Gazze ve Þeyh Said

Ýsrail'in Gazze'ye yönelik saldýrýsý, dünya düzeninin çarpýklýðýný, Avrupa medeniyetinin çifte standartlý oluþunu, baþka milletleri sömürmek için kullandýðý parlak kavramlarýn içinin boþ olduðunu, bunun yanýnda Ýslam ve Arap alemindeki birçok yöneticinin zavallýlýðýný, çapsýzlýðýný, etkisizliðini ve yönettikleri halklarýn deðerleriyle ilgilerinin olmadýðýný ortaya çýkardýðý gibi, bir baþka gerçeði de bir kez daha gözler önüne serdi. Bütün etnik ve mezhebi farklýlýklarýna, coðrafi ve siyasal anlamda dayatýlmýþ bölünmüþlüklerine raðmen Ýslam ümmetinin ayný hedef etrafýnda birleþebildiði gerçeði.

Yukarýda saydýðým kurumlar, sistemler, yöneticiler kimi ellerini ovuþturarak, kimi de elleri böðründe iþlenen korkunç zulmü izlerken, "ümmet", dualarýyla, meydana çýkýp tepkisini göstermesiyle tek yürek olup mazlumun, Gazze'nin arkasýnda durdu.

Bana göre, þer'i delillerden "icma-ý ümmet"in asýl anlamý budur. Yani yöneticilerden öte, sýradan insanlarýn sergilediði tavýr birliði. Dolayýsýyla bir görüþün, bir tavrýn, bir konumun doðru, haklý ve yerinde olduðunun en büyük delili ümmetin, toplumun bu hususta konsensüs saðlamasý, yani icma etmesidir. Nitekim büyük alim Ýbn Haldun, "bir görüþün, bir eylemin en büyük güvencesi, doðruluðunun en güzel ve en etkili kanýtý ümmetin onun hakkýnda icma etmiþ olmasýdýr" der.

Biliyorum, "icma" derken daha çok alimlerin ilmi bir meselede ittifak etmiþ olmalarý akla geliyor ve bu kanaat da en yaygýn olanýdýr. Oysa ilim, farklýlýklarý keþfetmenin, çeþitliliði gözler önüne sermenin, toplumun ve siyasetin önüne yeni ufuklar açmanýn, diðer bir ifadeyle ihtilaf etmenin alanýdýr. Bu yüzden alimlerin bu baðlamda tek bir fikir etrafýnda birleþmekten çok ihtilaf etmeleri, farklý görüþlerle yeni ufuklar açmalarý insanlýðýn yararýnadýr. "Ümmetimin ihtilafý rahmettir" hadisi de benim kanaatime göre, alimlerin bu varoluþsal ihtilaflarýnýn ümmetin geri kalaný için bir rahmet vesilesi olduðuna yönelik bir iþarettir.

Bir de "icma" kavramýyla yöneticilerin, siyasetçilerin görüþ birliði etmesi anlaþýlýyor ki bu da önceki kadar olmasa da yaygýndýr. Ancak tarih ve mevcut realite bunun pek nadir olduðunu gösteriyor. Ýktidar hýrsý, hükmetme hevesi yöneticilerin ittifakýnýn önündeki en büyük engeldir. Bu alan da tarihten ve günümüzden anlaþýlacaðý üzere Ýslam'ýn zinhar uzak durulmasýn istediði tefrikayý körükleyen bir özelliðe sahiptir.

Þu halde siyasetçiler, yöneticiler "ümmet"in sergilediði bu konsensüsü esas alan bir siyaset gütmezlerse, tabiatýnda zaten tefrika üretme potansiyeli olan yönetimi toplumun mutluluðundan ziyade bedbahtlýðýnýn kaynaðý haline getirmiþ olurlar. Kur'an "birbirinize düþmeyin, sonra zayýflarsýnýz ve hakimiyetinizi kaybedersiniz" derken, "ümmet"in icmaýný esas almayan siyasetin sonunun hüsran olduðunu gösteriyor.

Ümmetin veya ümmeti oluþturan milletlerin ve mezheplerin bir amaç etrafýnda birleþmelerinin tek örneði sözünü ettiðimiz bugünkü Gazze hadisesi deðildir elbette. Bunun tarihte ve günümüzde baþka örnekleri de vardýr. Son zamanlarda toplumun deðerlerine, ahlak ve inanç dinamiklerine yabancý bazý kimselerin saldýrýlarý karþýsýnda "ümmet"in bir parçasý Kürtlerin Þeyh Said'e sahip çýkmalarý da bunun bir örneðidir.

Neticede birliðin en büyük güvencesi "ümmet"in, en azýndan yönetilen coðrafyanýn kapsadýðý bir parçasýnýn konsensüsünün siyasetin yol göstericisi olmasýdýr. Peygamberimiz "ümmetim sapýklýk üzere birleþmez" buyurmuþtur. "ümmet"in tamamý veya bir kýsmý bir tutum etrafýnda birleþmiþse, bu hakkýn ta kendisidir. Birlik ve bütünlük isteyen bir yönetim buna göre davranmalýdýr.