Hayatýmda Gazze’ye hiç gidemedim.
Bir kez, seneler önce, Ýsrail’de bir akademik toplantýya katýlmýþ idim, toplantýnýn yapýlacaðý þehre giderken Gazze’nin Beyt Hanun kapýsýnýn önünden geçtim, inip Gazze’yi gezmek istediðimi ama davet sahiplerinin güvenlik açýsýndan buna müsaade etmediklerini hatýrlýyorum.
Gazze’de bugün yaþananlar, 2008 sonu, 2009 baþlarýnda yaþananlar, siyasi açýdan deðil, dini açýdan da deðil, insani açýdan olaðan bir insanýn kabul edemeyeceði konular.
Clinton ve Obama yönetimlerinin baþka ABD yönetimlerinden daha farklý yaklaþýmlarýna raðmen bu trajik meselenin henüz sonu pek gözükmüyor.
En genelinde Filistin sorunu, bir alt kümesinde de Kudüs ve Kubbet-üs Sahra meseleleri barýþçý bir çözüme kavuþmadan tüm Ortadoðu’ya barýþýn, huzurun gelmesi zor görünüyor.
1948’den sonra Ortadoðu meselesi aðýrlýklý olarak Filistin ve Kudüs meselesi iken Irak savaþlarý kanýmca geçici olarak dikkatleri bir ölçüde Kudüs dýþýna taþýr gibi oldu ama son yaþananlar, Suriye, Irak, IÞÝD meselelerine raðmen, Ortadoðu sorununun özünün Filistin ve Kudüs meselesi olduðunu galiba bir kez daha bizlere hatýrlatýyor.
Þahit olduðumuz korkunç geliþmeler, çok sayýda bebek, çocuk ölümleri, orantýsýz güç kullanýmý haklý olarak kalbi, vicdaný olan herkesi isyan ettiriyor.
Ancak, bu isyanlarýn, bu çok haklý isyanlarýn, çok sert insani demeçlerin, haykýrýþlarýn, protesto eylemlerinin Gazze’li, Kudüs’lü çocuklarýn ölümlerine, kýrýlan, periþan olan hayatlarýna bir derman ol(a)madýðý ortada, nesiller heba oluyor, bir çözüm ufukta gözükmüyor.
Benzer bir trajedi, Filistinlilerinki ile mukayese edilemez ama Yahudiler için de geçerli, gençlerin hayatý askerlikle geçiyor, her gün füze, bomba, canlý bomba tehdidi altýnda yaþýyorlar, bu nedenden de çok büyük ölçüde psikolojileri ciddi sorunlu, Ýsrail’de en revaçta týp dalýnýn psikiyatri olduðu söyleniyor.
Ýsrail hükümetlerinden bu insani dramlara kalýcý bir çözüm önerisi, adýmý geleceðinden benim artýk çok ciddi kuþkularým var.
Çok karmaþýk iliþkiler aðý önemli arap merkezlerinin de konuya daha barýþçý, Filistinlilerin refahý, özgürlüðü doðrultusunda radikal adýmlarýný imkansýzlaþtýrmýþ gibi.
Türkiye de, malum nedenlerden, þimdilik arabuluculuk açýsýndan denklem dýþý gibi duruyor.
Konunun kalýcý çözümünün ABD’de olduðunu düþünüyorum.
ABD yönetimleri, özellikle demokrat baþkanlar, ABD Musevi cemaatinin azýmsanmayacak bir bölümü Ýsrail hükümetlerinin mevcut siyasi çizgisinin hem Ýsrail devletinin, hem ABD’nin Ortadoðu’da ve dahi tüm dünyada objektif çýkarlarýnýn, hem ABD Musevi sermayesinin bir bölümünün uzun vadeli çýkarlarýnýn hilafýna olduðunu kanýmca çok iyi görüyorlar ama hala aþamadýklarý güçlü ama irrasyonel bir yapý var.
Bu güçlü ama irrasyonel direncin önümüzdeki senelerde Ortadoðu barýþý lehine kýrýlacaðýný düþünüyorum, baþka bir ihtimal ABD sermayesinin kendi ayaðýna ateþ etmesi demek olacak.
Bu meselenin ABD dýþýnda bir çözümünün zor olmasý kendi baþýna bir mesele belki ama maalesef somut gerçeklik de biraz böyle.
Bu arada biz ne yapmalýyýz?
Hükümet politikasý olarak Ýsrail ve Filistin arasýnda arabuluculuk yapabilecek bir konuma geri dönmemiz gerekiyor herhalde ilk aþamada.
Birey olarak ise, üzülmek, elimizden gelen tepkiyi üretmek yanýnda, konuya iliþkin tarihsel bilgi eksikliðimizi gidermeye çalýþmak aklýma gelen ilk öneri.
Ýlk aklýma gelen öneri de, bu sýcak yaz günlerinde, Ramazan günlerinde, sýký bir Ortadoðu tarihi okumaya ilaveten, elimizden Falih Rýfký Atay’ýn Zeytindaðý ve “Ateþ ve Güneþ” kitaplarýný düþürmemek, belki de defalarca okumak.
Falih Rýfký’nýn bu iki kitabýný okursak, muhtemelen bir bölüm okurumuz zaten okumuþtur, Gazze meselesinin bize ne kadar yakýn bir mesele olduðunu daha iyi göreceðiz.
Mesela, “Ateþ ve Güneþ’de, 1917’de, bölgeden kalýcý olarak çekilmeden hemen önce, Osmanlý’nýn savaþta yanan, yýkýlan Gazze’yi imar çalýþmalarýna baþladýðýný okuruz, en kötü gününde bile, Ýmparatorluk vizyonu ile “Cumhuriyet dönemi” vizyonu arasýndaki farký daha net görebiliriz.