Mustafa KARAALÝOÐLU
Mustafa KARAALÝOÐLU
Tüm Yazýlarý

Gazze ölürse dünya daha iyi olmaz

Yakýn ve uzak tarih kanlý ve acýlarla doludur ama ayný zamanda bütün bunlardan üretilen bir tecrübe de vardýr. Bazý devletler, bazý örgütler öldürse de katletse de dünyanýn geri kalaný tarafýndan yadýrganýr ve bir þekilde durdurulurlar. Ýnsanlýðýn tecrübesi böyledir. Ne yazýk ki artýk “böyleydi” demek zorunda kalacaðýz. Zira, Ýsrail’in son Gazze saldýrýsý sadece alýþýlagelen bir ölüm makinesi gösterisi sunmuyor, ayný zamanda insanlýðýn zaten çok küçük olan ortak barýþ mirasýnýn yok oluþunu ilan ediyor.

Ýsrail yönetimleri her zaman ABD ve Avrupa tarafýndan yüksek himaye görmüþtü ama bu kadar limitsiz destek hiç olmamýþtý. Katliamlara bu kadar kayýtsýz kalýndýðý ve hatta teþvik edildiði dönem yaþanmamýþtý. Gazze’de sadece bir dram deðil insanlýðýn ortak tecrübesinden geri dönüþ yaþanýyor. Ýsrail’e tanýnan imtiyaz insanlýðý felakete sürüklüyor

ABD (Obama) yönetiminin tek yanlýlýðý ve zaten kendisini ilgilendiren sorunlarda bile çaresizliði artýk bir sýr deðil. Yeni olan, tek yanlýlýðý ABD’den çok aþaðý kalmayan Avrupa yönetimlerinin bu kez seviyeyi daha da düþürmüþ olmalarý. Üstelik tepeden aþaðýya; yönetimlerden medyaya, analistlerden entelektüellere kadar bütün branþlarda ayný kayýtsýzlýk görülüyor. Böyle bir tek seslilik veya trajediye karþý sessizlik, demokrasilere kesinlikle yakýþmýyor.

Hiçbir ülkenin, gerekçesi ne olursa olsun her defasýnda çoðunlukla çocuk, kadýn ve sivillerin kaybýna sebebiyet veren bir saldýrý yapma hakký yoktur. Açýk savaþ hallerinde bile yoktur. Hem uluslararasý hukuk hem de insanlýk sonucu böyle olan saldýrýlara izin vermez.

Ýsrail, her defasýnda bu kuralýn istisnasý oluyor. Bütün saldýrýlarý, yüzde yüze yakýn sivil kaybýna yol açsa da durdurulmuyor. Durdurulamýyor deðil durdurulmuyor. Bugün ABD ve Avrupa baþkentlerinde sergilenen teþvik edici sessizlik bilinçli bir tercihin izlerini taþýyor.

Bu yeni durumun arka planýnda Ýslam dünyasýndaki “sýradýþý” muhalif güçlerin tasfiyesiyle dünyanýn geri kalanýnýn daha huzurlu olacaðýný varsayan bir analiz olmalý. Suriye’de Esad’a dolaylý, Mýsýr’da Sisi’ye direkt destek veren ve genel olarak Arap Baharý’ný boðan yaklaþýmýn devamýný Gazze’ye yönelik saldýrýlarý görmezden gelmek tavrýnda yaþýyoruz. Ýslamofobiyi aþan bir nefret, Suriye’de ve Gazze’deki trajedileri büyütüyor. O insanlarýn ölümünün dünyayý daha yaþanýr hale getireceði gibi bir kabul zihinlere yerleþiyor. 

Tamamen yanlýþ bir analiz...

Arap/Ýslam dünyasý rejimleri ne kadar dirense ve Batý desteðiyle süreyi ne kadar uzatsa da demokrasi ve Arap Baharý’na dönüþ kaçýnýlmazdýr. Sancýlý da olsa tarihsel akýþ bu istikamettedir.

Ortadoðu’da bir yandan Ýsrail eliyle, öte yandan Müslümanlar arasýndaki gerilimle akan kaný umursamamak tamamen çýkarcý ve pragmatik tavýrdan baþka bir þey deðildir.

Bir ahlak, sabýr ve zarafet hikayesi olarak Sabri Bey

“Sabri Ülker’in Hayat Hikayesi”ni kitapçýlarda en çok satanlar raflarýnýn baþýnda görünce, “örnek bir hayata bundan güzel bir ödül olamazdý” diye düþündüm. Hulusi Turgut, 1920’da Kýrým’da dünyaya gelen ve iki yýl önce 2012 yýlýnda 92 yaþýnda kaybettiðimiz Ülker’in kurucusu Sabri Bey’in hayat hikayesini yazdý. Sadece Sabri beyin deðil, imparatorluktan cumhuriyete bir halkýn, bir ülkenin hikayesidir bu. Düþünün... Göçle baþlayan, baský, dram ve mücadeleyle geçen yýllardan sonra Türkiye’nin en çok sevilen, en prestijli markasýna; Cumhuriyet’in baþarý öyküsüne dönüþen benzersiz bir macera...

Benzersiz zira; bir hayat hikayesi ancak hem bu kadar zor ve hem de pýrýltýlý olabilir...

Bolþevik ihtilalinden üç yýl sonra dünyaya Sabri Bey’in doðduðu sýrada babasý Hacý Ýslam Efendi komünist rejim tarafýndan sorgulanýyordu. O’nun ifadesiyle aile her gün Doktor Jivago’daki sahneleri yaþýyordu, birkaç kez Sibirya’ya sürgün edilecek kafileye girip çýkmýþlardý. Hatýralarýnda, “Halkýn ‘hocamýzý býrakýn’ diye hareketlenmesi sayesinde kurtulduk” diyor.

Kýrým’dan baþlayýp Çorlu’ya ulaþan; orada balkan savaþý dramýný yaþayýp tekrar Kýrým’a dönen; ihtilale yakalanan ve ardýndan 10 yýllýk bir çabadan sonra Ýstanbul’da sadece 10 Ruble’yle baþlayan bir hayat...

Kitap, Hacý Ýslam Efendi’den Sabri Bey’e, oradan da Murat Ülker’e ve ailenin bugünkü kuþaðýna kadar uzunan baþarý öyküsünü anlatýyor. Her günü bir ahlak ve sabýr dersi olan bu hayatlarý okudukça, itibar ve baþarýnýn asla tesadüf olmadýðýný; her iyi þeyin bir sebebi olduðunu anlýyorsunuz.

“Akþama babacýðým unutma Ülker getir”le marþýný bulan baþarýnýn her safhasý bir felsefe dersi. Bugün, Murat Bey’le birlikte yeni kuþaðýn Ülker’i dünya çapýnda bir þirkete dönüþtürme mahareti de o felsefenin tabii sonucu: “Çok çalýþmak, sebat etmek ve zamana ayak uydurmak.”

Sabri Ülker, 50 yýl boyunca basýna hiç çýkmamýþ, ilk basýn toplantýsýnda da yanýndakilere dönüp þu cümleyi söylemiþ: “Tencerenin kapaðýný açtýk!”

Þimdi hayat hikayesi en çok satanlar listesinde olan bir tevazu abidesi için bundan daha þýk bir medya analizi olamazdý.

Kitabý, sadece bir roman gibi sürükleyici bir hayatý okumak için deðil, Cumhuriyet tecrübesiyle birlikte yürüyen siyasal, toplumsal deðiþim ve sanayileþme sürecini anlamak isteyenlere þiddetli tavsiye ediyorum.