da uğranılan saldırının etkisi konuşulacaktır. Manchester United, uçak kazasında takımının yarısını kaybetti sonra ertesi yıl şampiyon oldu, deplasmanlara da yine uçakla gitti.

Yine de eğer bir etki varsa bu iş şampiyonluk gittiğinde değil atadaki haftalarda gündeme getirilirdi. Fikri takip yerine ileride bir gün diye ucu açık bir tarih veren Alman Milli Takımı Teknik Direktörü Löw’ün Fenerbahçe’ye hemen gelecekmiş gibi haberini yapmak ayıptır. İsmail Kartal’ın Selçuk Şahin ya da Hasan Ali Kaldırım takıntısı varsa bu şampiyonluk gittiğinde değil gitmeden önce konuşulduğunda anlamlı olur.

Örnek çok ama hepsi aynı kapıya çıkıyor, yorumcular ve muhabirler gerçeklerden ziyade yönetimlerin çizdiği pembe tablolara inanmayı ve inandırmayı tercih ettiler. Tıpkı Gökhan Töre’nin Biliç’le sorun yaşadığını yazmak için Galatasaray maçının sonucunu bekledikleri gibi...

***

Galatasaray taraftarı istediği gibi sevinme hakkını sahiptir.

Kendi hatalarını konuşmak yerine başkasının sevincini engellemeye çalışan ortamı yaratan yorumcular eserinizle gurur duyabilirsiniz...