Gamlý baykuþ olmanýn alemi yok!

Saðduyusunu parkta kaybeden ve bir TV kanalýnda Çözüm Süreci’ne iliþkin anlamsýz eleþtiriler yapan bir arkadaþýmý aradým.

“Hükümet de Öcalan da ‘Sorun yok süreç olumlu ilerliyor’ diyor, sana ne oluyor? Elinde bir bilgi mi var bizim bilmediðimiz?” diye sordum.

Bilgisi yoktu, ama kanaatleri bu yöndeydi. Ne zamandan beri? “Gezi’den beri...”

“Gezi Parký bu ülkede þahit olduðumuz ne en korkunç olay, ne de ilk. O halde önceki her þeyden farklý olarak, örneðin Roboski’den farklý olarak bu olayýn neden seni böylesine etkilediði üzerine bir düþün” dedim.

Sonra bu yüzden Erdoðan’la yapýlan final toplantýsýna gitmeyen akil insanlarý konuþtuk.

O haklý buluyordu ben haksýz. Bunun güven meselesi olmadýðýný, zerre kadar bir umut varsa denemek gerektiðini þöyle bir örnekle anlatmaya çalýþtým.

“Doksanlý yýllarda beraber insan haklarý savunuculuðu yaptýk. O yýllarda devlet bize deseydi ki, ‘evet, çok günah iþledim, ama artýk faili meçhul olmasýn istiyorum, JÝTEM’i tasfiye edeceðim, köy yakmayacaðým, Kürt Sorunu çözmek istiyorum, gelin yol gösterin’ gitmez miydin?”

Gitmezmiþ.

“Giderdin ve gitmeliydin” dedim.

***

Bugünlerde baþka bir grup arkadaþla da ayný konuyu tartýþýyorum.

PKK’nýn aslýnda barýþ istemediðini, bu süreci kendi gücünü takviye için kullandýðýný, iki bin gencin daha daða çýktýðýný söylüyorlar.

Bu duyumdan hareketle “Çözüm süreci en çok PKK’ya yaradý” diyor bir TV kanalý.

Oysa bu haber doðru olsa bile, tam aksine sürece inancý ifade ettiði, o insanlarýn savaþýn bitmekte olduðunu kestirdikleri için son anda daða çýktýklarý þeklinde de yorumlanabilir.

Yýllarca bu konuda yazýp çizen ama geldiðimiz aþamada hükümete duyduðu haklý veya haksýz tepkiden dolayý saðduyusunu kaybeden bazý yazarlar, bugünlerde ötekilerin barýþýný kaygýlý gözlerle izleyen beyaz Türklerden daha az septik deðil. Gülen Cemaati ile iliþkilendirilen birçok isme göre ise duyduðumuz heyecan ve iyimserliðimizle biz fazla hayalciyiz.

Kimse taleplerinden vazgeçmiyormuþ. Ama zaten bu gerekmiyor. O taleplere ulaþmanýn daha insani ve demokratik yolunu pekiþtiriyor süreç.

Þiddetin yokluðu çatýþmasýzlýk kültürünü besliyor ve uzun yýllar önce yitirdiðimiz cennetin, yani barýþ halinin nasýl bir þey olduðunu hatýrlýyor insanlar. Þimdiden Doðu’ya bir seyahat dalgasý var, Diyarbakýr’da otellerin doluluk oraný yüzde seksen, kepenkler kapanmýyor, daðlar artýk yasak bölge deðil...

“Madem süreç sorunsuz, neden BDP ‘Hükümet adým at’ eylemleri yapýyor?” diyorlar.

“Bunu söyleyenler AKP’den BDP gibi, BDP’den AKP gibi davranmasýný istiyorlar” diyor Gülçin Avþar, “Oysa öyle olmasý gerekmiyor. Her ikisi de bir yandan kendi tabanlarýný tutarken, diðer yandan süreci destekliyor.”

***

Elbette bu süreç geri dönüþsüz deðil, riskleri görmek gerek.

Hükümet diline dikkat etmeli, bürokrasinin içinden gelecek sabotajlara ve onlar tarafýndan kendisine aktarýlan bilgilere karþý uyanýk olmalý, reformlara hýz        vermeli.

Kandil tehdit dilini terk etmeli, bunun güveni zedelediðini görmeli. Habur türü kýrýlmalara yol açabilecek güç gösterilerine giriþmemeli “çocukça” diyerek geçiþtirmemeli ve bunlarýn süreci zehirleme potansiyelini görmeli.

Ve aslýnda bu süreci desteklemesi gerekirken, çeþitli vesilelerle saðduyusunu kaybedip kötümserlik yayan arkadaþlar da içinde bulunduklarý halin Çözüm Süreciyle ilgili olmayan boyutunu görmeli.

Biz safýz, romantiðiz, göremiyoruz diyelim.

Varsayalým ki yarýn taraflardan birinin tahrip edeceði bir barýþ durumu yaþýyoruz.

Aylardýr insan ölmüyor bu ülkede. Tek baþýna bu bile yeterli deðil mi süreci desteklemeye?