Gazetecinin ütopyasý

Ýnsanlar eskisi kadar kolay iþ bulamýyor, bulanlar eskisinden daha kolay iþsiz kalabiliyor... Çalýþýrken iþsiz kalmanýn en yaygýn olduðu sektörlerin baþýnda da gazetecilik geliyor. Öyle ‘’Beceremedin, git’’ cinsi deðil, yýllarýn deneyimli gazetecilerine bile kapý gösterilebiliyor...

Sadece bizde deðil, dünyanýn her ülkesinde durum böyle...

Baþka ülkelerde iþsiz kalan deneyimli gazeteciler roman yazýyorlar; bizde eðilim, aný yazma yönünde...

Mustafa HoþAbluka’yý yazdý... Mustafa Alp Daðýstanlý‘5N 1Kim’ ile onu izledi, þimdi de Derya Sazak‘Batsýn Böyle Gazetecilik’ kitabýyla sadece dokuz ay sürmüþ son Milliyet yayýn yönetmenliði döneminde yaþadýklarýný kitaplaþtýrdý.

Gazetecilerin romanlarýný da heyecanla okuyorum, anýlar da kendilerini okutuyor...

Nedense bizde ‘aný’ yanlýþ anlaþýlýyor. ‘Aný’, ismi üstünde, kiþinin baþýndan geçmiþ, yakýndan tanýðý olduðu olaylarýn kendi gözünden anlatýmý demek... Yani bilimsel bir eser deðil; tamamen ‘sübjektif’ bir anlatým... Ýtiraz etmek, hakaretle karþýlamak yerine, ‘’Demek ki, bu olayý o böyle görmüþ’’ diye deðerlendirmek lâzým...

Topluca tanýk olunan bir olayý on kiþi yazsa, anlatýmlarýnýn birbirinden farklý yönleri olacaktýr...

Milliyet’in baþýna Derya Sazak geldiðinde, Abdi Ýpekçi’nin gazetesini yeniden itibarlý çizgisine kavuþturacaðý beklentisiyle, sevinenlerdenim... Yapmak istediklerinden bir bölümünü gerçekleþtirdi; keþke daha uzun ömürlü olabilseydi Milliyet’teki günleri...

Derya Sazak arkadaþým; birlikte yýllarca televizyon programý da yaptýk. Sýkça görüþür, konuþuruz. Gazetecilik heyecaný hiç azalmayanlardan olduðu gibi, heyecanýný yanýndakilere de taþýyanlardandýr... Sosyal demokrat kesimden pek çok siyasiyi yakýndan tanýr; farklý düþüncede olanlarla seviyeli bir iliþkisi vardýr.

Kitabýný okuyanlar bu özelliklerini ve heyecanýný hemen fark edecekler...

Ýyi ki gerçeklerin ne yapýp edip ortaya çýkma gibi bir âdeti var. Derya Sazak kitabýnda pek çok yanlýþ bilineni doðru çerçevesine oturtuyor. Erdoðan Demirören ve evlâtlarýnýn Milliyet ve Vatan gazetelerini Aydýn Doðan’dan satýn alarak medyaya girmelerinin ardýnda Tayyip Erdoðan’ýn telkinlerinin bulunduðu yaygýn bir þehir efsanedir sözgelimi; gazetelerinden gönderilen yazarlarýn baþýna gelen de hep Tayyip Erdoðan’la irtibatlandýrýlmýþtýr.

Gerçeði en iyi bilecek kiþi olarak yazýyor: Tayyip Bey, bir yayýndan ötürü özür dilemek için kendisini arayýp ‘’Sizi üzdük, isterseniz uygun gördüðünüz birine satalým’’ diyen patrona, ‘’Alýrken bana mý sordunuz da, þimdi kime satacaðýnýzý soruyorsunuz’’ cevabýný vermiþ...

‘Þehir efsanesi 1’ böylece çökmüþ oluyor...

Yazarlarýn önemli bir bölümünü Derya Sazak kendi inisiyatifiyle göndermiþ, bunu yazýyor... Abbas Güçlü, Hasan Cemal ve Can Dündar benzeri yazarlar için, patron, hem de daha ilk günden, ‘’Gönder bunlarý’’ diye baþýnýn etini yemiþ yayýn yönetmeninin... Abbas Güçlü’nün TV programýna çýkardýðý Bülent Arýnç rahatsýzlýk duydu diye, ‘’Ýsterseniz kovalým’’ diyen yine patron; Bülent Bey, ‘’Olur mu öyle þey’’ diye korumuþ yazarý...

Hasan Cemal’in gazeteden kopuþu ile iktidarýn ve baþbakanýn doðrudan bir ilgisi olmadýðýný da yine ‘Batsýn Böyle Gazetecilik’ kitabýndan öðreniyoruz: Cumhurbaþkaný Abdullah Gül, ‘’Yapmayýn, etmeyin’’ demek için patronlarý çaðýrmýþ... Derya Sazak, Tayyip Bey’in adý kullanýldýðý için, onunla görüþeceðini öðrendiði bir iþadamýna ‘’Sor’’ ricasýnda bulunmuþ; Baþbakan ‘’Gidin, Allah aþkýna’’  tepkisini vermiþ...

Can Dündar? O da öyle. Her istenilen yazarý atmayýp neden gazetede kalmalarý gerektiðini anlatarak Milliyet’i geleneði çizgisinde sürdürme mücadelesi veren Derya Sazak, her þey olup bittikten sonra, patronlarýn, aylar boyu ‘’Hasan’ý, Can’ý ve Derya’yý göndersek, gazete çýkar mý?’’ sorusuna cevap aradýklarýný öðrenmiþ...

Kitap Amerikalý gazeteci Paul Steiger’in ‘’Artýk bilgisayarý ve internet baðlantýsý olan herkes, özellikle de tavrý olan veya eski sistemde seslerini duyuramayanlar, kendilerini yayýncý haline getirebilirler’’ müjdesiyle bitiyor...  

Ýþsiz kalmak gazeteciliðin sonu deðil, bilesiniz...